Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal ajandasını yalnızca kişisel servet birikimi ekseninde değerlendiren yaklaşımlar, onun ideolojik ve jeopolitik hedeflerini tam anlamıyla kavrayamamaktadır. Erdoğan, kendisini yalnızca Türkiye’nin lideri olarak değil, küresel çapta bir “siyasal İslam” hareketinin öncüsü olarak konumlandırmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’yi hem bir İslamcı güç merkezi haline getirmek hem de Ortadoğu’da siyasal İslam’ın hâkimiyetini kurmak, onun uzun vadeli stratejik hedefleri arasındadır.
Bu strateji, yalnızca pragmatik ittifaklar üzerine değil, aynı zamanda derin bir ideolojik yönelim üzerine inşa edilmiştir. Erdoğan’ın siyasal İslam’ın en radikal ve militan unsurlarıyla kurduğu ilişkiler, sadece taktiksel manevralar değil, aynı zamanda onun ideolojik tercihinin bir yansımasıdır. Özellikle Katar ile geliştirilen stratejik ortaklık, bu ideolojik hattın finansal ve lojistik altyapısını sağlamaktadır.
Erdoğan’ın siyasal İslamcı ajandasının en belirgin yönlerinden biri, Ortadoğu’daki laik ve seküler hareketleri bertaraf etme çabasıdır. Bu doğrultuda, Suriye iç savaşında IŞİD ve El-Kaide türevleriyle kurulan ilişkiler, onun bölgedeki Sünni bir ittifak yaratma stratejisinin en somut göstergelerinden biridir. 2014-2017 yılları arasında Türkiye’nin Suriye’de üstlendiği rol, yalnızca cihatçı grupları desteklemekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda bu grupların Suriye sahasında yeniden örgütlenmesine olanak tanımıştır. Erdoğan, Esad rejiminin çöküşünü hızlandırmak amacıyla cihatçı unsurları doğrudan desteklemiş, ancak bu hamlesi beklediği sonucu doğurmamıştır.
Erdoğan’ın bu süreçteki en kritik adımlarından biri, Kobani Kuşatması’nda IŞİD’e verdiği dolaylı destektir. Türkiye’nin sınır kapılarını açarak cihatçı geçişlere göz yumması, silah ve lojistik destek sağlaması, onun Kürt siyasal hareketini bertaraf etme konusundaki ideolojik kararlılığını göstermektedir. Kobani’de YPG’nin direnişi, Türkiye’nin bu stratejisinin başarısız olmasına yol açmış, ancak Erdoğan’ın Kürt hareketine yönelik saldırıları farklı boyutlara taşınmıştır.
Bu doğrultuda, Türkiye’nin hem Suriye’de hem de Irak’ta Kürt bölgelerine yönelik operasyonları, salt güvenlik politikalarıyla açıklanamaz. Bu saldırılar, Erdoğan’ın siyasal İslam ideolojisiyle doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’nin Sünni İslamcı grupları destekleyerek Irak’ta bir Sünni ittifak yaratma çabası, IŞİD’in güçlenmesine zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biri olmuştur. Erdoğan, bölgedeki seküler ve çoğulcu yönetim yapılarını tasfiye etmeyi, bunun yerine şeriata dayalı otoriter İslamcı rejimleri yerleştirmeyi amaçlamaktadır.
Erdoğan’ın Kürt hareketine karşı geliştirdiği ideolojik savaşın bir diğer boyutu, Hizbullah’ın siyasal kanadı olan HÜDA PAR’ın meclise taşınmasıdır. HÜDA PAR, Türkiye’deki siyasal İslamcı çizginin Kürt versiyonunu temsil etmekte ve laik-demokratik Kürt hareketine karşı bir panzehir olarak konumlandırılmaktadır. Bu hamle, Erdoğan’ın Kürt hareketi içindeki seküler unsurları zayıflatma ve bölme stratejisinin bir parçasıdır.
Benzer bir şekilde, Erdoğan’ın El-Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ile yürüttüğü süreç, onun siyasal İslamcı rejimi bölgesel ölçekte kurumsallaştırma hedefinin bir yansımasıdır. HTŞ’nin Suriye’nin kuzeyinde “İslami hukuk temelli bir yönetim” ilan etmesi, Türkiye’nin bu gruba verdiği desteğin ideolojik niteliğini açıkça göstermektedir. Erdoğan’ın amacı, Suriye’nin kuzeyinde şeriata dayalı bir rejim kurarak, bu modelin Türkiye’de uygulanabilirliğini test etmektir.
Bu bağlamda, ABD’nin 2025 ’te arabuluculuğunu yaptığı ve Mazlum Kobani ile HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Culani arasında gerçekleşen anayasa mutabakatı, Erdoğan’ın bölgedeki İslamcı projelerini tehdit etmiştir. Seküler ve çok etnik yapılı bir yönetimi hedefleyen bu mutabakat, Erdoğan’ı harekete geçirmiş ve HTŞ’ye yeni bir anayasa dayatarak, İslam hukukuna dayalı bir yönetimi kurumsallaştırma çabasına girişmiştir. Bu süreç, Erdoğan’ın Türkiye’de hayata geçirmeyi planladığı otoriter İslamcı yönetim modelinin bir provası niteliğindedir.
Erdoğan’ın İslamcı yayılmacı projesinin önündeki en büyük engellerden biri, Alevi ve Kürt ittifakıdır. Aleviler, tarihsel olarak seküler ve çoğulcu bir yapıya sahip olmaları nedeniyle, Erdoğan’ın İslamcı projesi için ideolojik bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de paramiliter unsurlar eliyle gerçekleştirilen Alevi katliamları, bu ideolojik hattın bir parçası olarak okunmalıdır.
Türkiye’nin sahada HTŞ ve diğer cihatçı unsurlar aracılığıyla gerçekleştirdiği katliamlar, Erdoğan’ın bölgesel projesinin temel taşlarından biri olmuştur. Alevi ve Kürt ittifakının yaratacağı tehlikeyi bertaraf etmek adına, Aleviler doğrudan hedef alınmış ve bu katliamlarla seküler Kürt hareketinin hareket alanı daraltılmaya çalışılmıştır. Erdoğan, Rojava’daki seküler yönetim modelinin Türkiye’ye sıçramasını engellemek adına, Alevilere yönelik saldırıları stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.
Erdoğan’ın siyasal İslamcı genişleme stratejisi, yalnızca Türkiye’nin iç dinamiklerine değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki jeopolitik dengelere de bağlıdır. Ancak, bu strateji giderek daha fazla dirençle karşılaşmaktadır.
Rojava’da inşa edilen seküler yönetim modeli, yalnızca Kürtler için değil, Ortadoğu’daki tüm siyasal İslam karşıtı unsurlar için bir alternatif oluşturmaktadır. Erdoğan, bu modeli yok etmek adına cihatçı gruplara verdiği desteği artırsa da, bölgedeki dinamikler onun planlarını sekteye uğratmaktadır.
Özellikle İsrail’in bölgesel stratejik hamleleri, Erdoğan’ın manevra alanını daraltmaktadır. Türkiye’nin İsrail ve Kürt hareketi karşısındaki pozisyonu, Erdoğan’ın İslamcı projesinin sınırlarını belirleyen temel faktörlerden biri haline gelmiştir. Eğer Alevi-Kürt ittifakı güçlenirse ve seküler yapılar bölgede kurumsallaşırsa, Erdoğan’ın siyasal İslamcı projeleri başarısızlığa uğrayabilir.
Kısacası , Erdoğan’ın Ortadoğu’daki siyasal İslamcı genişleme stratejisi, cihatçı unsurların desteğiyle inşa edilmeye çalışılsa da, bölgedeki seküler ve çoğulcu güçler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmaktadır. Önümüzdeki süreçte, bu ideolojik ve jeopolitik mücadele daha da sertleşerek devam edecektir.