Kürd Araştırmaları Dergisi’nin Rojava konulu 12. sayısı çıktı

Kürd Araştırmaları Dergisi’nin Rojava’yı konu alan 12. sayısı yayınlandı.

Dergiden yapılan açıklamada, ”Dünyanın kalbinin yeniden Ortadoğu’da attığı şu günlerde Rojava sayısıyla huzurlarınızdayız. Sayımızda değişik açılardan Rojava’yı ele alan yazılar yayımladık. Rojava, özgürlük ve eşitlik değerleri için bir barometre vazifesi görüyor” ifadeleri kullandı.

Salim Orhan, David Graeber, Ramazan Kaya, Dilar Dirik, Bahar Şimşek, Joost Jongarden, Necmettin Türk, Amine Cesaire, Anja Flach, Ercan Ayboğa, Michael Knap,  Sîpan Bişûr, Sêvînaz Evdîkê, Armed Demir’in yazılarıyla katkı sunduğu Rojava sayısında, dosya dışı çeşitli makaleler, söyleşiler ve değerlendirmelere de yer verilmiş.

Rojava’nın konu edindiği 12’nci sayısıyla ilgili olarak derginin editörü tarafından kaleme alınan yazıda şöyle denildi:

Yüz yıl önce bu zamanlar Şeyh Said isyanının kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından soluğu Rojava’da alan herhangi bir dava adamı Kürde, “yüz yıl sonra Rojava’daki Kürtler ülkenin en güçlü siyasi grubu olacağı” söylense herhalde istihza ile gülüp geçerdi. Gerçekten de Kürt coğrafyasının parçalarından biri olarak Rojava, uzun zaman boyunca hep diğer parçaların gölgesinde kaldı. Kürt hareketleri uzun on yıllar boyunca burayı kurtarmak, özgürleştirmek için müstakil bir siyaset ve hareket örgütlemekten uzak kaldı. O yüzden hep kurtarılmayı bekleyen üçüncü, hatta dördüncü hinterland olarak sırasını bekleyen “unutulmuş” bir mekandı.

Esasen genel olarak Suriye’de öteden beri yaşayan Kürtlerin politik ağırlığı, kitlesel yoğunluğu, ideolojik hacmi de Kürt tarihi bağlamında çok ön planda değildi. Ancak yine de Biladü-Şam diyarına bir zamanlar Kürtlerin önde gelenleri hükmediyordu. Dünyada belki de en fazla tanınan Kürt şahsiyeti olan Selahaddin’in mührünü vurduğu bölgenin merkezi burasıdır ve mezarı da Şam’dadır. Yüzyıllar sonra nihayet 2010’lu yılların başından itibaren başta Kobanê direnişi olmak üzere, Selahaddin’in torunlarının politik duruşu ve mücadelesi yeniden dünya gündemine ses vererek, tartışma konusu oluyor.      

Öbür yandan başta Şeyh Said isyanı olmak üzere değişik zamanlarda direnen Kürt savaşçıları başları her dara düştüğünde soluğu Rojava bölgesinde aldılar. Bu coğrafya Hawar, Ronahî gibi dergilerle kültürel bir Kürt rönesansının da merkezi oldu bir dönem. 1927’de kurulan Hoybun örgütü de burada mobilize edildi. Nitekim Hoybun’un ilk işlerinden biri Ağrı isyanını mobilize etme işine girişmekti. Bir başka ifadeyle Rojava, uğrunda mücadele edilen değil, üzerinde mücadele edilen bir cephe gerisi mekandı. Kürt siyasi tarihinde Rojava’nın ilk kez diğer bütün parçaların önüne geçerek, Kürt siyasetini mobilize etme gücüne kavuşmasını sağlayan olay, Öcalan’ın 1970’lerin sonunda buraya ayak basmasıydı.

Kürt siyasi tarihi bağlamıyla günümüzde Rojava, Kürt modernleşmesinde belli bir aşamayı temsil ediyor. Aşağı yukarı 150 yıllık Kürt modernleşmesinde şimdiye kadar yapılan şey bir ölçüde inşa faaliyetiydi. Şimdilerde Güney Kürdistan’dan sonra Rojava modeli, Kürt modernleşmesinin kurumsallaştığı bir alan olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Rojava’nın statüye kavuşturulması meselesi Kürtlerin tarihsel beklentilerinin hayata geçtiği, gecikmiş bir hayal mekanı olarak görülüyor.

Yakın zamanda pek çok kez şahit olunduğu üzere dünya siyaseti de bir göz ucuyla olsa dahi Rojava’yı, hassaten de Kürtlerin İŞİD gibi unsurlara karşı verdiği mücadeleyi izliyor. Bu sebeple Rojava epey zamandır territoryal bir alan olmaktan çıkmış bulunuyor. Kürtlerin insanlık değerlerine dayanan politik duruşu, kadın özgürlüğünü sahici bir şekilde gündemleştirmesi, devrimi bir imkan olarak yeniden örgütlemesi ve eşitlikçi yaşam modellerini yeniden yorumlayan demokratik tasavvurları, Ortadoğu için gelecek vaad ediyor. Bu yönüyle Rojava, özgürlük ve eşitlik değerleri için bir barometre vazifesi görüyor.  

Bugün, Rojava nasıl Kürtlerin rüyalarına sirayet eden bir ütopya alanı olarak öne çıkıyorsa, tersinden bölge devletlerinin yüz yıllık korkularına, paranoyalarına seslenen bir distopya alanı olarak görülüyor. Bu nedenle dünyanın pek çok yerinde Rojava’da verilen mücadele alkışlanırken, bölge ülkelerinde büyük ölçüde halen şeytanlaştırılıyor. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi 1950’lerde de Suriye sosyalistleri, Rojava Kürtlerinin statü taleplerini “Burada ikinci İsrail kurulacak” diye karşı propaganda unsuru haline getiriyordu.

Dolayısıyla buranın ısrarla anomali bir kadastro faaliyeti olarak resmedilmesi eski bir alışkanlık.  Ancak dünya hızla değişiyor, dünyadaki kurumsal dengeler çöküyor, pazu yeniden bütün değerleri tayin eden bir temel değer olarak kendini gösteriyor. Kürtleri yüz yıldır Ortadoğu’ya gömen uğursuz Sykes-Picot paktı çatırdıyor. Kürtler bu süreçte fazla bir şey değil, kendisine ait olanı istiyor.  Başta statü olmak üzere demokrasi ve barış istiyor.

Dünyanın kalbinin yeniden Ortadoğu’da attığı şu günlerde Rojava sayısıyla huzurlarınızdayız. Üç aylık bir gecikmenin özrünü baştan dileyerek, yayına giriyoruz. Sayımızda değişik açılardan Rojava’yı ele alan yazılar yayımladık. Her ne kadar kapsamlı bir dosya sunamazsak da, dünyanın değişik üniversitelerinde görev alan akademisyenlerin alan araştırmalarına yer verdik. Bu dosyanın konuya giriş mahiyetinde sınırlı bir çalışma olduğunun farkında olarak, bize gönderilecek yeni yazılara da açık olduğumuzu belirtmek isteriz.

Bir de sürpriz mahiyetinde bir çeviriye yer verdik. Kolonyalizm karşıtı güzide teorisyenlerden Aimê Cêsaire’in bir dönemler ortalığı kasıp kavuran “Kolonyalizm Üzerine Söylev” metnini ilk kez Kürtçe’ye çevirerek sizlerle buluşturduk.

Başka bir dosyada yeniden görüşmek umuduyla…

Kürt Araştırmaları Dergisi

İlginizi Çekebilir

Gana’da kolera salgınında ölenlerin sayısı 40’a yükseldi
İran’da tutuklu kadın hakları savunucusu Nahid Taghavi tahliye edildi

Öne Çıkanlar