Merkan Aysoydan: Hedef HDP’siz Hükümetler  

Yazarlar

 

7 Haziran 2015 seçimleri Türk devletinin köklerini derinden sarsmıştı. AKP 13 yıl sonra ilk defa mecliste çoğunluğu sağlayamamış, tek başına hükümeti kuramamıştı. Burada önemli olan yıllarca Kürt Özgürlük Hareketi’nden bağımsız kurulan hükümetler, artık hükümet kuramayacak bir noktaya gelmişti.

Bu durum o kadar büyük kırılma yaratmıştı ki devlet görece geri olsa da burjuva demokrasisine içkin adımlarından vazgeçmekle beraber, iki yüzlüce de olsa masaya yatırdığı “Çözüm süreci”ni de alelacele sonlandırdı. Kürdistan’a doğru saldırılarını da 13 yıl boyunca uygulamadığı tarzda açık-terörcü bir biçimde yoğunlaştırdı.

IŞID taşeronuyla ortak bir şekilde katliamlar gerçekleştirildi, Rojava savaşı yoğunlaştırıldı, Türkiye toplumunda yansıtılan “canlı bomba” korku iklimi yaratıldı.  Davutoğlu “oylarımız artıyor” derken haklıydı ki 1 Kasım seçimlerinde AKP en yüksek oyunu aldı. 15 Temmuz geldiğinde ise Türkiye artık OHAL ile yönetilmeye başlandı. Devletin faşist yüzü Kürdistan’da açık-terörcü biçimde kendini gösterirken, batıda ise grev yasakları, eylem yasakları devrimci-demokratik kamuoyuna saldırılarını artırdı.

Tüm bu sürecin ilk kırılma anı olarak devletin HDP’siz hükümet kuramayacak olmasından başka bir şey değildi.

Bunları neden hatırlamak zorunda olduğuma gelecek olursak;

Yeşil Sol Parti’nin 100 milletvekili hedefi var. En kötü ihtimalle 7 Haziran oylarını yeniden toplayacağı anketlerden gözüküyor. Hal böyleyken, milletvekili sayılarıyla beraber sadece bugünkü sistemde bile anayasa değişikliğini YSP (HDP)den bağımsız gerçekleştiremeyeceği gerçekliği apaçık ortada.

Daha önemli boyutu ise CHP seçim vaadi olarak  “güçlendirilmiş parlamenter sistem”i tekrar getireceğini söylüyor. Bu çok açık bir şekilde yeniden HDP’siz hükümet kurulamayacak demektir.

Son dönemde TİP ile gerçekleştirilen tartışmalar sürekli  ve haklı olarak kullandıkları üstenci dil, Kürt oylarıyla seçilmeleri vb. durumlarına sıkıştırılarak sürdürüldü. Tek liste zorunluluğunun temel sebebi HDP’siz hükümet kuramama ya da anayasayı yapamama ihtimalini yaşatmaktı. TİP temelde bu ihtimali baltalamaktadır. Bu durumu anlatmak, matematik hesaplarından ve deri koltuklardan daha önemliydi.

Sonuç itibariyle bu süreç  Türkiye’deki sol çevrelerin Kürdistan gerçekliğinden uzak tartışmaları yetmezmiş gibi Türkiye’yi de anlayamadıkları kesin. Kimisi “kapitalist restorasyon ve demokratikleşme” adımlarının iç içe geçeceğini söylüyor, kimisi 1961’e devrim dediği gibi bugünün demokratikleşme ihtimalini de aynı minvalde değerlendiriyor ve demokrasiyi seçeceklerini söylüyor, kimileri de kaybedilecek seçimin Türkiye’yi “Afganistan’a” dönüştüreceğini söyleyerek CHP’yi destekliyor. Çok azı ise  hiçbir şey değişmeyecek diyor.

Bu minvalde yaklaşanların eşit derecede yanılıyor oluşu gözle görünür açıklıktadır.

AKP-MHP’nin yaratmış olduğu Türkiye, burjuva demokrasisi sınırlarında dahi pespayeleşmiş ve meşrutiyetini toplumsal düzlemde yitirmiştir. Haliyle yeni süreci CHP’nin eline bıraktığımızda karşılaşacağımız sonuç 100 yıllık Türk devletini yeniden toplumsal düzlemde meşru zemine taşıma girişiminden başka bir şey göremeyeceğimiz aşikâr.

İlk olarak; CHP öncülüğünde gerçekleşecek olan “restorasyon”  süreci geçtiğimiz senelerde gördüğümüz “demokratik” hareketler olarak hükümet kuran Şili ve Yunanistan örneğinden çok farklı olmayacak. İlk saldırılar işçilerin, emekçilerin emek sömürüsünü arttırmak üzerine kurgulanmış kemer sıkma politikaları ile kendisini gösterecek. Türk devletinin ekonomik krizi aşmasında başka yol-yöntem bulunmamakta şimdilik.

İkinci olarak; Kürdistan Özgürlük Mücadelesi,  Burjuva devletin kendisini zorlamakta. Siyaset yasaklarının kaldırılmasıyla beraber, anadili de içine alan bir biçimde bir dizi “demokratik” adımlar atılabilir ama temelde Türk devletinin Kürdistan ve Kürt sorununa karşı demokratik-halkçı bir biçimde çözüme yaklaşamayacağı kesin.

Bunun için “tek liste” vurgusu, HDP’nin en az bir hükümet ortağı derecesinde mecliste olmasını sağlayacağı için önemli bir yerde durmaktaydı.

Ama her şeye rağmen bu son değil. Türk devleti ister CHP’yle ister AKP’yle demokratikleşme şansını yitirmiş bir devlettir.

CHP, Türk devlet geleneğini yeniden dizayn etme görevini üstlendi ise de, kurulacak Türk-Hanefi ideolojisi, kaba laik anlayış ve burjuva hukuk düzeni eskisi gibi olmayacak.

Türk devleti her anlamda sınırlarına ulaşmıştır. Düzeltilme ihtimali kalmamıştır. Özgür Kürdistan mücadelesi,  Türkiye’deki işçi ve emekçilerle ve dostlarıyla, hak alıcı mücadelesi dün olduğu gibi 15 Mayıs’ta da sürmeye devam edecektir.

İlginizi Çekebilir

Hakan Tahmaz: Merak edilen, seçimlerden sonraki Türkiye
Müslüm Yücel: Hakan!

Öne Çıkanlar