Kürt halkı açısından bilimsel ve sosyolojik çalışmalarıyla büyük değer yaratan bilim adamları neyse, kadife sesiyle Kürt müziğini, kültürünü, geliştiren Aram Tigran da odur. Aram’ın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Kürtler vefalı bir halktır. Aram Tigran’ı asla unutmayacaktır.
Ben daha 11 -12 yaşımdan itibaren Aram’ın sesiyle büyüdüm, heyecanlandım, hüzünlendim, sevindim, efkârlandım…
O dönemde köyümüzde bulunan birkaç radyodan biri bizim evdeydi. Radyoyu yazları dama çıkarır, son sesini açar, bütün köylüye Aram’ı dinletirdim. Erivan radyosunda o kadife ses, enfes Kürtçe ezgilerimizi bize sevdirirdi.
Aram’ı sadece bir müzik adamı olarak değerlendirmek onu tanımamaktır. Onu tanıyanlardan biri olarak Aram Tigran’ın hümanist, barışsever ve halklarımız arasında kültür elçisi olduğunu biliyorum. İyi bir aydın, derin filozoftu Aram. Ermeni lafını duyunca aklıma hep o büyük insan gelir.
Ermeni Katliamının yıl dönümünde yine Aram’ı anmak İttihatçı katillerin gerçekleştirdiği Ermeni Soykırımının başladığı 24 Nisan’da Aram’ı hatırlamak benim/bizim için bir borçtur. Saygıyla, hürmetle anıp, rahmet dilerken, onun sevdası olan Kürdistan topraklarına defnedilme arzusunu gerçekleştirmeyenleri bir kez daha kınıyorum.
Esasen Ermeniler Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasına zanaatı getiren bir halktır. Hem Kürtlerin hem de Türklerin zanaatkârlıkla ilgileri zayıftır. Bu coğrafyada Ermeniler yaşamasaydı sanırım zanaatta çok geri kalınacaktı. Kuyumculuk, bakırcılık, demircilik, nalbantlık gibi meslekleri onlar bize öğrettiler. Bugün bile kimi zanaatları icra edenler, soykırımdan kurtulmuş Ermenilerdir.
Soyadında meslek ismi olanların Ermeni kökenli olduklarını düşünüyorum. Çift sözcüklü ve ilk sözcüğü meslek ismi ikinci sözcüğü oğlu olan soyadlarını taşıyanlar Ermenilerdir. Örneğin; Kuyumcuoğlu, Bakırcıoğlu, Demircioğlu, Nalbantoğlu, Cezvecioğlu, Kahvecioğlu, Bulgurcuoğlu, Pirinççioğlu, v.s. Bu soyadların Ermenice orijinali ise; Kuyumcuyan (Sarafyan), Bakırcıyan,Demirciyan, Nalbantyan, Cezveciyan, Kahveciyan , v.b. gibidir.
Coğrafyamızın zenginliği olan Ermeniler bal gibi soykırıma uğradı. Ne yazık ki, İttihatçı çetelerin işlediği bu insanlık dramı bugün bile kabul edilmiyor. Günümüzde Türkiye bu ayıpla daha fazla yaşayamaz. Bu ayıptan kurtulmanın yolu Almanların Yahudilerden, Avusturyalıların Aborjinlerden, ABD’nin Kızılderililerden…. Özür dilediği gibi Ermenilerden özür dilemektir. Özür de yetmez hukuki tüm haklarının iade etmektir.
Bu noktada ‘’eğer soykırımı kabul edersek tazminat öderiz’’ gibi bir tezi savunmak utanç vericidir. Para, mal, mülk gibi maddi değerler, yitip giden hiçbir canın karşılığı olamaz, hiçbir candan kıymetli değildir.
Bizim dedelerimiz de bu konuda suçsuz değildir. Siyasi irade İttihatçılar olmakla birlikte kimi Kürt aşiretleri de soykırımda tetikçi olarak kullanmışlardır. Bu bir realitedir. Bilinçli ve örgütlü olan Kürtlerin bu durumu hazmetmediklerinden eminim.
Erzincan seyahatimde Dersim ve Erzincan yöresinde yoğunca Kürt – Ermeni evliliklerini duydum, karşılaştım. Babaları, anneleri katledilen küçük kız çocuklarıyla evlilikler gerçekleştirilmiş, bu da başka bir gerçeklik.
Soykırım sırasında kendisini katletmek isteyen Kürd’e Ermeni vatandaş ‘’yapmayın, bizi öldürmeyin, eğer bizi kahvaltı yaparlarsa sizi de öğle yemeği yaparlar’’ demiş. Aynen de öyle oldu, Ermeniler kahvaltı oldu, Kürtler şimdi öğle yemeği oluyor. Osmanlı da, T.C.’de halkları birbirine kırdırtmada epey deneyim sahibidir. Karadeniz’de devşirdikleri Rumlar, bugün en hızlı ırkçı ve şoven değil mi? Hrant’ı katleden de bu dönmelerden değil mi?
‘’Bizim ecdadımız soykırım yapmaz’’ deniyor. Bu ecdat onlarca ülkeyi işgal ederken acaba kaç yüz bin insanın cesetleri üzerinden işgaller gerçekleştirildi? Avusturya önlerine kadar giderken bu işgal edilen yerlerde yaşayanlardan kaç insan katledildi? İttihat Ve Terakkiyi ecdat olarak kabul etmek, katliamcılığı da sahiplenmek değil midir? İttihatçı terör örgütünü ecdadı olarak kabul edenlere hayırlı olsun.
Bugünkü derin devlet, kontrgerilla, Ergenekon ve benzeri çetelerin dedesi İttihat ve Terakki iken bunlara karşı olduğunu söyleyerek İttihat ve Terakki’ye sahip çıkanlar demokrat olamazlar. Osmanlı’daki ve Türkiye’deki halk, özgürlük, demokrasi, düşmanı ne kadar çok çete hareketi varsa tümünün atası İttihat ve Terakkidir ve bu bir terör örgütüdür. Özel harp, seferberlik Tetkik Kurulu, Teşkilat-ı Mahsusa ve benzer çetelerin sonunda İttihat ve Terakki çıkar. Varsa bir babayiğit savcı araştırsın, görelim!
Bu konu tarihçilere bırakılamaz. Hele resmi tarih anlayışı ezberleyen çakma Türk tarihçilerine hiç bırakılmaz. Tarihi bu denli çarpıtan, yalan bilgilerle donatan bu tarihçilere kim güvenir, kim inanır? Bir tek mermi patlamamışken 1. ve 2. İnönü savaşlarını uyduran tarihçiler bu kadar önemli bir konuda ne diyecekler? ‘’Türkler olmasaydı, Dünya’da hiçbir şey olmazdı’’ diyen resmi tarihçiler mi bu meseleyi çözecek?
Türk Devleti bu sorunu çözmüyor, çözmek istemiyor. Öyleyse her sorunda olduğu gibi bu sorunda da çözüm devletten beklenmemeli, halklar örgütlenerek, özgür iradeleriyle devreye girmeli, aydınlar, gerçek, bilimadamları, örgütlü demokratik güçler sorunu çözmek için adım atmalıdır.
Nasıl mı? Nasılı sonraki mesele, önce irade beyanı gerekir!