Demokratik Kürt mücadelesi vermek hele bunu tekçi,baskıcı, diktatoryal bir rejime sahip olan bir ülkede vermek bütün baskılara, şiddete,acılara katlanmak demektir.
Elinizde silah yok, bir çakı bıçağı bile yokken size uzatılan tank, top, panzer namlularına karşı direnmektir yasal mücadele vermek; bunlara katlanmaktır.
Kafasının arkasında kurşun yemektir, bir kuytu köşede bile değil kameralar önünde bile katledilirken katledenlerin birgün bile hapis yatmamasıdır…
Demokratik mücadele zindandır, işkencedir, hor görülmektir, sürgündür yasal demokratik mücadele vermek
Zordur ve bu alanda direnenler bu zorluğu bile bile seçtiler. Çünkü dava haklı bir davadır, mücadele kutsal bir mücadeledir.
Amaç kan, gözyaşı ve şiddetten beslenenlerin zulüm düzenine dur demektir… Amaç kirli savaşa karşı barışı haykırmaktır…zalimlerin para-rant uğruna coğrafyamızı talan ettikleri düzenine dur demektir.
Tabii sen bu kadar kutsal bir mücadeleyi verirken çıkarına karşı çıktıkların boş mu duracaktı? Seni her fırsatta yok etmeye çalışırlar. Hem de sen silahsız,savunmasızken onlar polisli, mahkemeli, tanklı, toplu,savaş uçaklı, her türlü silahlara sahipken.
İşte dünden bugüne HEP-DEP-HADEP ve HDP budur. Bunlar zalimin zulmüne karşı direnmenin ve bedel ödemin adıdır.
Rejim bütün dünya gerici, faşist rejim ve diktatörlüklerin pratiğini yasal partilere karşı kullanıyor. Onlardan öğrendiği bütün kurnazlıkları uyguluyor.
HEP in ilk kuruluşundan bu yana uygulanan sinsi ve kurnazca uyguamalarından biri de yasal demokratik mücadeleyi kriminalize etmektir.
Tüm süreç boyunca gazetèci taslaklarının, aydın geçinen züppelerin, yazarlığı rant düzen sahiplerinin sofralarında öğrenen yazar bozuntularının demokratik yasal alanı köşeye sıkıştırmak için kullandıkları taktik Kürtleri birbirine düşürerek bölüp, parçalayıp bitirmektir.
Her fırsatta sorulan sorulara bakın;
“PKK’yi teŕör örgütü olarak görüyor musunuz?”
“PKK’yi kınıyor musunuz?”
Oyun belli; yasal partiler eliyle PKK yi vurmak, sonra dönüp her ikisini birden vurmak.
Yani bir taşla iki kuş vurmak…
Ama bilmedikleri birşey var artık Kürtler avlanacak kuşlar değil.
Aynı amaçla bu zındıkların, kemik yalayıcılarının ortak sorularından biri de şudur; “Sizin PKK ile ilişkiniz nedir?”
Bu soru HEP eski genel başkanlarından rahmetli Feridun Yazar’a da soruldu… Ben ve değerli arkadaşım Cabbar Leygara da sağında solunda oturuyorduk.
Başkanın cevabı şöyleydi:
“Bizim PKK ile ilişkimiz yok. Biz PKK ile aynı değiliz ama biz amcaoğluyuz…”
Devamında izah etti; “adamın oğlu,kızı, yiğeni dağda ve kendisi bize oy veriyor…..”
(Devam edecek)