Mehmet Lütfü Özdemir: Bilmeyenler bilsin bizi

Yazarlar

“Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın..” – Aliya İzzetbegovic.

Öncelikle bundan sonra sadece Cumartesi ve Pazar günleri bu köşeyi işgal etmeyi düşünüyorum ve bunu söylemek istiyorum.

Cuma günlerini de kendime eskiden bayram yaptığım zamanlarda tanıştım yukarıdaki sözün sahibi Bilge Kral Aliya ile. 

2006 ve 2009 yılları arası Ankara’da sözleşmeli memur olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda çalışıp bir yandan da Ankara’nın göbeğinde yaşarken, ister istemez pek çok çevre ile tanışıyorsunuz. 

Aliya’nın felsefesi ve düşünme tarzı gençlik dönemimi derinden etkilemiştir. Aliya’nın anısına genel yayın yönetmenliğini yaptığım, Aliya adını taşıyan bir kültür ve sanat gazetesi dahi çıkarmıştık.

Çocukken içimde ukte kalan Bosna için bir şey yapma hayali, arzusu ve isteği de yıllar sonra Ankara’da yaşamanın avantajı ile böylelikle gerçekleşmişti.

Tam üç yıl boyunca Bosna için elimden gelen her gayreti sarf etmiştim. Bunda Aliya’nın kitaplarının büyük emeği var.

Sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım sözlerin arka planı çok güçlüdür.  Yıllardır, yollardır, bir kelimenin, kavramın ve sözcüklerin peşinden koşan biri olarak; sözün gücünü çok iyi bilen birisiyim. Çünkü söz, her şeyden önce namustur: 

*

Cumartesi günleri anılarımı buraya yazmayı ve pazar günleri de sizinle yaptığım röportajları paylaşmak istiyorum. Biraz iddialı ama denemek istiyorum.

Bugün Cumartesi olduğuna göre şöyle bir girizgah yapmak istiyorum.

Ben üç anne ile büyüdüm. Ailem Kürdistan’ın Kaw-i Aşiretine mensup. Büyüklerimizden çok şey öğrendim. Aristokrat bir aileden geliyorum.

Gazeteci, Yazar ve Yaşam Hakkı Savunucusuyum. Tam olarak üç yıl beş aydır Almanya’da mülteci olarak yaşıyorum.

Bilmeyenler bilsin diye yazdım bunları: 

*

Geçtiğimiz günler de Twitter üzerinden bir açıklama paylaştım siz takipçilerim ve dünya kamuoyu için:

Merhaba canlar. Ben 20 Temmuz 2015 günü Suruç’ta yaşanan katliamdan yaralı kurtulan ve üç yıldır Almanya’da mülteci olarak yaşayan biriyim. Türk Devletinin adalet sistemine inanmadığım için Türkiye’de hukuki mücadele yürütmedim. 

Almanya’da Erdoğan başta olmak üzere, Davutoğlu ve o dönem Suruç, Urfa, Adıyaman da çalışan Emniyet ve Mit çalışanlarına ve yine Mit müsteşarı ve dönemin İçişleri bakanı hakkında dava açmak istiyorum. 

Bu konuda bana destek olacak kim varsa katkılarını bekliyorum. Lahey’de suratlarına tükürmek istiyorum. Adalet istiyorum.

Almanya’da dava açmak ne kadar mümkün bilmiyorum. BM ve Lahey’e bu dosyayı taşımak istiyorum. Suruç Katliamı hakkında, Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak adlı bir kitap yazdım. Bu kitap bizim iddianamemizdir. Uluslararası hukuktan anlayanlar ile bu iletiyi paylaşırsanız çok sevinirim.

*

Adalet arıyorum: 

Tüm içtenliğim ve kalbimle; dünyanın vicdan ve merhamet sahibi insanları ile paylaşıyorum tüm bunları. Adalet arıyorum:

Ben hayatım boyunca, bırakın bir insanı incitmeyi, bir Karıncayı incitmedim. Ağaç diktim. Dereler yok olmasın istedim. Yaşamı savundum. Savaşın ortasından insan kurtardım. Gazze, Wan, Kobani, Şengal vs. neresi varsa elimi uzattım. Denizlerin ortasından canları kurtarmak için çabaladım. Ölümlerden döndüm. Şimdi ben yardım istiyorum.

Sadece Adalet istiyorum. Gördüğüm kabuslar son bulur belki. Kulağımda çınlayan sesler yerini türkülere bırakır belki. Adalet istiyorum; paramparça olmuş canlar, savaştan kaçan çocuklar ve kadınlar için.

Erdoğan’ın Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda ve Ceza Mahkemesi’nde aşağıdaki suçlardan yargılanmasını istiyorum:
1) Savaş suçları
2) insanlığa karşı işlenen suçlar
3) terörizme destek
4) terör örgütü kurmak ve yönetmek
5) nitelikli dolandırıcılık
6) çocuk katletmek; talimatı vermek

*

Sosyal mesaj: 

Mesajım harfi harfine böyledir, bu şekildedir. Aliya’nın izlediği yol, yolumdur. 

Son olarak..

Pazar günümüzün ilk röportajını, ‘Ah bir normal olsam’ filminin yönetmeni Robert Mullan ile gerçekleştirdim. 

Bu değerli söyleşiyi Pazar gününe yetiştirip, sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.

*

Kısa.. Kısa.. 

Ben, yedi yaşımda Kur’an okuyordum, on üç yaşımda hafızdım. On dört yaşımda Sokrates ile tanıştım. Yeryüzünde yaşayan tüm filozofları ve kadim eserleri okudum. Otuz iki yaşımda İsa’nın Dağdaki Vaaz’ını tefsir ettim.

Yıllar önce Deleuze ile tanıştım. Onu okumayan ve bilmeyen ile  konuşmak istemiyorum.

Unutmadan!!

Bir imla hatası çağlara mal olabilir.. Ağzımızdan çıkan sözlere ve beynimizden çıkan düşüncelere dikkat edelim. 

 

Aşk ve Eşitlik için.. 

Sevgilerimle

Milattan Sonra,

17 Ekim 2020, 

Yeryüzü,

Almanya.

İlginizi Çekebilir

Hasip Kaplan: AKP Başkanına Açık Mektup
Oktay Candemir: Al İdris Naim Şahin’i Vur Süleyman Soylu’ya!

Öne Çıkanlar