🔴 ”Zilan Katliamı: Beni Yıkayın Sonra Gömün” kitabı Vahyeddin Sarı imzasıyla Aram Yayınevi’nden çıktı. Onlarca kaynağı tarayan yazar, belge ve tanıklıklarla Zilan Katliamı’nın nasıl bir hazırlığın sonucunda gerçekleştiğini ve neyin amaçlandığını anlatıyor.
Mezopotamya Ajansı’ndan Abdurrahman Gök yazdı:
Vahyeddin Sarı’nın cezaevinde kısıtlı imkanlarla uzun uğraşlar sonucu kaleme aldığı “Zilan Katliamı: Beni Yıkayın Sonra Gömün” kitabı Aram Yayınevi’nden çıktı. Tarih kategorisinde yayınlanan eser, belge ve tanıklıklarla sadece Zilan Katliamı’na değil, katliam öncesine de odaklanıyor. Onlarca kaynağı tarayan ve katliam tanıklarının anlatımı ile karşılaştıran Yazar Vahyeddin Sarı; çocuk, kadın, genç, yaşlı on binlercesinin kurşuna dizildiği, bir dal sigaraya doğmamış bebelerin cinsiyeti üzerine bahis tutulan hamile kadınların karınlarının süngülerle deşildiği Zilan Vadisi’nde gerçekleştirilen katliamın, organize ve planlı yapıldığını gözler önüne seriyor.
Dört bölümden oluşan 393 sayfalık eserin birinci bölümünde “Kürt-Türk ilişkileri, aktörleri ve belgeleriyle 1919-1922 süreci” anlatılıyor. Kitabın ikinci bölümünde “inkar-imha, direniş-isyan sürecine yol açan kırılmalara” yine resmi belgeler ve aktörleriyle yer veriliyor. Üçüncü bölümde resmi tarihin Zilan Katliamı’na sebep olarak gösterdiği Ağrı İsyanı, onun askeri-politik öncüsü Xoybun Hareketi, Zîlan-Sîpan cephesinde yaşananlar ile “tedip-tenkil” cephesinde yaşananlar karşılaştırmalı olarak yer buluyor. Okur kitabın ilk üç bölümünü bilgi ve belgelerle okuduktan sonra, çalışmanın ana konusu ve son bölümü olan Zilan Katliamı’nın nasıl bir hazırlığın sonucunda gerçekleştiğini ve bu katliamla neyin amaçlandığını çok daha iyi anlıyor.
‘20’NCİ YÜZYILIN İLK BÜYÜK KÜRT KATLİAMI’
Kitabın dördüncü bölümü, Zilan Vadisi’nin etimolojisi, etnografisi, coğrafyası, kısa tarihçesi ve sosyo-politiğiyle başlıyor. Yazar Vahyeddin Sarı, 20’nci yüzyılın en büyük Kürt katliamlarından biri olmasına rağmen Zîlan’ın nerede olduğunu dahi bilmeyenlerin bulunduğunu, bu nedenle böyle bir girişe ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Bu bölümde tam bir devlet hiyerarşisi ve kurumlar senkronizasyonu ile planlanan ve aşamalar halinde pratize edilen katliam; resmi belgeler, failler ve tanıklıklar ile anlatılıyor: “20’nci yüzyılın ilk büyük Kürt katliamı, resmi kayıtlarda, ‘20 Haziran-Eylül başı 1930’ olarak tarihlenmiş olup, ‘Zeylan Akaylanması ve Bastırılması’ olarak geçer. Dönemin siyasal, sosyal, askeri konjonktüründen bakıldığında, Ağrı direnişi bağlamında, çevreden merkeze doğru askeri bir taktiğin operasyonel icrası olarak klasik bir isyan ve ‘bastırma harekatı’ izlenimine kapılabilir. Ancak hazırlık aşamasından uygulamasına, kısa-orta vadeli sonuçlarına, hatta günümüzde halen karşılık bulan uzun erimli sonuçlarına bakıldığında olan bitenin ‘Zeylan Ayaklanması ve Bastırılması’ndan ziyade, 20’nci yüzyılın ilk büyük Kürt katliamı olduğu, devlet imalatlı tüm resmi tarih yalanlarına rağmen görülebilecektir.”
‘KOLEKTİF HAFIZADA DERİN BİR YARA’
1930 yılında katliam haberlerini ve karikatürlerini sayfalarına taşıyan Milliyet, Vakit, Cumhuriyet, New York Times ve Time gibi gazetelerin arşivlerinde yer alan yazı ve haberlere de uzun uzun yer veren Sarı, katliamdan bir yıl sonra yani 29 Temmuz 1931’de Resmi Gazete’de yayınlanan ve bu katliama karışanları güvence altına alan kanun maddelerine de yer veriyor: “… 20 Haziran 1930’dan 1 Aralık 1930 tarihine kadar askeri kuvvetler ve devlet memurları ve bunlarla birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vakaların tenkili emrinde gerek müstakilen ve gerekse müştereken işlenmiş ef’al ve hareket suç sayılmaz…”
KARANLIK BİR DÖNEMİ AYDINLATMA ÇABASI
Kürtlerin kolektif hafızasında derin bir yara olarak yerini koruyan Zilan’daki dehşet günlerini, doğrudan tanıkların anlatımlarıyla okurla paylaşan Sarı, kitabıyla unutulmuş, üzeri örtülmüş gerçekleri yeniden gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor. “Zilan’ı, Ağrı’yı katmerleyen Dersim Katliamı da, Saygonları aratmayan Amed zindan vahşeti de Kürt toplumsalının kendilik arayışını, mücadelesini durduramadı. Bilakis ivmeledi…” cümlesinde vücut bulan hakikat, Yazar Vahyeddin Sarı’nın adeta kimliğinin bir parçasını özetliyor. 28 yıldır ‘yok olmaya’ mahkum edilen bir tutsak, karanlık hücrelerden; kanunlarla koruma altına alınan kelle avcısı Zühtü Güven, Zilan kasabı Ahmet Derviş gibi katillerin, Cewahir efendi ve Sidîq efendi gibi işbirlikçilerin yüzüne feneri tutarak, karanlık bir dönemi aydınlatmaya çalışıyor.
VAHYEDDİN SARI KİMDİR?
1971 yılında Van’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Van’da tamamladı. Yüksek öğrenimini 1990-1992 yılları arasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde, akabinde üniversite ve bölüm değiştirerek dönemin Gazi Üniversitesi Bolu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünde sürdürdü. Ancak politik sebeplerden ötürü öğrenimini tamamlamayarak, 1993’te özgürlük mücadelesine katıldı. 1997 yılında Van’da yakalanıp dönemin Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılanarak, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Değişik tarihlerde Muş, Van, Siirt, Şakran, Patnos cezaevlerinde kaldı. Hala Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuluyor.