Türkiye rejimini bilimsel analizlere vuruyorsun olmuyor, klasik yöntemlerle anlamaya çalışıyorsun anlaşılmıyor, çarpıyorsun olmuyor, bölüyorsun olmuyor.
Sonuçta bütün siyasi, ekonomik tahlilerin sonucunda karşınıza ne idüğü belirsiz çıplak zora dayalı, temelsiz, çarpık bir rejim çıkıyor. Daha çok görünmiyen derin devletin asker, sivil, istihbarat, çete, mafya dörtlüsünün resmi kurumlara egemen olduğu, askeri ve sivil bürokrasisinin diktatörlüğu olarak tanımlanabilir diye düşünüyorum.
Türk egemenlik rejimi kendine özgü türk tipi faşizm, kendine has bir diktatörlüktür. Balkanlardan ve Kafkaslardan getirtilerek Türkleştirilen Türk olmayan Türkçülerin Türk kimliğinin ardına saklanarak yönettiği ucube bir rejimdir.
Dünya sosyalist hareketin ve Marxist bilim adamlarının Marx ve Engels’in teorisini geliştirmemesine ve üzerine birşey koymamasına rağmen kapitalist sistemlerde henüz gecerli olan kural sermayenin kadir-i mutlaklığıdır. Yani kapitalist devletlerde devlet burjuvaların devletidir. Bu ülkelerde istisnalar hariç bir kapitalistin eline kelepçe vurularak hapsedilmez ve mallarına-mülklerine el konulamaz. Peki Türkiye’de durum böyle midir?Tam tersi bir durum geçerlidir. Türkiye’de devlet burjuvazinin degil, burjuvazi devletindir. Eczacıbaşı ailesi hariç Osmanlı’dan T.C’ye intikal eden herhangi bir burjuva ailesi yoktur. Diğerleri devletin arpalıklarından büyütülmüş ve zengin edilmişlerdir. Koç Atatürk’ün, Sabancı Menderes’lerin,Topraklar Özal’ın, yeşil sermaye de AKP’nin hazineden zengin ettikleridir.
Yani devlet onlara borçlu değil,onlar devlete borçludurlar. Devlete bağımlıdırlar, devlet onlara bağımlı değil. Bunun için devletten korkmaktadırlar. Cem Uzan burjuva değil miydi?Türkiye’nin en zenginlerinden olan Uzanlar şimdi bitmiş durumdadırlar ve kaçmak zorunda kalmışlardır. Sabancılar, Koçlar mallarını,mülklerini Türkiye’den kaçırmaktadırlar. Cem Boyner bir parti kurdu eğer vazgeçmeseydi sonu gelmiş olacaktı. Bir kapitalist devlette burjuvalar devletten korkarak yurt dışına kaçar mı?
Kaçmıaanlar ise mafya ve çeteler tarafından tehdit edilmekte ve gelirlerine, mallarına çökülmektedir. Bu nasil bir burjuva devletidir?
Bu ülkede herşey devletin çıkarları etrafında dönmektedir, herşeyin ve herkesin devlet için varolduğu prensibi işlemektedir. Devlet kutsaldır, eleştirilemez, dokunulamaz.Kurallar buna göre belirlenmiştir, rejim buna göre kurgulanmıştır. Burjuvazi buna göre dizayn edilmiştir. O halde siyasi tartışmaları devlet ve rejim uzerinde yürütmek lazım. Siyasi partiler ve sözde demokratik kurumlar figürandır. Demokrasicilik oyununda rollerini oynuyorlar. Dikkat ederseniz Türk devletinin çıkarına olmıyan hiçbir gelişmeye müsade edilmez. Çeşitli entrikalarla tasfiye edilemiyenlere de diz çöktürülür, hizaya geçirilir. 1999 yılında PKK lideri ABD tarafından Türkiye’ye getirilip teslim edildiğinde sayın Öcalan’ın idam edilmemesi ile ilgili morotoryum Devlet Bahçeli’ye imzalattırıldı. Beklenen MHP’nin ayağa kalkmasıyken Devlet Bahçeli’ye belge imzalattırıldığından MHP’nin gıkı cıkmadı. Devlet Bahçeli’yi bu vesileyle bağlamış oldu. Peki siyonizm düşmanlığıyla tanınan, Yahudi karşıtlığında kimsenin boy ölçüşemediği Necmettin Erbakan’a hangi belge imzalattırıldı biliyor musunuz? Türkiye ile İsrail arasında yapılan stratejik silah anlaşmasını da Erbakan’a imzalattırdılar.Çok garip değil mi?Erbakan direnebildi mi? Hani Erbakan anti-Siyonistti?
Bu kadar örnek yeterlidir…Kısacası Türkiye’de burjuva devleti yok; Devletin burjuvaları var…