🔴 İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu, 21 Ağustos 2024 tarihinde Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan Narin Güran’ın cansız bedeninin bulunmasının ardından, faillerin adalet önüne çıkarılmasını talep etti.
Narin Güran’ın cesedinin 19 gün sonra, evine yalnızca 2 kilometre uzaklıkta bulunan bir dere yatağında bulunduğu belirtildi. Bu dere yatağının daha önce arandığı bilgisi de kamuoyuna yansıdı.
İHD, Narin Güran’ın kaybolduğu süreçte yürütülen soruşturmanın yetersiz olduğunu ve faile ulaşılmasında etkili olabilecek delillerin kaybedilmiş olabileceği yönündeki endişeleri dile getirdi. Kamuoyunda infiale yol açan bu süreçte, Narin’in faillerinin cezalandırılması ve adaletin sağlanması için etkin bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
İHD, yaşanan çocuk ölümlerinin faillerinin cezalandırılmaması ve cezasızlık politikalarının sistematik hale gelmesinin yeni suçların önünü açtığını belirtti. Örneğin, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde uzman çavuşun kullandığı aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden Erdem Aşkan ve Roboski Katliamı’nda hayatını kaybeden 34 kişiden 19’unun çocuk olması gibi olaylar hatırlatıldı. 1988-2013 yılları arasında 569 çocuğun yaşamını yitirdiği, bu çocukların büyük kısmının faillerinin ya yargılanmadığı ya da indirimli ceza aldığı ifade edildi.
Ayrıca, 2018 yılında Ağrı’nın Bezirhane köyünde kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in ölü bulunması ve sonrasında sanıkların beraat ettirilmesi gibi diğer örnekler de gündeme getirildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında kaybolan çocuk sayısının 104 bin 531 olduğu, ancak 2016’dan itibaren bu verilerin açıklanmadığı belirtildi.
İHD, uluslararası sözleşmeler ve iç hukukun, çocukların temel haklarının korunması ve şiddet karşısında yaşam haklarının güvence altına alınmasını devletin sorumluluğu olarak yüklediğini vurguladı. Çocukların yaşam hakkını savunmak, akıbetlerini öğrenmek ve faillerinin yargılanmasını sağlamak, tüm toplumun görevi olarak kabul edildi.
Son olarak, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi çerçevesinde çocuklara yönelik etkin koruma politikalarının uygulanması gerektiğinin altı çizilerek, sürecin takipçisi olacakları ifade edildi.
İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonunun açıklaması şu şekilde:
“ARTIK YETER! ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESİN
NARİN GÜRAN’IN FAİLLERİ CEZASIZ BIRAKILMASIN
21 Ağustos 2024 tarihinde Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan Narin Güran’ın cansız bedeni, 19 gün sonra bir dere yatağında bulundu. Bu dere yatağının daha önce arandığı ve Narin’in evine yalnızca 2 kilometre uzaklıkta olduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı. Çocuklara yönelik işlenen suçların, başından sonuna kadar ivedilikle, hassasiyetle ve uzman kişiler tarafından, kamuoyu baskısına gerek olmaksızın etkin bir şekilde yürütülmesi gerektiği bilinmesine rağmen, kamuoyunda infiale yol açan Narin’in kayıp sürecinde etkin bir soruşturma yürütülmemesi, faile ulaşmada etkili olabilecek delillerin bu süre zarfında kaybedilmeye çalışıldığına dair endişeleri güçlendirmiş oldu. Bu endişeleri giderecek nitelikte bir soruşturma yürütülerek, Narin’in faillerinin cezalandırılmasını ve Narin için adalet sağlanmasını istiyoruz.
Yaşadığımız coğrafyada; kurşun, bomba ve zırhlı araç çarpması sonucu Ceylan Önkol, Berkin Elvan, Uğur Kaymaz ve daha yüzlerce çocuk hayatını kaybetti. Çocuk ölümlerinin failleri ya hiç yargılanmadı ya da cezasızlık politikalarıyla cezalarında indirimler uygulanarak ödüllendirildi. Örneğin, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, uzman çavuşun kullandığı araç, Erdem AŞKAN adlı çocuğa çarparak ölümüne neden olmuş, uzman çavuş A.K.P. adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Roboski’de ise katledilen 34 kişiden 19’u çocuktu ancak ne sorumlular tespit edildi ne de yargılama gerçekleşti. Nitekim; İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun hazırladığı raporda, 1988-2013 yılları arasındaki çatışmalı süreçlerde 569 çocuğun yaşamını yitirdiği ancak hayatını kaybeden çocukların büyük kısmının faillerinin ya hiç yargılanmadığı ya da indirimli ceza aldıkları belirtilmektedir.
Cezasızlığın bu şekilde sistematik hale gelmesi, yeni faillerin önünü açmış durumdadır. Tıpkı Narin Güran’ın ölümüne benzer şekilde, 2018 Haziran’ında Ağrı’nın Bezirhane köyünde kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir, 18 gün sonra köyün 2 kilometre ötesindeki bir akarsuyun kenarında ölü bulunmuş ve önce kasten adam öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan sanık amca dahil, dosyadaki tüm sanıklar beraat ettirilmişti.
2016 yılından bu yana kayıp çocuk verisi açıklamayan TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri ya da vatandaşlar tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı 2008 ve 2016 yılları arasında 104 bin 531’dir. Buna göre belirtilen tarih aralığında yılda ortalama 10 bin, günde 32 çocuk kaybolmuştur. ” 2016-2023 yılları arasında kaç çocuğun kaybolduğu, bu çocukların kaçının bulunabildiğine dair herhangi bir istatistik bulunmamaktadır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi dahil uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk, çocukların temel haklarının korunması, çocuklara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve yaşam haklarının korunmasını devlete bir sorumluluk olarak yüklemiştir. Her çocuğun yaşam hakkını savunmak, akıbetini öğrenmek ve faillerinin yargılanmasını sağlamak, sadece insan hakları savunucularının değil, tüm toplumun görevidir.
Çocuklara yönelik etkin koruma politikalarının uygulanması, devletin, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Narin olayında özellikle Lanzarote Sözleşmesi olarak bilinen ‘Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bağlamında görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyor, sürecin takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.”
/Kaynak:T24/