Avrupa ülkeleri, giderek faaliyetlerini yoğunlaştıran radikal terör ağları ve saldırıları ile karşı karşıya.
Ayosfoya’nın müzeden tekrar camiiye çevrildiği o şov günü bana göre, Erdoğan komutanlığında Avrupa’ya karşı adı konulmamış büyük bir cihadın namazının kılındığı gündü. O gün, Diyanet İşleri Başkanı’da, tıpkı Türkiye sınırına yakın bir köyde öldürülen Işid lideri Bağdadi gibi, elinde kılıçla hutbe vermişti.
Erdoğan’ı çocukluğumdan itibaren takip eden birisiyim. Yaklaşık yirmi yıldır da dünyadaki radikal İslamcı hareketleri yakından izliyorum. Erdoğan’ın ağzından çıkan sözleri, beyninden çıkıp evrende yankılanan düşüncelerini de iyi biliyorum. Ruhunu ve kişiliğini analiz etmeye kalksam ciltler dolusu kitap yazmam gerekeceği için bu bahsi çok fazla uzatmayacağım.
Ancak kısaca şunlara değinirsem, bana göre, AKP terör örgütüdür ve Erdoğan’da Işid’in başkomutanıdır. Kendisini takım elbise içerisinde Türkiye Cumhurbaşkanı olarak pazarlayan ve AKP terör örgütü lideri olarak gördüğünüz kişi, medeni dünyayı anlamayan, medeni dünya ile barışmayı reddeden, hayatı boyunca kitap okumamış, karşınıza geçse iki mantıklı cümleyi bir araya getiremeyecek çapta kabiliyetsiz, katil ruhlu bir tipolojiye sahip, sosyopat ve psikopat bir kişidir.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’da, geçtiğimiz haftalarda İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ile düzenlediği basın toplantısında Batı’yı IŞİD (DAEŞ) üzerinden verdiği örnekle çifte standartla suçladı. Bu suçlama aynı zamanda Işid’in dışişleri bakanı olduğunun da itirafı niteliğinde.
*
Yakın bir zamanda Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda’daki radikal İslamcıların üstlendiği saldırılar ile radikalleşme ve köktendincilik tekrar gündeme gelmiş durumda.
Yine geçtiğimiz aylarda Almanya’da, aralarında göçmen kökenli gazeteci ve siyasetçilerin de olduğu ve özgürlükçü toplumu hedef alan, yaklaşık 8 ayrı eyalette NSU 2.0 imzalı 69 ırkçı tehdit mektubu gönderildiği tespit edildi.
Avrupa sokaklarında, bir yandan radikal faşist İslamcı tehditleri artarken, özellikle Erdoğan’ın söylemlerine paralel olarak terör eylemleri gerçekleşirken, öte yandan Avrupalı aşırı sağcı ve ırkçı radikallerin tehditleri de artarak devam ediyor.
Bu her iki radikal faşist tehlikenin, Avrupa’nın barışçıl, çok kültürlü, çok renkli, sosyal hukuk ve adalet sistemini ve özgürlükçü temelini hedef aldığı ortada.
Radikal faşist İslamcılar Işid, El Kaide, İhvan-ı Müslim, Milli Görüş, El Nusra ve Boko Haram ile NSU, AfD, Nordik Direniş Hareketi (NMR), Combat 18, Altın Şafak gibi radikal ırkçı faşist yapılanmalar iki elin birlikte çalışan parmakları gibi faaliyetlerine paralel bir şekilde devam ediyor.
Bu tehditlere bir de Ankara merkezli MİT, Diyanet ve SADAT’ı da eklerseniz iyi olur. Zira, SADAT’ın Avrupa’da terör eylemlerine hazırlık yaptığı geçtiğimiz yıllarda eski bir TSK mensubu sürgün bir binbaşı tarafından gündeme getirilmişti.
Yine son üç yıl içerisinde MİT’in Avrupa’da yaşayan sürgün gazetecileri, siyasetçileri, sanatçıları ve tanınmış kişileri hedefine koyduğu da basına yansımıştı.
Avrupa’daki Diyanet bağlantılı camilerin de kara para aklama merkezi olarak varlığını sürdürdüğü ve cihadist örgütlenme yuvaları olduğu da Avrupalı yetkililer tarafından yavaş yavaş kabul edilmeye başlanıyor.
*
Fransa, son derece yerinde bir karar alarak ülkede faaliyet yürüten Türk-İslamcı yapıları teker teker kapatıyor. Aynı şekilde Avusturya ve Almanya’da Türk-İslamcı faşist yapıları kapatmayı tartışıyor.
Avrupalılar, barışçıl toplumu tehdit eden radikallere karşı önlemlerini almakta ellerini çabuk tutsa iyi olur. Ayrıca biz sürgün gazeteciler, aktivistler, siyasetçiler ve sanatçılar olarak kendimizi Avrupa’da güvende hissetmek istiyoruz; zira, radikallerin çok farklı tonları arasında kalmış durumdayız.
*
Bir tarafta, elindeki çöpü yere atmayan, yolda yaralı bir arı görse tedavi eden, dayanışma duygusu son derece gelişkin olan, milyonlarca farklı inanç ve renkten insanı bağrında yaşatan, insanlık onurunu korumak için elinden geleni yapan, LGBTQİ+ bireyleri öteki olarak görmeyen Avrupalı halklar var.
Diğer tarafta Avrupa halklarına yabancı barbarlar, Avrupa’nın orta yerinde doğup yaşasa da çok kültürlü yaşama düşman, LGBTQİ+ düşmanı, içinde yaşadığı zamanın ve çağın farkında olmayan, hukukun üstünlüğüne inanmayan, bencil, çıkarcı, sahtekar ve yalancı sözde kendisine Müslümanım ve İslam barış dinidir deyip duran Türk-İslamcı faşistler ve Avrupalı yerli işbirlikçi ırkçılar var.
Komşusu aç iken tok uyuyan bir Müslüman veya Irkçı ile cennete gitmektense, birlikte yaşadığı toplumda kendisi için istediğini bir başkası içinde isteyen bir Avrupalı ile cehennemde yanmaya razıyım.
*
Yasadışı veya keyfi tutuklama, zalimane muamele, işkence ve cinayet gibi savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar; işkence, cinayet, kişilerin zorla kaybedilmesi ve zulüm gibi diğer insanlık dışı eylemler.
Yukarıdaki suçlamaya konu olan filler, Kosova’nın çeşitli yerlerinde ve Kuzey Arnavutluk’taki Kukës ve Cahan’da işlendi.
Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi ile eski Kosova Meclis Başkanı Kadri Veseli, eski Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) Yakup Krasniki ve örgütün yöneticilerinden Recep Selimi şimdi Lahey’de.
Sıra sana da gelecek Erdoğan, bunu unutma!
Ya kendin isteyerek teslim olursun ya da bir gün seni de Lahey’e getirirler!!…
Türkiye ve Dünya halklarının selameti için Teslim ol Erdoğan!