Onlar kırmızı çizgimiz! Evirgen adı 2 cinayette geçerken, Ağar hep dokunulmaz. Terim’in Erzan ve fon sevgisi ise tartışılamaz.
Aslıhan Gençay’ın p24blog’taki yazısı:
Genellikle o güzel insanlar, o güzel atlara binip giderler hayattan ve bir daha dönemezler. Ülkenin karanlık yakın tarihinde, nice kayıp, faili meçhul ve katliam var maalesef. Neyse ki ateş her zaman düştüğü yeri yakmaz ve temiz, dürüst hayatlar yaşayıp idealleri için mücadele edenleri unutmayanlar, arayanlar ve ananlar da hep var olur.
Tabii bir de asla gitmek bilmeyenler, gönderilmek istendiğindeyse borçlu olduğu hâlde alacaklı gibi yakamıza yapışanlar vardır, bilirsiniz. Siyaset ve devlet bürokrasisinde de hâl böyledir biraz. Gerek iktidar gerekse de muhalefet partilerinde, hiç gördünüz mü koltuğu, yetkiyi, gücü kendi isteğiyle bırakan? Tersine, kovulmaktan beter edilse de koltuğa ve yetkiye, vantuzları varmışçasına yüzsüzce tutunanlara alıştırıldık biz. Gelen gitmez, gönderilen bırakmaz, yenilen güreşe doymaz, koltuğu kaybeden, yüz yaşına gelse de bu defa ekrandan/köşeden vazgeçemez. Hepimiz tanıyoruz aslında onları.
Bu üçlü çok özel
Sene oldu 2023 ama hâlen hayatımızda, siyasette ve gündemde yer tutan bir Mehmet Ağar gerçeğimiz var bizim. Ne mutlu bize! Canımız, imparatorumuz Fatih Terim de böyledir mesela. Hep vardır, gitmez.
Hazır Fatih Terim fonu gündemdeyken ve ne ilginçtir ki Terim, yargılanması gereken bir konumda olmasına rağmen, eleştiren ve haber yapanlara atıp tutar, asıp keserken, bu iki ismin muazzam dostluğunu da anlatmak şart oldu.
Fatih Terim ve Mehmet Ağar’dan bahsediyoruz zira onlar dosttan ötedir. Birbirlerini koruyup kollar, sırlarını saklar, para ve güç sever, yetkilerini hem birbirleri hem de diğer dostları için kullanmaktan çekinmezler, bildiğimiz kadarıyla.
İkilinin yakınlarından biri de Kemal Evirgen’dir. Hani şu geçtiğimiz haftalarda oğlu Umut Evirgen’i Alina Boz’la evlendiren, meşhur Set Kebap’ın yanı sıra farklı mekân ve gece kulüplerinin de sahibi “iş insanı” Kemal Evirgen.
Bu güzel ve özel dostluğu, sırdaşlığı, ortaklığı ya da her neyse onu anlatalım da hepinize örnek olsun. Arkadaşlık nasıl olur, kankalık hukuku nedir, dostunu zor durumdan nasıl kurtarırsın, iyi öğrenilsin Mehmet Ağar, Fatih Terim ve Kemal Evirgen üçlüsünden.
Bu üçlünün ortak özelliklerinden biri; yaşları 70’i geçse de dizginleri bırakmamakta ısrar etmek ve güçlerinin bir kısmını oğullarına, oğul yoksa da damada devrederken, onların arkalarını hazır kıta kollamaktır. Ne kadar da güzel beyefendiler…
Kemal Evirgen’in cinayet davası
Ne demiştik, Kemal Evirgen. Set Kebap’ın sahibi. Oğlu Umut Evirgen’in (Umut Bey’e ayrı bir başlık açacağız) düğününde, nikâh şahitliğini can dostu Fatih Terim yaptı elbette. Çünkü dostluk dediğin, iyi günde de, kötü günde de yaşatılmalıydı.
Onlar, kötü günde de dosttular. Mesela Kemal Evirgen ve kardeşi Kenan Evirgen, 1999’da bir cinayet ve iki yaralamadan kaynaklı yargılanmıştı.
Bu olaya dair, 29 Haziran 1999 tarihli Hürriyet gazetesinin “Şikâyet cinayeti” başlıklı haberinde; “3 otoparkçının ‘Bizi polise sen şikâyet ettin’ diyerek suçladığı sosyete kebapçısı Kemal Evirgen’le hesaplaşması kanlı bitti. Levent’teki Set Kebap Lokantası ile Biges Gece Kulübü sahibi, ‘Set Kemal’ lakaplı Kemal Evirgen ve kardeşi Kenan Evirgen, kendilerini polise şikâyet ettiğini iddia ederek hesaplaşmaya gelen 3 otoparkçı kardeşten Hayri Çavak’ı öldürüp, Yılmaz ve Ahmet Çavak’ı ağır yaraladıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Olaydan sonra şoförleriyle birlikte yakalanan Evirgen kardeşleri, öldürülen ‘Kumarhaneler kralı’ Ömer Lütfü Topal’ın ortağı Sami Hoştan ziyaret etti.” bilgileri yer alıyordu.
Olur böyle şeyler, abartmayın. Kemal Evirgen’in “arkası sağlamdı” hem. Cezaevinde onu ziyaret eden de sadece Sami Hoştan değildi. Cinayet suçlamasına rağmen beraat etmesinde etkili olan asıl ağır ziyaretçi, o dönem Elazığ bağımsız milletvekili olan Mehmet Ağar’dı. Öte yandan aynı 90’lı yıllarda üniversite öğrencileri pankart açıp Newroz kutladığı için (misal ben) “büyük terörö” ilan edilip astronomik cezalar almaktaydı. Olsun, önemli olan, Kemal Evirgen’in jet hızıyla beraat etmesiydi.
27 Ekim 1999’da, yine Hürriyet gazetesinde konuya dair yayınlanan “Set Kemal’e jet beraat” başlıklı haber şöyleydi;
“Etiler’deki lokantasının otoparkında tartıştığı otoparkçı Hayri Çavak’ı kasten öldürmekten 15 yıla kadar ağır hapis istemiyle yargılanan ‘Set Kemal’ lakaplı sosyete kebapçısı Kemal Evirgen hakkında, olayın nefsi müdafaaya girdiği belirtilerek beraat kararı verildi. Elazığ bağımsız milletvekili Mehmet Ağar’ın cezaevinde ziyaret ettiği Kemal Evirgen ile birlikte yargılanan diğer sanıklar Kenan Evirgen, Şehmuz Malay ve Mahmut Doğar hakkında da yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildi. Evirgen’in yakınları karar okunurken duruşma salonunun kapısını tutarak basın mensuplarının görüntü almasını engelledi.”
1. MİT raporunda adı geçiyor
Ne ilginçtir ki; kamuoyunda 1. MİT raporu olarak bilinen, Mehmet Eymür, Atilla Aytek ve Korkut Eken’in hazırladığı belgelerde de adı geçiyordu Kemal Evirgen’le kardeşi Kenan Evirgen’in.
10 Kasım 1987’de yazılan raporda;
“Mehmet Ağar’ın hemşehrisi kebapçı Set Kemal’in geçen kış Kürt İdris’in yeğeni Nihat’ı vurma hadisesi ile Kemal’in ağabeyi Kenan’ın 1 kişiyi öldürme hadisesi, İstanbul polisince kapatılmıştır.” ibaresi yer almaktaydı.
Çeşitli basın yayın kuruluşlarınca yayınlanan ve Mehmet Eymür’ün yazdığı kitapta da bahsettiği bu belgelerde;
“İstanbul polisi ile mafya bağlantısını kuran kişi emekli cinayet müdürü amiri Ahmet Ateşli olup, Ahmet Ateşli’nin hâlen İstanbul polisi üzerinde emniyet müdüründen fazla bir etkinliği bulunmaktadır.” ve “Ünal Erkan daha önce emniyet md. yardımcılığı yaptığı dönemde, Mehmet Ağar ise ikinci şube müdürlüğü döneminde Ateşli ile yakınlaşmışlar ve böylece polis-yeraltı ilişkileri pekleşmiştir. Son 20 yıl içinde bu dönem kadar İstanbul’un kanunsuz ve kontrolsüz kaldığı, yeraltı dünyasının bu kadar himaye gördüğü dönem görülmemiştir.” bilgileri de bulunmaktaydı.
Ayrıca belgede; “Adı geçenler, kendilerine en büyük destek olan üst makamlarına karşı dahi, politik olarak zayıfladıklarını tahmin ettikleri, menfaatleri ağır bastığı zaman, oyunlara girme ve çok yönlü hareket etme temayülündedirler.” diye belirtiliyordu.
Yani Set Kemal lakaplı Kemal Evirgen için bir cinayet iddiası daha mevcuttu: 1986’da yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Kürt İdris’in yeğeni Nihat’ı öldürmek. Yanı sıra kardeşi Kenan Evirgen’in de bir kişiyi öldürdüğü ve İstanbul polisi tarafından iki olayın da üstünün kapatıldığı rapor edilmişti. Bakın şu işe!
Ne diyelim: Allah kuru iftiradan saklasın! Evirgen kardeşlere iftira atıp duranlar da utansın!
Umut Evirgen’in şiddet dolu ‘gizli’ dünyası
Kemal Evirgen yaşlanınca ABD’de okuttuğu oğlu Umut Evirgen, babasının mekânlarının başına geçti. Aynı zamanda, kesinlikle Amerika’dan kopyalamadan, tamamen kendi yaratıcılığıyla, Emirgan’daki evlerinin altındaki garajı gece kulübüne çevirdi ve adını da “Gizli Kalsın” koydu.
Kulağa çok havalı gelse de Umut Evirgen’in işlettiği bu mekân, sanki biraz sahibine benziyor, ambalajla züppelik, özentiyle âlemci, ortamcı kabadayılığı arasında geziniyordu.
Nitekim ne kadar rezalet varsa gerçekleşti bu mekânda. Mesela Ahmet Kural, bir kadının parmağını kırdı Gizli Kalsın’da. Arda Turan ise eşine asıldığı iddiasıyla onunla tartışan şarkıcı Berkay’ı, kafa atarak hastanelik etti, üzerine de silahlı adamlarla hastaneyi bastı. Bunlar, Gizli Kalsın’ın gizli kalamayanlarıydı sadece, daha ne vukuatlar yaşandı, bilmiyoruz. Bilemeyiz de zaten zira böyle havalı bir mekâna gitmeye, ne paramız ne de kalitemiz yeter. Üzücü tabii lakin bu da bizim kaybımız olsun.
Gizli Kalsın’da bunlar yaşanırken mekânın sahibi Umut Evirgen de boş durmuyordu tabii.
Tarihler 2017 yılının Haziran ayını gösterirken Sözcü gazetesinin Umut Evirgen’le ilgili bir haberi şöyleydi:
“Oyuncu Tuba Büyüküstün ve adının aşk dedikodularına karıştığı işletmeci Umut Evirgen, 18 Haziran’da Emirgan’da bir mekânda görüntülenmişti. Olayın ardından Evirgen’in korumaları olduğu iddia edilen 2 kişi, Hürriyet muhabiri İsmail Bayrak ve Takvim Gazetesi muhabiri Aydın Hamza’nın içinde olduğu aracı kovalamaya başlamış, aracın önünü keserek silah zoruyla Bayrak’ın fotoğraf makinesini gasp etmişti. Olay sonrası gazetecilerin şikâyeti üzerine Umut Evirgen ve korumaları olduğu iddia edilen Doğan Akbaş ile Ahmet Fatih Baltacı tutuklandı.”
Hemen üzülmeyin lütfen. Umut Evirgen de babası Kemal Evirgen gibi masumdu aslında. İftira ve karalamaydı tüm bunlar. Temmuz ayında görülen ilk mahkemede “Kapalı alan fobim var, mağdurum” dedi Umut Evirgen ve 15 yıl hapsi istenirken tahliye ediliverdi. Kapalı alan fobisi bu, sakın hafife almayın. Bu fobi, öyle yüzde 99 engelli raporu alan ya da yatalak olan mahkûmların sözde hastalıklarına benzemez ona göre!
Neyse, cezaevinden çıkar çıkmaz “Kebabı da çok özledim” diyerek babasının yanına koşan Umut Evirgen, nihayetinde bu suçlamadan beraat etti. Nasıl mı? Ekim 2017’de Sözcü gazetesinin ilgili haberi şöyleydi:
“İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada cumhuriyet savcısı esasa ilişkin mütalaasını açılayarak, Umut Evirgen’in, görüntü çekilen kameranın zorla alınması ve yağmaya azmettirme suçundan kesin ve inandırıcı delil bulunamadığı gerekçesiyle beraatini istedi. El konulan fotoğraf makinesinin, sahiplenmek için değil başka bir maksatla alınmış olması nedeniyle yağma suçunun oluşmayacağı kanaatine varan savcı, sanık Ahmet Fatih Baltacı’nın beraatini, sanık Doğan Akbaş’ın ise silahla tehdit suçundan cezalandırılmasını talep etti. Davayı karara bağlayan mahkeme, Umut Evirgen ve Ahmet Fatih Baltacı’nın, atılı suçu işledikleri sabit olmadığından beraatlerine hükmetti. Sanık Doğan Akbaş’ı ise silahla tehdit suçundan 1 yıl 8 ay hapse çarptıran mahkeme, cezasını erteledi.”
İşte bu kadar, sonunda adalet yerini bulmuştu.
Fakat Umut Evirgen’in başı beladan yine kurtulmadı. 3 Ocak 2023’te Oda TV’de yayınlanan bir haberde; “Umut Evirgen, arkadaşı iş insanı Ali Akın’ı, Gizli Kalsın’da darp etti ve burnunu kırdı. Adam yaralama suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kavganın sebebi olarak, alkollü olduğu ifade edilen Umut Evirgen’in, bir anda agresifleşerek sinkaflı küfürler ettiği öne sürüldü. Magazin basınında yer alan iddialara göre Umut Evirgen’in korumaları, küfürlere karşılık veren Ali Akın’ı tuttu, Umut Evirgen darp etti. Daha sonra Umut Evirgen’in korumaları, Ali Akın’ı yere yatırdı, Evirgen ise darp etmeye devam etti.” deniyordu.
Korumalarının tuttuğu bir kişiyi dövmeyi değerli “iş insanı” Kemal Evirgen’in oğluna hiç yakıştıramamıştık elbette! Bu yüzden hiç inanmadık, iftira dedik, geçtik. Zaten yargılama aşamasında Ali Akın şikâyetinden vazgeçmiş fakat yine de mahkeme Umut Evirgen’i, ‘kemik kırılmasına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Üzülmeyin canım, bu defa tutuklanmadı tabii ki, hükmün açıklanması geri bırakıldı.
İnanamadığımız bir diğer konu da; Tuba Büyüküstün, Melisa Döngel, Serenay Sarıkaya, Alina Boz gibi ünlü kadınların, Umut Evirgen’i beğenip sevgili olarak seçmeleriydi. Demek bizim göremediğimiz, bir aura ve çekicilik de mevcuttu Umut Bey’de. Unutmadan; ABD’den gelir gelmez babasının mekânlarının işletmesini devraldığı gibi, 2019’da Set Sanat Prodüksiyon adlı bir yapım şirketi de kurmuştu Umut Evirgen. Şimdi saysam yüksek ihtimalle ismini duymadığınız ama kendisinin röportajlarında derin anlamlar yüklediği üç de film çekmişti hatta. Yani Umut Bey’in oyuncu kadınlarla yakın ilişki kurabilmesi, belki de sektörde başarılı ve kaliteli bir yer tutmasındandı, kim bilir… Ben bilemedim.
Fatih Terim ve Seçil Erzan’ın fon macerası
Umut Evirgen, Gizli Kalsın ekseninde yuvarlanıp giderken, nikâh şahitliğini yapan çok değerli hoca imparator Fatih Terim ise aynı yıllarda İzmir Alaçatı’da, damatları ve adamlarıyla kebapçı basmakla meşguldü.
Baskının nedeniyse; damadı Volkan Bahçekapılı’nın Alaçatı’da açtığı mekânın yanındaki kebapçının, Bahçekapılı’nın iki mekân arasına çektiği ahşap duvardan rahatsız olmasıydı. Yerel yönetim mevzuatına da aykırı bu duvar için belediye, Terim ailesini uyarınca, Bahçekapılı muhtemelen “Babacım kesin kebapçı bizi şikâyet etmiştir” diyerek durumu Terim’e iletti. Fatih Terim ise telefonla arayıp uyardığı kebapçı geri adım atmayınca, hemen Bodrum’dan uçağa atlayıp Alaçatı’ya giderek, damatları ve adamlarıyla birlikte kebapçıya nazik bir ziyarette bulundu. Basında büyük yer bulan bu skandal sonrası Terim ve ailesine hiçbir şey olmasa da Bahçekapılı mekânı elden çıkardı.
Şimdilerdeyse; banka müdürü Seçil Erzan’ın günah keçisi ilan edildiği bir saadet zinciri fonu dosyasıyla yine gündemde Fatih Terim.
İddianame, belgeler, tape’ler ve ifadelerden gördüğümüz kadarıyla;
*Fatih Terim’le Seçil Erzan ilişkisinin yakınlık derecesi, Erzan’ın Çorlu’dan İstanbul’a nasıl atandığı ve “sicili iyi olmasına” rağmen kariyerinde yükselmeyip on sene aynı şubede müdürlük yapma nedenleri, belirsizliğini korurken,
*Fon için adı kullanılmasına ve yakın çevresinin cümbür cemaat bu fona iştirak etmesine rağmen Fatih Terim’in hiçbir şeyden haberinin olmaması, inandırıcı değilken,
*”Oğlum” dediği eski futbolcuların, “kızım” dediği Seçil Erzan’a çantalarla taşıdığı ve kayıt dışı gibi görünen paraların bir kısmı, faiz olarak Fatih Terim’in hesabına yatırılmışken,
*Denizbank’la yapılan sözleşmeler ve Denizbank’ın bu “fon” döngüsünden haberdar olup olmadığı da şüpheliyken,
*Kısaca tüm oklar Fatih Terim’i ve aslında iddianamenin ilk sanığı olması gerektiğini gösterirken, bakın yine ona bir şey olmadı. Dostlukları sağlamdı.
Tabii ki Terim, kendi parasını ve Seçil Erzan’ı kurtarmak için “oğullarına” tuzak kurmamış ya da gelinen son noktada Erzan’ın cezaevine düşmesine neden olmamıştı. Bunları düşünenlerin hepsi kötü niyetliydi, o kadar.
İşte bahsettiğim bu isimler, başta da belirttiğim gibi, dünden bugüne hayatımızda yer tutmaya ısrarla devam ediyor. Hemşehri kankalar Mehmet Ağar ve Kemal Evirgen’le Fatih Terim’in hâlen aralarından su sızmıyor. Üçü de masum, üçü de tertemiz. Emin olun sütte leke vardır ama onlarda yok. Gerisi de hep yalan dolan, iftira.
Öte yandan cezaevleri, geçinmek için ufak tefek şeyler çalan, baronlar tarafından uyuşturucuya alıştırılıp bu uğurda hırsızlığa başlayan, düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanan, legal siyaset yapan, sadece bir bankaya para yatıran insanlarla, yatalak ve engelli ağır hastalarla dolup taşıyor. Ama yeter ki ülkemizin değerlerine, yakamızı ve hayatımızı asla bırakmayan derin Mehmet Ağarlara, imparator Fatih Terimlere bir şeycikler olmasın. Onlar bizim kırmızı çizgimiz!