🔴 Öcalan’ın Kürt halkının tercihini ortaya koyduğunu belirten Karayılan, ”Siz bunu kaale almaz, küçümser, sıradan yaklaşır, aldatma, yanıltmayla oyalar, savaşta ısrar ederseniz kaybedersiniz” dedi.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Fırat Haber Ajansı’na (ANF) verdiği demeçte, Öcalan’ın DEM Parti heyeti ile görüşmesini, görüşme sonrası yapılan açıklamaları ve yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
İmralı’da yapılan görüşmeleri dikkatle izlediklerini ifade eden Karayılan, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü amacıyla bir çıkış gerçekleştirmek ve önemli bir çaba sergilediğini ifade etti. Karayılan, “Şu an DEM Parti heyetinin Türkiye’deki çeşitli partilerle görüşme turları gündemdedir. Bu çok kıymetli ve değerli bir çalışmadır. Hareket olarak Önder Apo’nun geliştireceği sürecin arkasında olacağımızı resmen açıkladık. Hareketimiz ve yapımız, Önder Apo’ya sonuna kadar bağlıdır ve kendisine sonsuz güven duymaktadır. Bu konuda herhangi bir sorun söz konusu değildir” dedi.
‘Sorun tek taraflı yaklaşımla çözülmez’
Kürt sorununun tek taraflı yaklaşımlarla çözülemeyeceğini vurgulayan Karayılan, “Bu konuda şu ana kadar devlet ve iktidar katında yeni bir sürecin sinyalleri gözükmemektedir. Tersine her gün tehdit ve imha etmekten, şiddetten bahsediyorlar. Bu, bir çelişkidir. Yaşanan bu gelişmelerden İmralı’da devlet yetkililerinin Önder Apo ile bazı görüşmeleri yaptığını anlıyoruz ama resmen iktidarın buna sahip çıkma durumu henüz açığa çıkmış değildir. Bilinmeli ki, tarihin bu önemli aşamasında Önder Apo’nun Türk-Kürt kardeşliği ekseninde geliştirdiği çabalar sıradan değil, tarihidir. Bu, tüm Türkiye toplumunun çıkarı ve geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önemli çabaların karşılık bulması lazım. Şimdiye kadar resmi ağızlarda herhangi bir karşılık görülmüyor. Olumlu karşılık vermek bir yana, ciddi kaygılara yol açan davranış ve sözler vardır” ifadelerini kullandı.
Bazı medya organları ile hükümet yetkilileri tarafından dillendirilen “PKK zayıfladı” ve “PKK zor bir dönemde” değerlendirmeleri de değerlendiren Karayılan, “Eğer onların belirttiği gibi Kürdistan Özgürlük Hareketi zor bir dönemde yaşıyor olsaydı veya çokça belirtikleri gibi etkisiz kılmış olsalardı zaten böyle bir şeye (İmralı görüşmesi) gerek duymazlardı. O durumda Önder Apo’nun kapısını çalmaya hiçbir biçimde yönelmezlerdi. Açık ki mücadelemizin gücü ile iradesi vardır ve Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir sorunda temel aktör olma durumu söz konusudur. Bunun için bazı gelişmelerin önü açılmak istenmektedir, ancak kullanılan üslup, dil ve gösterilen yaklaşım bunun tersidir. Bu dil ve bu yaklaşımla herhangi bir sürecin gelişmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla bu üslubu değiştirmeleri gerekiyor. Eğer bu konuda Kürt halkına yaklaşımda bir samimiyet varsa belirttikleri iç barış ve kardeşlik söylemleri bir safsata değilse öncelikle savaş dilini ve tutumunu değiştirmeleri gerekir. Savaşla ve tehditle barışın sağlandığı nerede görülmüş ki?” diye kaydetti.
‘Rojava’da tam bir savaş hali vat’
Kürtlerin Türkiye’ye karşı bir “güven sorunu” olduğunu söyleyen Karayılan, “Önce güven arttırıcı tedbirlere ihtiyaç vardır. Devletin hem davranış ve dilde bu güveni vermesi gerekiyor hem de pratik adımlar atması lazım. Hala Önder Apo üzerinde tecrit kaldırılmış değil, askeri alanda saldırılar devam ediyor, hava saldırıları günlük olarak sürdürülmektedir, halkımıza karşı baskı, tutuklama devam etmektedir. En son basına yansıdı 65 kişi gözaltına alınmış ve faşizan baskı politikası devam etmektedir. Rojava’da tam bir savaş hali var ve tutum ısrarla sürdürülüyor. Yani şiddetle yok etme ve imha politikasında en ufak bir değişim söz konusu değildir. Örneğin MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın birkaç kezdir cezaevlerinde ölümün eşiğine gelmiş hasta tutukluların, yine yaşı çok ileride olmasına rağmen tutsak edilen kişilerin bırakılmasını gündeme koyma durumu oldu. Bu insani ve normal her ülkede olabilen bir şeydir ama AKP cephesinde bir ses yok, buna kapalı duruyorlar. Bu iyi niyet ve çözüm yaklaşımı olabilir mi? Açık ki, AKP cephesinde böyle bir şey yoktur” dedi.
“Doğru olmayan, gerçekçi olmayan söylemlerle süreci yönlendirme çabaları var” diyen Karayılan, “Mesela, ‘Türkiye’nin iç Kürt sorunu kalmamıştır ama Türkiye’yi parçalamayı hedefleyen dış Kürt sorununu çözmek gerekiyor’ demekteler. Bu, toplumda kendi politikaları doğrultusunda algı yaratma amaçlı bir üsluptur. ‘Kürt sorunu vardı, biz çözdük’ diyorlar. Neresini çözdünüz? Şimdi 10 bine yakın Kürt siyasetçi cezaevlerinde. Her gün bombardıman var, her gün uçaklar çalışıyor, her gün savaş var. Bu nasıl çözümdür? Katliamla, şiddetle, öldürmeyle bir toplumsal sorun çözülebilir mi? Çözülemeyeceği açıktır” diye kaydetti.
‘Tehditlere boyun eğmeyiz’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ya bir an önce silahlarını gömecekler ya da silahlarıyla birlikte toprağa gömüleceklerdir” sözlerine değinen Karayılan, “Peki ‘madem ki silahlarıyla birlikte gömebilme gücün varsa neden şimdiye kadar yapmadın’ diye sormazlar mı? Evvela Recep Tayyip Erdoğan kendisine iletilen abartılı raporlara güvenmemeli ve şunu bilmeli ki, bizler inandığımız dava uğruna gözünü kırpmadan her türlü fedakarlığı yapabilecek şerefli ve onurlu insanlar topluluğuyuz. Biz Apocular olarak asla ve asla hiçbir tehdit karşısında boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz ama Başkan Apo’nun tarihi değerdeki çabalarının karşılık bulması halinde, sürecin ruhuna uygun hareket etmeye de hazır olacağız” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’daki yeni dizayn sürecinde Kürtlerin de yer alacağını vurgulayan Karayılan, “Esas gelişme bu noktada yaşanıyor. Nasıl ki bölgede bilinen temel halklar varsa, bölgenin en kadim halklarından biri olan Kürt halkının da son yıllarda sağladığı gelişme, ulusal ve uluslararası düzeyde yarattığı ve yakaladığı düzey temelinde bölgenin yeniden dizaynında yer alacağı kesin gibi görülüyor. Türk devleti bundan büyük bir endişe duyuyor. Esas korku nedeni budur ama bu konuda Önder Apo’nun, üzerinde süreci geliştirmek istediği bir eksen de vardır. Önderlik, Kürt ve Türk halklarının kardeşliği ve birliği ekseninde bir çözüm sürecini geliştirmek istiyor. Bu, Türkiye’deki her kesimin korkularını ve endişelerini giderecek bir projedir. Buna karşılık verileceğine kalkıp tehditlere, sabote edici yöntemlere başvurmanın ne anlama geldiğini kendileri düşünmelidir” diye konuştu.
“Türkiye ya bu çözüme gelecek ya da kendisi dışında yaşanan ve yaşanacak gelişmeleri kerhen de olsa kabul etmek zorunda kalacaktır” vurgusu yapan Karayılan, “Dolayısıyla üstün akıl safsatalarını bir tarafa bırakıp, hep şiddetle bir yerlere varacağını düşünen, ‘elimizde imkanımız var, her yeri vururuz, kırarız’ biçimindeki tehditlerle sonuç alınamayacağını görmeleri gerekiyor” dedi.
Kobani’ye yönelik tehditler ve saldırılar
Karayılan, Kobani’ye dönük tehditlere ve saldırılara da işaret ederek, “Evet, Minbic ve Til Rifet’ten karar alarak çıktılar ama başka yerden çıkacaklarını hiç sanmam. Bir kez daha şunu söyleyelim: Bu SMO çeteleri, SDG’nin klası değil; onlar bir şey yapamaz. Diyelim ki Türk ordusu kendisi müdahil olabilir ama Türk ordusunun Kobanê’ye yapacağı bir saldırı savaşı en az 3 yıl sürer. Bakınız Zap’ta 300 metrelik tünellerde 3 yıl boyunca savaş sürüyor.
PKK Lideri Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm çerçevesinin büyük bir önem taşıdığını belirten Karayılan, son olarak şunları söyledi:
“Bu, hem Türkiye halklarının hem bölge halklarının yararına olacak olan en doğru çözüm tarzıdır. Buna böyle yaklaşılması gerekir. Lakin mevcut AKP iktidarı buna doğru yaklaşmazsa her şeyden önce kendisi kaybeder. Bu kadar gerçeklik karşısında ters bir yaklaşımın onlara da kaybettireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu süreçte bir tek Kürt halkının değil, Türk devletinin ve Türkiye halklarının da çözüme ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen savaşta tercih kılarsanız bu farklı bir şey olur. Kürt halkının tercihini Önder Apo ortaya koydu ama siz bunu kaale almayıp, bunu küçümseyip, bunu sıradan ele alıp aldatma, yanıltma özel savaş taktikleriyle savaşta ısrar ederseniz siz kaybedersiniz. Bizim bu konudaki iddiamız kesin ve nettir. Bölgenin yeniden dizayn arifesinde Önderliğimizin koyduğu çözüm süreci de herkese büyük bir seçenek sunuyor. Bunun değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Aksi durumda bölgede savaş yoğunlaşarak devam eder ve öyle Türk devletinin bu savaşı kazanması da söz konusu değildir. Dengeler değişmiştir. Kürt halkının ve bölgedeki devrim güçlerinin kazanma şansı ve imkanı her zamankinden daha fazla artmıştır.”