Merhaba,
Bugün size kelimelerin ötesine geçen, insanlığın ruhuna kök salan bir duyguyu anlatmaya çalışacağım.
Beni bilirsiniz aslında;
Zamana direnen, mekânları aşan, insanın yüreğinde sessizce büyüyen bir hatırayım…
Bağlılık, sadakat, unut(ul)mazlık duygusuyum;
İnsanın kendine ve başkalarına karşı taşıdığı derin bir sorumluluğun nefesiyim…
Her şey sustuğunda beni duyarsınız.
Rainer Maria Rilke: “Özlemek, insanın kendi içindeki o derin uçuruma bakmasıdır.” der
İçinizdeki uçurumlarına baktığınız anda, zaman durur her şey susar.
Sokaklar sesizleşir, rüzgar esmez, kuş sesleri yankılanmaz olur. Gökyüzü ağırdır, toprak soğuk. Ama işte o zaman, derinlerde bir sır fısıldanır.
Bir nefes, bir yankı, bir borcun ağırlığı…
Sırlar içinde saklanır, unutuşun karanlığında ışık olurum.
Ben savaş meydanlarında kalan son bakışlarda, mahpushaneye gelen mektuplarda, bir dostun omzunda unutulan ellerdeyim.
Bir annenin sabrında, bir çocuğun minnet duygusunda, bir kadının umudunda, bir arkadaşın hatırasında ve ayaza kesen soğuk kışların koynunda saklanan, orada bütün sıcaklığıyla direnen duyguyum.
Hafızaya işlerim, unutmayı deler ve büyürüm.
Evet, tanıdınız;
Vefayım ben…
Sevgi, dostluk, bağlılık ve anımsamalarla yoğrulmuş olanım.
Tarihin Derinliklerinden Gelen
Geçmişim çok eskidir. Hayat kadar, insan kadar, tarih kadar eskidir.
Ben ilk insanın bilinmezliklerle dolu dünyasında, bir dostun sıcak eline duyduğu bağlılıkla başladım.
Homo Erectus’un ilk ateşi yakarken hissettiği saygıydım.
Homo Sapiens’in kabilesinde, sırtını arkadaşına yaslamanın güveniydim.
Vefayım ben.
Mezopotamya’nın bereketli topraklarında ilk tabletlere kazındım.
Gılgamış Destanı’nda, Enkidu’ya duyulan o derin sadakat benim destanlaşmış hâlimdir.
Antik Yunan’da, Homeros’un dizelerinde, savaş meydanında omuz omuza verilen mücadelelerde yankılandım.
Memê Alan destanına ruhumu kattım.
Geçmişin Bağlılığı, Geleceğin Borcu
Vefayım,
Ben sadece bir kişiye ya da bir olaya duyulan bağlılık değilim;
Geçmişe, gidenlere, kültüre, değerlere ve insan olmanın gerekliliğine duyulan kocaman bir borcum.
Toplumları bir arada tutan, gelecek kuşaklara sağlam bir köprü kuranım.
“Vefa, insanın kendine ve sevdiklerine duyduğu en derin saygının ifadesidir.”
Ben içten bir teşekkürüm; zamanın derinliklerinden yankılanan bir sadeliğim.
Ben, Celal Başlangıç’ın her telefon açtığında ” Canım uygun musun? ” diye sorduğu zarafet, Serhat Bucak’ın görüştüğümüz de ” Çepel kuşu nasılsın? ” dediği samimiyetim.
Vefayım,
Bugünün dünyasında pek hatırlanmak istenmeyen, unutulan, sırt çevrilen bir duygunun bayrağıyım.
Modern Dünyanın Hızında
Vefayım,
Gelişen dünyanın modern teknolojisiyle şekillenen, hayatı “bana ne?” ve “sana ne?” ile yorumlayanlardan değilim.
Hayatı ve ilişkileri yalnızca çıkar üzerinden okuyan, duruma göre sevgi ya da sevgisiz sözler kuranlardan hiç değilim.
Nietzsche “Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen kişidir.” der.
Ve
Goethe der ki, “Gerçek sevgi asla geçip gitmez. Zaman, yalnızca onun derinliğini artırır.”
Yeminler edip, bağlılık sözü verip, zamanın ve çıkarların değişimine göre dönenlerden de değilim.
Albert Schweitzer, “Vefa, insanın insana verdiği sessiz sözdür.” der.
Bu söz, yalnızca dillerle değil, kalbin diliyle konuşulan sadakatin tanımıdır.
Vefayım, Kürtlerin Damarlarında Akan
Tüm halkların yüreğinde yeşerenim ama en çok da Kürtlerin damarlarında dolaşanım.
Vefayım ben.
Kürdistan’da yalnızca bireysel bir sadakat ya da dostluk değil, aynı zamanda toplumsal bir bağ olarak da güçlü bir şekilde yaşatılanım.
Vefayım,
Özgürlük ve hak arayışında hayatını kaybedenlerin, mirasını onurlandırmaya çalışanım.
Sürgünlere ve bedel ödeyenlere derin bir sadakat duygusuyla bağlı kalanım.
Vefayım,
Seyıd Rıza’nın, Şex Said’in, Mazlum Doğan’ın izinden gidenim.
Geçmişin fedakârlıklarını unutmadan, ortak bir gelecek için mücadele etme sorumluluğunu her zaman hatırlatanım.
Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, mahpuslarda yatan onbinlerce tutsağın yanında duranım.
Vefayım,
Halkımın köklü tarihindeki baskılar, sürgünler ve direnişlerle daha da pekişen, “berxwedan” kadar kutsal olanım.
İnsanlığın Ruhunda Kök Salan
Vefayım,
Ödenmesi gereken bir borcun zorunluluğu olarak değil, insan olmanın gerektirdiği özgür bir seçimim.
Sevginin zamandan bağımsız bir ifadesiyim.-
Bir sadakat, bir bağlılık, bir unutmazlık timsali olarak insanlık tarihinde kök salanım.
Kültürlerin ve medeniyetlerin ruhunu besleyen bir erdemim.
Vefayım,
Gönüllerde yeşerir, vicdanlarda büyürüm.
Ben, yeminlerin ardında kalan bir söz,
Gözyaşlarının içinde saklı bir direnişim.
Ben unutuşun karşısında boyun eğmeyip, dimdik duranım;
İnsanı insan yapan o görünmez köprüyüm.
Rüzgâr beni alıp götürmez,
Zaman beni silemez,
Vefayım,
Beni hatırlayanların yüreğinde bir hatıra, beni unutanların ruhunda bir yankıyım..
Her çağda, her insanda bir izim.
Adımı anan dudaklarda sessiz bir yakarış olurum; adımı unutan kalplerde derin bir sızı.
Vefayım;
Ne zamandan korkarım, ne de mekândan.
Çünkü, insanlık var oldukça yaşayacak olanım.
Vefayım ben…