Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren Ortadoğu uzmanı Bereket Kar, “Kürtler, eninde sonunda Suriye’nin yeni haritasında yer alacak. Kürtler artık denklemin içinde, kurulacak merkezi bir hükümet koalisyonunda temsil edileceğini düşünüyorum” dedi.
Suriye’de Heyet Tehrir el Şam’ın (HTŞ) 27 Kasım’da Halep’le başlattığı saldırılar, 61 yıllık BAAS rejiminin devrilmesiyle sonuçlandı. Saldırılarla birlikte Türkiye ve kurup desteklediği cihadist SMO ise Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi denetiminde bulunan bölgelere saldırılar başlattı. Rejimin devrilmesi ve ortaya çıkan yeni durumu Mezopotamya Ajansı‘na değerlendiren Ortadoğu uzmanı Bereket Kar, Kürtlerin Suriye’nin yeni haritasında önemli bir yer edineceğini belirtti.
HTŞ’nin kökeninin El-Kaide’nin dayandığını hatırlatan Kar, Suriye’de ortaya çıkan durumun uluslararası güçlerin anlaşmasının sonucu olduğunu kaydetti. Suriye’deki gelişmelerin ortaya çıkmasında, İsrail’in Filistin’de temel hedeflerine ulaşmamasının etkili olduğu görüşünü savunan Kar, İsrail’in 3 aşamalı bir planı olduğunu ifade etti. Planın ilk aşamasının Filistin, ikinci aşamasının Lübnan, üçüncü aşamasının ise Suriye olduğunu dile getirdi. İsrail’in Lübnan’da 55 gün süren saldırılarında Hizbullah’ın yapısını dağıtamadığını, Güney Lübnan’ı işgal etme planını gerçekleştiremediğini belirten Kar, ABD’nin baskısıyla ateşkes yapmak zorunda kaldığını dile getirdi. Tek nedeni olmasa da İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun buradaki başarısızlığını örtmek için Suriye’de kalkışmaya giriştiğini söyledi.
‘İBRAHİM ANLAŞMALARINI HAYATA GEÇİRMEYE DÖNÜKTÜR’
Suriye’de ortay acıkan süreçte Türkiye’nin rolünün de olduğunu aktaran Kar, Türkiye ve desteklediği örgütlere işaret ederek, asıl rolün ABD-İsrail’in ait olduğunu vurguladı. ABD ve İsrail’in İbrahim Anlaşmalarını hayata geçirmek olduğunu söyleyen Kar, “Ama şunu bilmek gerek. Hem İsrail’in hem ABD’nin bölgeye dönük planları, sadece Suriye’ye dönük değildir. Bu proje, esas olarak Ortadoğu coğrafyasının bütününü kapsayan, İbrahim Anlaşmalarını hayata geçirmeye dönük bir kalkışmadır. Rejim düşmeden iki ay öncesinde Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’nin yayınladığı bir açıklamada, bu planın olduğu ve koşulların olgunlaşmasının beklediğine yer verilmişti” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE ÇETELERİ MEŞRULAŞTIRMAK İSTİYOR’
Türkiye medyası ve AKP’li siyasetçilerin Esad’ın “Türkiye ile anlaşmadığı için devrildiği” algısı yaratmaya çalıştığına dikkati çeken Kar, “Bunun gerçekle hiçbir alakası yok. Çünkü plan çok daha büyük, çok daha önceden hazırlanmış bir plandır. Türkiye kendini kurtarmak ve şu anda destek verdiği Suriye Milli Ordusu güçlerini meşruiyet kazandırmanın hedefiyle ileri sürdüğü bir tezdir. Türkiye zaten Suriye’nin büyük bir kesimini işgal etmişti. Esad’ın bunu reddetmesi kadar meşru bir şey olamaz. Bu çok büyük bir yalandır. Bu, Türkiye’nin destek verdiği güçleri meşru kılmanın bir formülasyonudur. Başka bir şey olamaz” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ HEDEFLERİ
Kar, yeni durumla birlikte Türkiye’nin Suriye’de kendisine bağlı güçleri hükümet ortağı yapma, mültecileri geri gönderme ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni ortadan kaldırmaya dönük üç hedefi olduğunu söyledi. Yeni saldırının başlamasıyla Türkiye Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni ortadan kaldırmak için sık sık mesaj verdiğini hatırlatan Kar, Türkiye’nin Kürt nüfusun yoğunlukta yaşadığı Fırat Nehri doğusundan Federe Kürdistan Bölgesi’ne kadar olan Suriye sınırında 40 kilometre derinlikte bir tampon bölge oluşturma hedefi olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin bu planın uygulamak için sahaya sürdüğü güçlerle yapmak istediğini vurgulayan Kar, “Yani bu güçlerin ikili bir rolü, görevi vardı. Birincisi bu güçler Suriye’nin doğusuna yönelecekti, ikincisi Suriye’de iktidara ortaktı. Suriye’de olaylar yaşanmadan önce Türkiye Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler bir açıklamasında ‘Aralıkta güzel şeyler olacak’ demişti. Erdoğan da halkaları artık birleştireceğiz demişti. Yani Tel Rıfat’ın gücü ortadan kaldırarak, Kobani ve Kamışlo’ya uzanan bölgeyi de içine alan bir koridorun oluşması hedefleniyor” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE KÜRTLERİN KAZANIMINI İSTEMİYOR’
Yeni denklemle birlikte Türkiye, Özerk Yönetimi ortadan kaldırma eksenli hareket ettiğinin altını çizen Kar, “Bilindiği üzere önce Tel Rifat’a saldırdılar ve şu anda Minbic’de çalışmalar sürüyor. Ardından bu işin daha Fırat’ın doğusuna geçecekleri yönünde ciddi açıklamaları var. Türkiye kesinlikle Kürtlerin orada bir kazanım sahibi olmasını istemiyor ve bunun için de oradaki cihadist örgütlerle saldırıyor. Bu saldırıları gerçekleştirenlerin çoğu Türkiye’nin yönettiği ve beslediği çetelerdir. Tabii bu konuda emperyalist ve Siyonist güçler ne yazık ki hiçbiri kılını kıpırdatmadı” diye belirtti.
‘KÜRTLER YENİ HARİTADA YER ALACAK’
Türkiye faktörüne rağmen Kürtlerin yeni oluşan Suriye haritasında yerlerini alacağını belirten Kari, şöyle devam etti: “Netanyahu’nun ve özellikle ABD’nin çoktan beri üzerinde çalıştığı projenin içerisinde, tabii ki Kürt halkının ciddi bir yeri var. Ama özerk yönetim bir türlü bu onların istediği denkleme oturmadığı için karşılar. Sadece ABD ve İsrail karşı değil, ulus devlet anlayışıyla ayakta duran Arap milliyetçiliği de bunun karşısındadır. Diğer bir taraftan Türkiye faktörü var. Ama eninde sonunda, bugünkü Suriye’nin yeni haritasında, Kürtlerin bir yer alacığı çok açık ve nettir. Kürtler artık denklemin içindeler, hatta kurulacak merkezi bir hükümet koalisyonunda Kürtlerin temsil edileceğini düşünüyorum. Daha önce Cenevre’ye kabul edilmediler. Bu yeni süreçte, yüzde 35 oranında, Suriye’nin toprağını elinde bulunduran Özerk Yönetimin, burada temsil edilmemesi, çok ciddi ve yeni bir çatışmalara yol açabilir.”
REJİM NEDEN HIZLI ŞEKİLDE ÇOKTÜ?
Suriye rejiminin bu kadar kısa sürede çözülmesinde ülkede yaşanan, siyasi, ekonomik ve mezhepsel gelişmelerden kaynaklandığını anlatan Kar, sözlerini şöyle sürdürdü: “HTŞ’nin Halep Kalesi’nde verdiği fotoğrafta hem Suriye halkına, hem bölge halklarına değiştiğini ve tek bir amacının Esad’ı düşürmek olduğuna dair açıklamalar yaptı. Suriye halkı, geçmişte HTŞ’nin kimlik, inanç ve etnisite üzerinden kafa kesen anlayışına rağmen bu durumu suskunlukla ve endişeyle karşıladı. Sistemin ve ordu güçlerinin çekilmiş olması bu insanları daha fazla endişelendirdi. Zaten sistemden umut olmayan Suriye halkının değişik toplumsal dinamikleri, Suriye yönetimine bir güvenleri kalmamıştı. Açlık, güvenlik, yoksulluk, yolsuzluk, ne ararsanız vardı. 5-6 yıldır elektrik bile bulamıyorlardı. Suriye halkı 12 yıl zaten bu mücadeleyi yürütmüş ve büyük bedeller ödemişlerdi. Buna karşı da mesafeli durdular. Büyük bir endişeyle ve kötünün iyisi duygusuyla yaklaştılar. Böylelikle Halep çok kolayca alındı. Ardından Hama, ardından Humus’a dayanıldı. Yani süreç çok hızlı gelişti ve Suriye yönetiminden gelen açıklamaların tümü şu ‘Kan dökmek istemiyoruz, savaş istemiyoruz. Onun için ordu birliklerimizi çekiyoruz’ şeklindeydi. Bu açıklamalar inandırıcı değildi şüphesiz.”
‘BİRBİRLERİYLE ÇATIŞACAKLAR’
Kimsenin Suriye’deki yeni güce fazla güvenmemesi gerektiği ifade eden Kar, SMO çatısı altında 100’e yakın silahlı örgüt bulunduğunu ve hepsinin birbiriyle sıkıntıları olduğunu söyledi. Bu durumun yeni çatışmaları tetikleyebileceğine işaret eden Kar, şunları dile getirdi: “Bu çetelerin yüzde 70’i HTŞ anlayışıyla kavgalı güçler. Yani fırsat doğunca birbirilerinden intikam alacak güçler. HTŞ’nin çatısı altında 13 ayrı örgüt var. Bunlar Uygurlar, Çeçenlere, Özbekler, Tacikler, yani Suriyeli olmayan topluluklar. Şimdi bu çok etnisiteli, çok inançlı olan bir Suriye toplumunda nasıl yerleşecekler? Suriye meselesi ve Suriye’deki savaş sadece Suriye’yi ilgilendirmiyor, etkisi bölgedeki bütün ülkelere yansıyacak. Başta Lübnan, Ürdün, Irak, Türkiye ve Mısır’a da sıçrayacak. Bu aynı zamanda Filistin davasına da çok büyük oranda olumsuz etkileyecek.”
İRAN VE RUSYA’NIN POZİSYONU
Suriye’nin düşmesiyle birlikte İran ve Rusya’nın Ortadoğu’daki mevcut pozisyonun kaybettiklerini dile getiren Kar, şöyle devam etti: “Suriye’de rejimin devrilmesiyle Rusya artık geçmişteki oynadığı rolü oynama şansı kalmadı. Rusya’nın Ortadoğu’ya ve Doğu Akdeniz’e girişinin tek kapısı Suriye’ydi. Kendi kurmuş olduğu üsleri korumak adına, yeni güçlerle de ittifak yapmaya devam edecek. İran da bölgenin genelinde kurmuş olduğu, direniş ekseni, Yemen’deki Husilerden, Irak’taki HTŞ, Lübnan’daki Hizbullah’a ve Suriye’deki Zeynepçiler, Haydarcılar ve Fatimilere kadar uzanan bir hat var. Bu çemberde gerileme olduğu zaman ABD’nin ve İsrail’in hedefi konumunda olacaklar. İran’ın bundan kurtulmanın tek bir yolu, bu hattı yeniden örebilmek için yeni güç kullanmaktır. İran, Suriye’de bunu kaybetmiş durumda. Suriye’de varlık gösterme şansı artık kalmadı.”
/MA- Esra Solin Dal/