CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçim, tek başına; bir siyasal iktidara meşruiyet kazandırmaz… Var olan saray iktidarı meşru bir iktidar değildir. Beka sorunu budur işte. Siyasal iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyetini kaybetmesidir. Çünkü bu meşruiyeti kaybettiği andan itibaren emperyal güçlerin oyuncağı haline gelir ve gelmiştir de. Tehdit unsuru haline gelmiştir” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde CHP Kadın Kolları’nın düzenlediği “Eşitlik Gelecek” programına katıldı. Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“3 Nisan 1930 Belediye Kanunu ile kadına seçme ve seçilme hakkı veriliyor. Sonra Muhtarlık Kanunu çıkıyor, o da 26 Ekim 1933’te. 3 yıl sonra. Bu kez köylerde muhtar ve ihtiyar heyetinin seçilmesinde kadınlara olanak sağlanıyor. Milletvekilliği seçimi için ise 5 Aralık 1934’e kadar bekliyorsunuz, 1934’te bu yasa çıkıyor. Ama 34’te TBMM’nin kabul ettiği kadının seçme ve seçilme hakkını diğer ülkelere baktığımızda, bugün çağdaşlaşma açısından bizden bir hayli ilerde olan ülkelere baktığımızda, onlarda çok daha sonra başladığını görüyoruz. Örneğin Fransa 1944, bizden tam 10 yıl sonra.”Yasa çıkarmakla bazı sonuçları istediğimiz gibi elde edemiyoruz”
Kadının, milletvekili seçilme hakkına kavuştuğu tarihten bu yana baktığımızda, acaba gerçekten o tarih dilimi içinde parlamentoda bizim arzu ettiğimiz, sizin arzu ettiğiniz, bu ülkenin aydınlarının arzu ettiği ölçüde temsil edildi mi? Hepimiz bu gerçeği biliyoruz. Yasa çıkarmakla bazı sonuçları istediğimiz gibi elde edemiyoruz. Burada biraz kadının direnci ve mücadelesi son derece önemli. Parlamentoda temsil konusunda pek çok sıkıntı var.
“Yaşanan tablonun dramını en çok kadının çektiğini biliyoruz”
Siz kadınların yaşadığı sorunları çok geniş kitlelere aktarmak zorundasınız. Bugün; hayat pahalılığından tutun, sokaktaki şiddete kadar her alanda kadınların ciddi mağduriyetlerle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Çocuğunun altına bez alamayan bir anneyi düşünün, çocuğuna yeteri kadar gıda veremeyen bir anneyi düşünün… Öbür tarafta eşi ve kendisi, artı üniversiteyi bitiren kızı veya oğlu işsiz bir anneyi düşünün. O evde huzuru düşünün. Yaşanan tablo ve o tablonun dramını en çok kadının çektiğini biliyoruz. O zaman her birimize düşen görev bu dramı sonlandırmak için kadınları ciddi örgütlemeniz gerekiyor. Kadın örgütlenmesini sağlandığınız andan itibaren önünüzde hiçbir gücün durmayacağını göreceksiniz.
Kadınların sezgisini ve gücünü biliyorum. Sezginiz var, sorunları erkeğe göre çok daha erken kavraya biliyorsunuz. Çözümleri de daha erken üretebiliyorsunuz, erkekler bu konuda biraz daha geriden geliyorlar. Bu sizin yaradılışta sahip olduğunuz en güçlü taraflardan birisi. Hayatımızda da bunu yaşıyoruz. Kadının sezgisi, olayları kavrayışı, sorunu çözme konusundaki iradesi son derece güçlü olarak ortaya çıkıyor.
“3 milyona yakın kadının okuma yazma bilmediği gerçeği…
Sorunlar var… 3 milyona yakın kadının, Türkiye’de 21’inci yüzyılda okuma ve yazma bilmediği gerçeğini asla hafızamızın bir yerinden silmeyelim. 21’inci yüzyılda 3 milyona yakın kadın okuma ve yazma bilmiyorsa, siyaset kurumunun ayıbıdır. Devleti yönetenlerin ayıbıdır.
Doğum sağlığı, haklar, cinsel ayrımcılık, sosyal güvenlik haklarının yeteri kadar olmaması. Düşünün kırsalda bütün kadınlar çalışır. Ama adım gibi enimin, çalışan kadınların yüzde 1’inin bile sosyal güvenliği yoktur. Biz ne demiştik, kırsalda çalışan kadınların ve gençlerin tamamının sosyal güvenlik primini devlet yatıracak demiştik. Onlara bir gelecek ufku ve güvencesi sağlamak zorundayız. Onun getireceği artı, onun geleceğe daha güvenle bakmasına, sorunları çözerken birilerine teslim olmamasına yol açacaktır. O bizim açımızdan değerli.
“Çözüm adresi parlamento”
Kadın, erkek fark etmez. Yaşadığımız sorunların çözüm adresi nedir? Kim çözecek bu sorunları? Sorunların çözüm adresi siyaset kurumudur. Kadınların parlamentoda temsilini, muhtar seçilmelerini, belediye meclis üyesi seçilmelerini sağlayan siyaset kurumu yani parlamentodur. Siyaset kurum o halde, kadınların yaşadığı sorunları ne kadar çözebiliyor, çözme becerisi ne kadar oldu? Bunun bir şekliyle sorgulanması lazım… Nüfusun yüzde 50’si kadınsa, parlamentonun yüzde 50’si kadın değil. Demek ki salt yasa çıkarmak yetmiyor. Uygulamalar ve bu uygulamaların sizler açısından, demokrasi, siyaset açısından ortaya çıkardığı sorunlar.
“CHP kadın il başkanları olarak bu tabloyu her yerde anlatmak zorundasınız”
21 yıldır tek başına ülkeyi yöneten siyasal bir iktidar neden bugüne kadar bu sorunları çözmedi… Neden kadınların hakkını teslim etmedi. İşsiz sayısı arttı, yoksul sayısı arttı, insanlar dilenir noktaya geldiler, ekmek kuyruklarından tutun marketlerde en ucuz ne satılıyor onun arayışına girdiler. Pazar artıklarından yararlanmak ve o artıkları toplamak için annelerin fotoğraflarını zaman zaman gazetelerde görüyoruz. Pazar artığını toplayan bir annenin evine gidip, yemek yapıp, çocuklarının karnını doyurması için çaba harcaması, acaba hangi yürek bunu kaldırabilir? Hangi siyasi anlayış bunu kaldırabilir?
CHP’nin kadın il başkanları olarak bu tabloyu, toplumun her kesimine; her evdeki kadına, sokaktaki kadına, caddedeki kadına aktarmak zorundasınız. 21 yıldır iktidarda olan bir parti sorunların kaynağı haline geliyorsa, çok daha vahim.
Adalet ve ahlak anlayışı olmayan bir siyasal iktidar, ülkeyi yönetirken sorunları çözebilir mi? Adalet ve ahlak anlayışı olmayan bir siyasal iktidarın dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir sorunu çözmediğini hepimiz biliyoruz. Devletin dini adaletse, ahlak adalete kardeş bir kavramsa, nasıl oluyor da adaletten ve ahlaktan uzak bir siyasal iktidarın sorunları çözmesini bekliyoruz. 21 yıldır eğer Türkiye bir sorunlar yumağına dönüşmüşse, sadece kadınlar açısından söylemiyorum bunu ben, 85 milyon için söylüyorum. Bir sorular yumağına dönüşmüşse ve bu sorunlar yumağı içinde milyonlarca insan gelecek endişesi taşıyorsa, kadın ve erkeğiyle; o zaman oturup düşünmemiz gerekiyor. Sadece düşünmek mi, hayır. Her bir evi tek tek gezip, her bir kadına yaşadığı sorunları ve o sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini anlatmak zorundasınız. Anlatmazsanız CHP’nin kadın kolları ve il başkanı olarak görevinizi yapmamış sayılırsınız.
Biz 6 siyasi liderin imzaladığı Ortak Mutabakat Metninde çıkaracağımız ilk kanunlardan birisi siyasi ahlak kanunuydu. Siyasi ahlakın olmadığı bir yerde hiçbir sorun çözülmez. Siyasi ahlak nedir? Bu da bir başka soru. Eğer siz siyasi ahlak, devleti yöneten kurumun ahlaki meşruiyetini sorgulamaktır. Siyasi meşruiyetini sorgulamaktır. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasal iktidarın sorun çözme şansı yoktur. Örneğin, rüşvet aldığını bildiğiniz bir kişinin 85 milyonun da ‘Şu kişi rüşvet aldı’ diye bildiğiniz bir kişinin, bir ülkeye TBMM’yi temsil etmek üzere büyükelçi atanması, o siyasal iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin olmadığını gösterir. Bunu anlatmak zorundasınız. Anlatmazsanız olmaz. Örnek vereceksiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil edecek, arabasında bayrağını taşıyacak olan bir büyükelçi eğer rüşvet almışsa, onu büyükelçi olarak tutamazsınız, tuttuğunuz andan itibaren iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyeti yok demektir.
“Bu insanlar Türkiye’nin sorunlarını çözemezler”
Yolsuzluk yapanlar, ahlaki ve siyasi meşruiyet. Yolsuzluk yapanlar dünyanın bütün ülkelerinde, saygın ülkelerinde; delilleri alınır ve yargıya teslim edilir. Ama yolsuzluk yapanların yargıya teslim edilmediği, tam tersine devlet kadrolarında önemli görevlere getirildiği bir süreçte, süreci yöneten siyasal iktidar ahlaki ve siyasi açıdan meşru olmayan bir iktidardır. Yolsuzluğun sıradanlaşması, yolsuzluk yapanların devletin üst kademelerinde görev almaları, aslında o çöpten kâğıt toplayan insanın hakkın gasp etmek demektir. Hak etmediği bir parayı alması demektir. 85 milyon insanın ödediği verginin birileri tarafından çalınması demektir. Bu insanlar Türkiye’nin sorunlarını çözemezler.
/T24/