Rojava yada Kuzeydoğu Suriye, milyonlarca Kürdün geceleri uyumadan, merak ve endişe ile haber beklediği küçücük toprak parçası. Bu toprak parçası şimdi Türk devleti ve onun çetelerinin saldırısı altında. Ve burada direnen bir halk var: Kürtler…
IŞİD’in barbarlığına karşı insanlık onurunu savunan Kürtler, bugün yine bir tehditle karşı karşıya. Türk devleti ve ona bağlı grupların (SMO) saldırıları, sadece bir coğrafyayı değil, bir halkın geleceğini hedef alıyor. Bu tehdit, yalnızca Kürtlerin yaşamını değil, bölgedeki tüm halkların kaderini tehlikeye atıyor.
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin Kobani’de silahsızlandırılmış bir bölge kurulması önerisi, tarihi önemde bir barış umudu taşıyor. Bu öneri, Türkiye’nin sözde güvenlik endişelerini diplomasi yoluyla ele alırken, masum sivilleri korumayı hedefliyor. Ancak bu girişim, uluslararası toplumun güçlü bir destek vermesiyle anlam kazanabilir. Bu noktada Amerikalı senatörler Chris Van Hollen ve Lindsey Graham’ın, Türkiye’nin ateşkesi reddetmesi halinde uygulanacak yaptırımlar önergesi, barış için kritik bir araçtır. Ancak, Kürtler açıklama, endişe ve kınama yerine somut adımlar bekliyor.
Kobani ve Kürt Halkının Varoluş Mücadelesi
Kobani, sadece bir şehir değil, insanlık tarihine yazılmış bir direnişin adıdır. IŞİD’e karşı verilen mücadelede Kürtler, tüm dünyaya insanlık onurunun nasıl savunulacağını gösterdi. Ancak bu kahraman şehir, şimdi yeni bir savaşın eşiğinde. Türk devletinin operasyonları, masum sivilleri hedef alıyor, köyleri harabeye çeviriyor ve bir halkın hayatta kalma mücadelesini daha da zorlaştırıyor.
General Mazlum Abdi’nin silahsızlandırılmış bölge önerisi, bu trajediyi durdurmak ve Kürt halkını korumak için hayati bir adım. Bu öneri, savaş yerine barışı, yıkım yerine yeniden inşayı seçen bir iradenin çağrısıdır. Ancak bu çağrı, uluslararası toplumun desteği olmadan sadece bir hayal olarak kalır.
Uçuşa Yasak Bölge ve ABD’nin Sorumluluğu
Uçuşa yasak bir bölge ilan edilmesi, Kuzeydoğu Suriye’de barışın ilk adımı olacaktır. Türk savaş uçaklarının sivilleri bombaladığı bir ortamda, halkların güvenliği ancak uluslararası bir koruma ile sağlanabilir. ABD, bu noktada kritik bir role sahiptir. Bölgedeki askeri varlığı ve diplomatik gücü, hem Türkiye’yi hem de diğer tarafları barışa zorlayabilecek bir araçtır.
Senatörler Van Hollen ve Graham’ın yaptırım önergesi, Türkiye’ye açık bir mesajdır: Ateşkesi reddeden ve masum insanları hedef alan politikalar, karşılıksız kalmayacaktır. Bu yaptırımlar, ekonomik ve diplomatik araçlarla Türkiye’yi askeri operasyonlardan vazgeçmeye zorlayabilir:
- Ekonomik Yaptırımlar:Türkiye’nin savunma sanayisine yönelik finansal yaptırımlar, askeri operasyonların maliyetini artırabilir.
- Silah Ambargosu:Türkiye’ye silah satışlarının askıya alınması, bölgedeki yıkımın önüne geçebilir.
- Diplomatik Baskı:Türkiye’nin uluslararası arenada yalnızlaştırılması, barışa yönelik çözümleri zorunlu hale getirebilir.
Bu yaptırımların uygulanması, sadece Kürt halkını korumak için değil, bölgesel istikrarı sağlamak için de gereklidir.
Barışa Çağrı
Bugün Kuzeydoğu Suriye’de yaşananlar, sadece bir savaş değil, insanlığın vicdanını sınayan bir sınavdır. Kürtler, yıllardır hem kendi varlıklarını hem de insanlık değerlerini savunuyor. Ancak bu halk, yalnız bırakılırsa, dünya bir kez daha mazlumların acısına sırtını dönmüş olacak.
Mazlum Abdi’nin çağrısı, barış için tarihi bir fırsattır. Türkiye, ‘güvenlik endişelerini’ çözmek adına barışçıl yolları seçebilir; uçuşa yasak bölge ve diplomatik diyalog, bu sürecin temel taşlarıdır. Ancak bunun gerçekleşmesi, uluslararası toplumun güçlü bir irade göstermesiyle mümkündür.
Kobani, bir kez daha insanlığın onurunu savunmanın ve barışa bir şans vermenin sembolü olabilir. Bu şansı değerlendirmek, sadece Kürt halkı için değil, tüm insanlık için bir görevdir. Çünkü barış, silahların değil, vicdanın ve adaletin sesiyle mümkündür. Bugün harekete geçmezsek, yarın vicdanlarımızda daha büyük bir yük taşıyacağız.