IŞİD saldırısı altındaki Kobanê’ye destek için gittiği sınırda askerler tarafından katledilen Kader Ortakaya’ya dair açılan soruşturmada 9 yıldır ilerleme yok. Avukat Müslüm Baran, “Şüpheli kolluk olunca cezasızlık politikası devreye giriyor” dedi.
Tarihler 2014 yılının 15 Eylül’ünü gösterdiğinde IŞİD, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê Kantonu’na yönelik üç koldan saldırı başlattı. Rojava Devrimi’ni boğmayı amaçlayan saldırılara karşı yapılan seferberlik çağrıları ile Kürdistan ve Türkiye illerinden binlerce kişi Kobanê’nin karşısında bulunan Urfa’nın Suruç ilçesine gelerek, nöbete geçti.
IŞİD’in ileri düzey teknolojik silahlarla giriştiği saldırıya karşı sınıra gelenlerden bazıları engellemelere rağmen Kobanê’ye geçerek, direnişe katıldı. Kobanê’de direnenler, sınırı boydan boya insan zinciriyle kaplayanlar tarafından selamlandı, direniş her geçen gün büyüdü. Sınırda nöbet tutanlara karşı asker ve polislerin saldırısı sonucu çocuk, genç, gazeteci, kadınların da aralarında olduğu birçok kişi yaralandı.
6 Kasım 2014 gününü gelindiğinde Özgür Sanat Girişimi sanatçıları, sınır hattında insan zinciri oluşturmak istediği sırada askerler gerçek mermi ve gaz bombalarıyla saldırıda bulundu. Askerler aynı anda sınırın diğer tarafında bulunanların üzerine de ateş açtı ve özgürleşmesini hayal ettiği Kobanê’ye geçmeye çalıştığı sırada 28 yaşındaki üniversite öğrencisi Kader Ortakaya sıkılan kurşunlarla başından vurularak yaşamını yitirdi.
Kobanê’deki bir hastane morguna kaldırılan Ortakaya’nın cenazesi, ertesi gün Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda ailesi ve HDP’li vekiller tarafından teslim alındı. Otopsi işlemlerinin ardından da İstanbul Bağcılar’daki Yayla Mezarlığı’nda son yolcuğuna uğurlandı.
‘BÜYÜK DÜŞLER YOLCULUKLARLA BAŞLAR’ DİYORDU
Ortakaya, Kobanê sınırına gitmeden önce ailesine bıraktığı mektupta şunları kaleme almıştı: “Ben istiyorum ki bütün insanlar özgür ve eşit bir şekilde yaşasın. Hiç kimse bir lokma ekmek, başını sokacak bir ev için ömrü boyunca sömürülmesin. Bunların olabilmesi içinde savaşmak ve mücadele etmek gerekiyor.”
Sınır hattında olduğu 30 Eylül günü de bu kez sanal medya hesabından “Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara” paylaşımında bulundu.
ORTAKAYA’NIN ÇAĞRISI
Katledilmeden bir gün önce katıldığı bir TV yayınında ise, Kobanê direnişinin önemini “Onlar, özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yere nasıl saldırıyorlarsa, artık bizler de aynı şekilde o özgürlük tohumlarının yükseldiği yeri kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orada savaşmaya, orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” sözleriyle ifade etti.
Her gün yeni bir destan yazılan Kobanê’de, direnişin kazanımla sonuçlanacağına sonuna kadar inanan Ortakaya, Kobanê’yi savunmanın bir insanlık mücadelesi olduğunu söyleyip, tüm gençlere “Özgürlük için isyanınızı ve öfkenizi büyütün” çağrısında bulundu.
DOSYADA 9 YILDIR BİR GELİŞME YOK
Katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçen Ortakaya’nın ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma dosyasında hiçbir ilerleme yok. Urfa Valiliği ve Suruç Kaymakamlığı, o dönem Ortakaya’nın Kobanê yönünden yapılan atışlar sırasında isabet eden bir şarapnel parçasıyla öldüğünü açıklamış, Urfa’da yapılan otopside de ölüm nedeni ‘kişinin ateşli silah muhtemel şarapnel parçası yaralanmasına bağlı yaygın kafatası ve kaide kırıkları ile birlikte beyin harabiyeti ve kanaması sonucu ölüm’ şeklinde kayıtlara geçmişti. Fakat ailesi ve avukatlarının itirazları sonucu 2018’de mezarı açılarak yeniden otopsi işlemi yapıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından yapılan otopsi işleminde Ortakaya’nın şarapnel parçasıyla değil, “yüksek kinetikli silahtan gelen ateş sonucu” hayatını kaybettiği tespit edildi.
Buna rağmen Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşmada herhangi bir ifade alınmadı, dosyaya bir belge eklenmediği gibi avukatların talepleri de karşılanmadı. Ortakaya’nın avukatları, etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle 30 Ekim 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
Dosya avukatlarından Müslüm Baran, AYM’ye yaptıkları başvurunun üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen hala bir gelişmenin yaşanmadığını söyleyerek, soruşturma sürecinde yaşananları Mezopotamya Ajansı‘na değerlendirdi.
Ortakaya’nın yaşamını yitirmesinden sonra Valilik tarafından yapılan açıklamaları hatırlatan Baran, “Valilik ölüm nedeni için şarapnel parçası dedi ve askerlerin silah kullanmadığını söyledi. Yapılan otopside de benzer ifadeler yer aldı. Otopsiye bir doktor şerh düşerek, ‘ateşli silah sonucu ölüm gerçekleşti’ dedi. Soruşturma özensiz şekilde sürdürüldü. Olayın faili olabilecek askerlerin ifadeleri alındı ancak sanki basit bir yaralama olayı gibi ele alındı. Olayın askeri bölgede olduğu belirtilerek Diyarbakır Askeri Savcılığı’na gönderildi. Askeri savcılıklar kapanınca yeniden Suruç’a gönderildi. Bizim ölüm nedeninin kesin olarak belirlenmesi için feth-i kabir (mezar açma kararının alınması, mezar açma işleminin yapılması) yapılması talebimiz oldu. Savcılık kabul etti ve İstanbul’da bulunan mezar 2018 yılında açıldı. Mezar açıldıktan sonra ATK net bir rapor vererek ölümün ateşli bir silahtan olduğu belirtildi. ATK kullanılan silahında yüksek kinetikli bir silah olduğu belirtildi” diye konuştu.
‘BAKANLIK GÜVENLİK GÜÇLERİNİ SAVUNDU’
Rapordan sonra şüphelilerden yeniden ifade alma talebinde bulunduklarını belirten Baran, “Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz hiçbir şekilde kabul görmedi. Medyada yer alan görüntülerin analizinin yapılmasını talep ettik. Raporda kesinlikle ateşli silahın Suruç tarafından sıkıldığı belirtildi. Bu raporda dosyaya eklendi. Bunlara rağmen yıllardır bir işlem yapılmadı, bir ilerleme kaydedilmedi. Bunun üzerine 2020 yılında AYM’ye bireysel başvuruda bulunduk. Hem etkilini soruşturma yapılmaması hem de yaşam hakkı ihlali nedeniyle başvurduk. Dosya AYM’ye gittikten sonra mahkeme Bakanlıktan görüş istedi. Bakanlık güvenlik güçlerini savundu ve kusur olmadığını belirti. Dosya 3 yılı aşkın süredir AYM’de ve her hangi bir karar verilmiş değil. Dosyanın karara bağlanması için öne alınması noktasında 27 Ekim 2023 tarihinde AYM’ye dilekçe gönderdik. Henüz cevap almış değiliz” ifadelerini kullandı.
‘CEZASIZLIK POLİTİKASININ SONUCU’
Soruşturmaya ilişkin AYM’ye yapılan başvuruda da 3 yıldır herhangi bir gelişme yaşanmamasına tepki gösteren Baran, şunları söyledi: “Aradan geçen zaman diliminde her hangi bir failin tespit edilmemiş olması cezasızlık politikasının bir sonucudur. Biz sonuna kadar davanın takipçisi olacağız. Beklentimiz AYM’nin biran önce bir karar vermesi. Zira ailesi ciddi bir üzüntü içindedir. Ortada öldürülen genç bir kadın var ancak tek bir fail ortada yok. Delillere rağmen faillerin bulunmaması ailenin acısını artırıyor. AYM’nin bir ihlal kararı vererek savcılığı harekete geçirmesini bekliyoruz.”
KADER ORTAKAYA KİMDİR?
Urfa’nın Sieverek ilçesinde 1986 yılında yaşama gözlerini açtı. İstanbul’da yaşayan ve Toplumsal Özgürlük Platformu üyesi olan Ortakaya, liseyi dışarıdan bitirdi. Eskişehir Üniversitesi’nde Sosyoloji bölümünü okuyan ve faşizan yapılarla karşılaşan Ortakaya, sol yapılar içerisinde yer almaya başladı. Okul bittikten sonra Amed’e gelen Ortakaya, kadın çalışmalarında yer almak istedi. Ekin Ceren Kadın Merkezi’nde gönüllü Sosyolog olarak çalışmalara katılan Ortakaya, yaklaşık 8 ay bu çalışmalarda yer alarak Kürt halkının mücadelesini en içten benimseyerek mücadelenin ön saflarında yer almaya başladı. Katledildiğinde Marmara Üniversitesi’de Yüksek Lisans öğrencisisi olan Ortakaya, Gezi eylemlerinde de yer aldı. DAİŞ’in Kobanê’ye saldırmya başlaması ile yönünü sınıra veren Ortakaya, yaklaşık 25 gün Mehser ve Miseynter köylerinde sınır nöbeti tuttu.
MA / Emrullah Acar