Mecit Zapsu: Kürtçe ve asimilasyon politikaları üzerine

Genel

Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin İranî koluna mensup, binlerce yıllık bir geçmişe sahip bir dildir. Kürtlerin tarih sahnesine çıkışıyla birlikte şekillenmiş ve zengin bir kültürel mirası da beraberinde taşımıştır. İlk Kürt yazılı eserlerine 7. yüzyılda rastlanırken, Kürtçenin edebi anlamda önemli bir dönemece girmesi ise 15. yüzyılda ünlü Kürt şairi Ehmedê Xanî’nin eseri Mem û Zîn ile olmuştur. Xanî, sadece bir edebi eser kaleme almakla kalmamış, Kürt halkının dil ve kültür bilincini de uyandırmıştır.

19. yüzyılın sonlarında Kürt dili üzerinde çalışmalar hızlanmış, Kürt aydınları tarafından çeşitli dergiler ve gazeteler yayımlanmıştır. Kürdistan Gazetesi (1898), Kürtçenin matbaa ile buluştuğu ilk yayındır ve Mısır’ın Kahire kentinde basılmıştır. Ardından, 1932’de Celadet Ali Bedirxan öncülüğünde Şam’da yayımlanan Hawar Dergisi, Latin alfabesiyle Kürtçe basılan ilk dergi olarak tarihe geçmiştir. Hawar, Kürt dili ve edebiyatının modernleşmesinde ve standartlaşmasında büyük rol oynamıştır.

İşte bu yüzden, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı her yıl Hawar’ın yayımlandığı tarihin anısına kutlanır.

Kürt diline yönelik asimilasyon politikaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar uzanır, ancak en sistematik baskılar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte başlar. Tek Dil, Tek Millet politikası kapsamında, Kürtçeye kamusal alanda yer verilmemiş, okullarda ve resmi kurumlarda kullanılması yasaklanmıştır. 1925’teki Şeyh Said İsyanı sonrasında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile Kürtçe konuşmak bir suç haline getirilmiş, basın-yayın faaliyetleri tamamen durdurulmuştur.

1960 ve 1980 askerî darbeleri sonrasında da baskılar daha da artmış; Kürtçe şarkı söylemek, konuşmak ve hatta Kürtçe isimler koymak dahi yasaklanmıştır. 1980 darbesiyle birlikte cezaevlerinde tutuklulara “Dağ Türkleri Türkçe bilmiyorlar” denilerek, Kürt kimliği ve dili inkâr edilmiştir. Diyarbakır Cezaevi’nde Kürtçe konuşan mahkûmlar ağır işkencelere maruz kalmış; anadilin kullanımı insanlara ağır bedeller ödetmiştir.

Kürt dili üzerindeki baskılar sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik de olmuştur. Eğitimde Kürtçeye yer verilmemesi, medyada kullanımının kısıtlanması ve kamusal alanda engellenmesi, dilin gelecek kuşaklara aktarılmasını zorlaştırmıştır. “Kürt olduğumu biliyordum ama Kürtçeyi duymadım.” ifadesi, bu uzaklaşmayı anlatan en çarpıcı örneklerden biridir.

Ancak tüm bu baskılara rağmen Kürt halkı diline sahip çıkmayı sürdürmüş; evde, sokakta, gizli buluşmalarda dilini yaşatmaya devam etmiştir. Son yıllarda Kürtçe dil kursları, sivil toplum örgütleri ve dijital platformlar üzerinden dil öğretimi yaygınlaşmıştır. Ayrıca Kürtçe edebiyat yeniden canlanmış, yazarlar ve şairler dillerini kaleme almaya devam etmiştir.

Kültürel Direniş ve Dilin Geleceği

Bir dilin yaşaması, o dilde düşünen, üreten ve konuşan insanlara bağlıdır. Kürt halkı, asimilasyon politikalarına rağmen diline olan bağlılığını kaybetmemiştir. Hawar Dergisi’nin mirası, Kürt Dil Bayramı kutlamaları ile devam etmekte; her yıl 15 Mayıs’ta bu miras yeniden hatırlatılmaktadır.

Kürtçenin eğitimde, medyada ve kamusal alanda daha geniş yer bulabilmesi için verilen mücadele, dilin geleceği adına büyük önem taşımaktadır.

İlginizi Çekebilir

Hasta tutsak Fatma Özbay tahliye edildi
KCK: Em têkoşînê mezin bikin da ku Kurdî bibe zimanê fermî

Öne Çıkanlar