🔴Kadir İnanır’ın yaşam öyküsünü konu alan “Kuzeyden Gelen Adam” belgeseli, 44. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Hüseyin Karabey’in 13 yıllık bir emeğin sonucu olarak ortaya çıkan belgesel, sadece İnanır’ın hayatını değil, aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine de ışık tutuyor.
Sinemanın usta oyuncularından Kadir İnanır’ın yaşam öyküsünü konu alan “Kuzeyden Gelen Adam” belgeseli, 44. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu.
ilketv‘nin haberine göre Kadir İnanır’ın sağlık nedeniyle katılamadığı Beyoğlu Sineması’ndaki prömiyere, İnanır’ın hayat arkadaşı Jülide Kural, eski CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, CHP Parti Meclisi Üyesi Baran Seyhan ve sanatçı Mazlum Çimen katıldı.
Gösterimi izleyen sinemaseverler yoğun ilgi gösterdi. Gösterimin ardından düzenlenen söyleşide, yönetmen Hüseyin Karabey belgeselin yapım süreciyle ilgili soruları yanıtladı.
Karabey, 2011 yılında Jülide Kural sayesinde Kadir İnanır’la tanıştığını ve kısa sürede dost olduklarını belirterek, “Kadir abi bir süre sonra adeta bir hazine sandığını açtı” ifadelerini kullandı. Belgeselin birçok bölümünün, İnanır’ın kişisel arşivinden alındığını belirten Karabey, bu belgelerin dijital ortama aktarılmasının başlıca hedeflerinden biri olduğunu vurguladı.
‘Bu halkın içinden geldim’
Belgeselde Kadir İnanır’ın sinemaya bakış açısının yanı sıra toplumsal olaylara karşı duruşu da ön plana çıkıyor. Kadir İnanır, belgeseldeki bir bölümde şu sözleriyle dikkat çekiyor:
“Ben bir Türk sinema sanatçısıyım. Bu halkın içinden geldim. Bu halkla yaşadım. Benim tek mücadelem var: Halkımı ezdirmemek. Benimle aynı kaderi paylaşanların yaşamlarını onurlu kılmak. Hiçbir gücün karşısında boyun eğmedim. Eğmeyeceğim. Onların yazdığı tarihi değil, halkın yazdığı tarihi anlatacağım.”
Belgeselin odak noktalarından birini de Kadir İnanır’ın sinemayı yalnızca bir sanat değil, halkının sesi, vicdanı ve hafızası olarak görmesi oluşturuyor. Kadir İnanır, sinema ile halkı birleştirme amacını sürekli olarak vurguluyor.
Belgeselin bir kısmında Kadir İnanır, “Ben Anadolu’yu bilirim. Ben Karadeniz’in hırçın sularını da bilirim, Diyarbakır’ın sıcağını da… Ben köyde traktör üstünde film çevirdim, dağlarda yürüdüm. Mahalle aralarında, çarşı pazarda halkla iç içe oldum. Benim yolum sokaktan geçer. Benim sözüm, halkın yüreğinde yankı bulur” ifadelerini kullanıyor.
‘Keşke birlikte bir kurmaca film de çekebilseydik’
Söyleşide, belgeselin ileride bir kurmaca filme dönüşüp dönüşmeyeceği sorusunu yanıtlayan Karabey, “Kadir abi ile sinemaya dair o kadar çok şey konuştuk ki… Keşke birlikte bir kurmaca film de çekebilseydik. Belki gelecekte böyle bir proje ortaya çıkar, kim bilir” ifadelerini kullandı.
Karabey, birçok filmin ilk kopyalarının kaybolduğuna veya izlenemez hale geldiğine vurgu yaparak, “Sadece Kadir ağabeyin değil, Zeki Demirkubuz’un, Nurgül Geçen’in filmleri bile kaybolmak üzere. Bu durum gerçekten insanın içini ürpertiyor” dedi.
‘İyileşme süreci hepimizi sevindiriyor’
Kadir İnanır’ın sağlığının her geçen gün iyileştiğini belirten Karabey, “Onun iyileşme süreci hepimizi sevindiriyor. Bugün burada olamasa da kalben bizimleydi” dedi. Karabey, sözlerini “Onun hikâyesine küçük bir katkı sunabildiysem ne mutlu bana” diyerek noktaladı.
‘Ben ise hep barışın yanında durdum’
Belgeselde, Kadir İnanır’ın ‘Akil İnsan’ olma süreci de ele alınıyor. Ailesini Cumhuriyet Halk Partili olduğunu, kendisinde sol gelenekten geldiğini belirten İnanır, süreci şu sözlerle anlatıyor:
‘Hayatım boyunca halkım için çalıştım, onların sesi oldum. Ancak bir dönem geldi, bu sesin sadece filmlerle duyulması yetmedi. Ülke büyük bir acı ve kırılma ile yüzleşiyordu. İnsanlar ölüyor, anneler ağlıyordu. Ben sustuğumda, onların sesi daha çok kayboluyordu. İşte bu yüzden, çağrıldığımda ‘Akil İnsan’ olmaya itiraz etmedim. Çünkü ben zaten bu halkın aklıyla büyüdüm. Onların acılarına ve umutlarına tanık oldum. O masaya otururken bir sanatçı değil, bir yurttaş, bir Anadolu evladı olarak oturdum. Sözüm belliydi: Barıştan yana olacaktım.
O süreçte çok yer gezdim. Karadeniz’den Güneydoğu’ya, doğudan batıya insanların gözlerinin içine baktım. Kimi öfkeliydi, kimi umutlu, kimi yorgundu… Hep söyledim: ‘Bu ülke barışı hak ediyor. Halk kardeşliği hak ediyor.’
Zor bir dönemdi. Eleştirildik, hedef olduk. Ama ben inandığım yoldan dönmedim. Çünkü biliyorum ki, barış için konuşmayanlar, savaşın tarafı olurlar. Ben ise hep barışın yanında durdum, duracağım.”
/ilketv-anka /