Kemal Okutan: Sivil İtaatsizlik Üzerine-1

Yazarlar

Sivil itaatsizlik kendisini yurttaş olarak addeden bireyin yasalar çerçevesinde uygulanan siyasa hakkındaki görüşlerini yine hukuksal bir çerçevede ahlaki ve içsel kaygılarla dile getirme, harekete dökme yöntemidir. Bu eylem şeklinde, eylemin neticelerini bilme, tahmin etme ve sonucuna razı olma vardır.

Bu karşı duruşu ifade eden, görüş bildirme yöntemi toplumsal, aleni ve şiddet içermez. Yüz binlerin hatta milyonların karşı çıkarak sistemi değiştirme-dönüştürme,hukuka çekme,düşünce özgürlüğünü, düşünceyi ifade özgürlüğünü ve örgütlenme özgürlüğünü, çağdaş hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturmak için harekete geçme eylemidir.

Tarihte ‘sivil itaatsizlik’ in fikir babalığını Amerikalı yazar Henry David Thoreau’nun yaptığı bir aktivizm yöntemidir. ‘Sivil İtaatsizlik’ adlı makalesi kavramın çıkış noktasıdır. Mahatma Gandhi, Rosa Parks ve Paul Lafargue’nin farklı bakış açıları ve farklı siyasi perspektiflerle dile getirdikleri sivil itaatsizlik ya da pasif direniş; genel anlamda şöyledir: “Yönetim siyasetinin ya da yasaların değişmesini isteyen, aleni, şiddetsiz, vicdani, fakat aynı zamanda siyasi olan, yasa dışı bir eylemdir.”

Pasif direnişe atıfla bir başka tanımda ise sivil itaatsizlik; “Hukuk devleti ide’sinin içerdiği üstün değerler uğruna, kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin haklarını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto eylemidir.” Yani devleti,hükümeti çağdaş hukuka uyması için kitlesel veya bireysel olarak zorlamaktır.Hatta sistemi ve değiştirmek için başvurulan bir eylem yöntemidir.Bu genel belirlemeden sonra konuyu Türkiye koşullarına uyarlayabiliriz. Yakın geçmişe bakıldığında Türkiye ve Kürdistan koşullarında sivil itaatsizlik örnekleri yeterli olmasa da var. 1987-91 yılları arasında Kürt coğrafyasında uygulanan kepenk-kontak kapatma gibi başarılı örnekler mevcuttur. Askere gitmeme, HEP kurulmadan önce İstanbul’dan Batman’a kadar yapılan yürüyüş, deprem sonrasında yardımların Afad’a teslim edilmeyerek sivil halkın dağıtması örnek verilebilir.Yine Türkiye’de 1 dakika ışık söndürme, şirketlerin altın aramalarına ve çevre kirliliğine karşı köylülerin direnişi de örnek verilebilir. Son olarak 2011’de BDP’nin başlatmış olduğu resmi cuma namazlarına alternatif geniş katılımlı “sivil cuma namazları” da bu kapsamdadır.Sivil itaatsizlik tanım itibariyle sivil halk tarafından uygulanan yasalara riayet etmeme, karşı koyma eylemidir. Sivil itaatsizlik yasaların ya da hükûmet politikasının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen(aleni), şiddete dayanmayan, şiddet içermeyen, vicdani ancak yasal olmayan politik bir eylemdir. Bireysel bir tutum şeklinde olabileceği gibi güçlü,milyonların katılacağı toplumsal karakter de gösterebilir.Aslında AKP-MHP faşist iktidarıyla beraber bırakalım hukuk devletini, yasa devleti olmaktan çıkmış bir durum mevcuttur. İnsanların yaşam hakkı, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, her ağzını açana işkence yapma, hapsetme vb.insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Hırsızlık, yolsuzluk, insanlığı ayaklar altına alma boyutundadır ,diz boyudur.Dolayısıyla sivil itaatsizliğin tam zamanıdır, harekete geçme zamanıdır.Özellikle depremle birlikte ortaya çıkan insanları bilerek bilinçli bir politik tercihle ölüme terk eden iktidara karşı harekete geçmek meşrudur, yerindedir,haktırStatlarda “hükümet istifa” sloganının topluca atılması yerinde bir sivil itaatsizlik eylemidir; mutlaka sahip çıkılmalı ve geliştirilmelidir. Kızılay hırsızlık yapmıştır, holdingleşmiştir ve halkın paralarıyla alınan çadırları satmıştır. Halkın verdiği kanı hastanelere satmıştır.

Bunun için yarından başlıyarak Kızılay’ın ürettiği soda içilmemeli; kimse Kızılay’a kan vermemeli, önümüzdeki bayram kurban derilerini bu hırsızlık şebekesine vermemelidir.Faşist hükümetin propagandasını yapan, hükümetin suçlarını gizleyen Tv’ler izlenmemeli; gazeteler okunmamalıdır. Her konuda mümkün oldukça sistemle kendi arasına mesafe koyabilecek, kendi kitlesiyle özgür ve bağımsız bir mecrada ama şiddet dışı yöntemlerle buluşacağı sisteme alternatif yasal platfomlar oluşturmak, meşru eylemsellikler geliştirmek, etkinlikler yapmak buna dahildir.Bu arada her türlü bahane ile özellikle Kürtleri dizginlemek için Terörle Mücadele Kanunu kapsamında halkı terörize eden TC rejimi iyi planlanmış sivil itaatsizlik eylemlerinde kitleleri kolluk kuvvetlerini kullanarak engellemeye, zorla dağıtmaya ve şiddetle bastırmaya çalışacaktır mutlaka.

Geçmişte bu örnekleri çok yaşadık. Ancak buna rağmen eylemler meşru ve sisteme muhalif bütün kesimlerin kitlesel katılımlı bir çerçevede gerçekleşebildiğinden, uzun vadede hükümeti zorlayacaktır.

Özellikle Kürtlerin HDP aracılığıyla seçime 3 ay kala AKP-MHP’nin faşist ve tekçi iktidarına karşı göstereceği demokratik tepkiler ilerde Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta seçimi kaybetmesi ve AKP’nin iktidardan düşmesiyle gelecek yeni iktidarın da Kürtlere bakış açısını ve yaklaşımını ciddiyetle ele almaya, Kürtlerin kitlesel örgütlü potansiyelini ve siyasi gücünü hesaba katmaya zorlayacaktır.

Kürt halkının diğer tüm muhaliflerle ortak yapacağı demokratik eylemler kesinlikle sonuç alıcı olacaktır.

(Devam edecek)

İlginizi Çekebilir

Hakan Tahmaz: Kızılay’ın çökertilme serüveni
Uğur Güney Subaşı: Sancı

Öne Çıkanlar