Bahçeli’nin DEM’lilere yönelik sıcak bir selam vermesi, mevcut siyasi konjonktürde şaşırtıcı bir adım olarak dikkat çekti. Kürt sorununun çözümünde, Bahçeli gibi sert bir milliyetçi çizgiye sahip bir figürün böylesine bir jest yapması, doğrudan devleti temsil eden bir tutum olarak yorumlanabilir. Bu sıcak yaklaşım, bazı siyasi çevrelerde çeşitli yorumlara ve analizlere yol açtı, ancak bu yorumlar çoğu zaman uç noktalara taşınıyor ve herkes kendi çıkarına uygun sonuçlar çıkarmaya çalışıyor.
Bu duruma dair bazı değerlendirmeler olmalı ve bunları, devletin psikolojik savaş stratejileri ve Kürt meselesindeki tıkanma bağlamında bir degerlendirmede olabilir .
Devletin mevcut durumda Kürt sorununa çözüm arayışım teslimiyet ve tasfiye içinde bir çözüm arayışıdır. Bunu topyekün bir savaşı strateji üzerinde yürütüyor . Kalıcı kılıcı işgallarla bunu tamamlamak istiyor. Fakat Ortadoğu’daki savaş durumu giderek Kürdistan coğrafyasını içine alıp büyüme tehlikesi barındırıyor . Dolayısıyla Kürdistan üzerine sürdürdüğü politika devletin döneme ilişkin savaş stratejisini daraltan sonuçlara yol açma tehlikesini bağrında taşıyor.
Bahçeli Kürdistan’ın diğer parçalarını içe alabilecek düzeyde himayesine almanın ötesinde imha üzerinde işgali savunan bir stratejinin sahibidir. Kürdistan şehirlerine Türkiye plakasını dağıtan bir kişidir. Şimdi ne oldu da DEM Parti’lilere sıcak bir selam verdi?
Öncelikle, Bahçeli’nin bu jestinin devletin bir psikolojik savaş taktiği olduğu oldukça açık. Devlet, karşı tarafın tepkilerini ölçmek ve varsa siyasi arayışlarını anlamak adına bu tür hamlelere başvurur. Bu adım, aynı zamanda karşı tarafın olası planlarını deşifre etme amacı taşıyor olabilir. Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda ciddi bir tıkanma yaşadığı gerçeği ortada. Baskı ve imha politikalarıyla bu sorunu tasfiye etmeye çalıştı; fakat bu yöntemlerin başarısız olduğu da net bir şekilde görülüyor. Bugün gelinen noktada, Kürt meselesini askeri ya da siyasi baskıyla çözme girişimleri yetersiz kaldı. Devlet bu gerçeği kabul etmiş gibi duruyor ve bu yüzden bölgedeki dinamikler üzerinden yeni hesaplar yapmaya çalışıyor olabilir.
Bölge, adeta bir savaş arenasına dönüşmüş durumda. Savaş, dinamik bir olgudur ve bu dinamikler zaman zaman değişkenlik gösterir. Devlet, bu dinamikleri kendi lehine çevirmek için farklı yollar ve yöntemler geliştirme peşinde. Bahçeli’nin DEM’e yönelik sıcak selamı da bu niyetin bir yansıması olabilir. Böyle bir adımın, sadece devletin genel stratejisi bağlamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda, DEM’i ya da benzer partileri bu konuda aşırı eleştiriye tabi tutmanın tamamen subjektif bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Bahçeli’nin hamlesi, stratejik bir adımdan ziyade psikolojik savaşın bir aracı olarak görülmeli ve bu perspektiften ele alınmalıdır.
DEM’liler de bu hamleye karşı temkinli. “Bayram değil, seyran değil bu seyahat nedir?” diyorlar ve durumun ardındaki gerçeği anlamaya çalışıyorlar. Onlar da yeni bir barış süreci için gerekli koşulların olmadığını açıkça ifade ediyorlar. Devletin böylesi bir adım atamayacağını düşündüklerini dile getiriyorlar. Bu değerlendirme doğru, zira mevcut siyasi atmosfer barış süreci için uygun değil. Devlet, bu adımını siyasi bir yumuşamadan ziyade, sahadaki gelişmelere bağlı olarak atıyor olabilir.
Bana göre, devletin güneydeki Kürdistan’da ilerleyememesi ve Rojava’ya yönelik saldırılarını gerçekleştirememesi, bu tür taktiksel adımları kaçınılmaz kılmış durumda. İçeride ise HÜDA-PAR gibi aktörler üzerinden bekledikleri sonuçları alamadılar. HÜDA-PAR’ın siyasal arenadaki etkisi, devletin hesapladığı kadar güçlü çıkmadı ve bu da onları yeni stratejilere yöneltti. Devlet, bu tür dönemlerde “iyi polis” rolüne bürünerek, bazı kesimlerin önünü açmayı tercih edebilir. Bu, özellikle DEM gibi aktörler üzerinde denenen bir strateji olabilir.
Bahçeli’nin DEM’lilere selam vermesinin bir diğer önemli yönü, siyasi dengelerin kendi liderliği altında yeniden şekillendirilebileceği mesajını vermesidir. Özellikle mafya ve çete olayları ile iç tasfiye süreçlerinde yaşanan ölümle sonuçlanan olaylar, onun gücünün sınırlandırılması yönündeki girişimleri tetikledi. Bahçeli, DEM üzerinde yumuşama görüntüsü vererek, istikrarsızlığı büyüten pratiğini tersine çevirebilecek bir esnek sahip olduğunu gösterme ihtiyacından da kaynaklanmış olabilir .
Sonuç olarak, Bahçeli’nin DEM’lilere yönelik bu sıcak yaklaşımını geniş bir stratejik bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Bu adım, devletin Kürt sorunundaki tıkanıklığını aşmaya yönelik bir psikolojik savaş taktiğidir. Bölgesel ve iç dinamikler üzerinden yeni araçlar geliştirme arayışında olan devlet, bu tür jestlerle karşı tarafın tepkilerini ölçmeye ve bu tepkilere göre yeni stratejiler geliştirmeye çalışıyor olabilir. Bu tür hamleler, yalnızca bir barış sürecinin başlangıcı olarak değil, aynı zamanda muhalefeti zayıflatmaya yönelik taktiksel adımlar olarak da değerlendirilmeli.