Kürt kamuoyundaki ulusal birlik tartışmaları bir seyri değiştiriyor. Örneğin Kürtlerin klişe siyasetini en uzak diyarlara sürüklüyor. En önemlisi ise yeni bir siyaset, yeni bir birliktelik anlayışı kazandırıyor Kürtlere.
Bilindiği gibi Kürtlerin yaşamı inançlarıyla yekvücut bir tarza sahip. Kemikleşmiş bu yaşam biçimi Kürtlerin politik anlayışına yansıdığı gibi Kürtlerin İslam’ı kabul etmesinde de büyük bir rolü vardır.
Kürtlerin İslam’la karşılaşmalarından bu yana, İslam’a olan bağlılığı ve Selahaddin Eyyubi öncülüğünden bu yana da Kürtlerin ’’İslam sancağını sahiplenmeleri’’ Kürtleri ümmet anlayışına sıkı bir bağla kaynaştırmıştır.
Malazgirt muharebesinin sonucunda ‘’Kürtlerle, Türkleri bir cephede’’ buluşturan yine Kürt ümmetçiliğinin bir anlayışıydı. Türkler ve Kürtler arasındaki ümmet çatısının kaynaştırdığı yeni birlikteliğin zeminiyle, ‘’Kürtler İslam sancağını Türklere devretmişti.’’ Türklerin ise hem Kürtlerle ve Ortadoğu halklarıyla bin yılı aşan birliktelik yaşamı kuşkusuz İslam’ın entegre ettiği bir çatıyla mevcuttu.
Neticede ‘’Kürtlerin Araplardan sonra İslam’ı kitlesel bir şekilde kabul eden bir halk olması’’ da İslam’a ve ümmetine olan fedakârlığının güçlü temellerinden geliyordu. Nihayetinde ulus dalgalarıyla boğuşan Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan tüm uluslar gibi Türkler de Mustafa Kemal öncülüğünde ümmet ve Türk ulusu arasında bir tercih yaptı. Bu tercihle birlikte Türklerin başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu halklarıyla bağlarını sona erdiren bir tercihte bulunmuş oldu.
İslam halifeliğinin kaldırılma nedeni de bu bağların bitirilme nedeniydi. Kürtler ise tercihlerini İslam ümmetinden taraf kullanarak bir tercihte bulunmuşlardı. Şeyh ve aşiret liderlerinin ümmet düşüncesiyle çağdan bihaber olup ya da çağı iyi okumamalarının bir sonucu olarak bu tercih sonrasında koca bir millet kör ve tüm değerlerinden soyunmuş bir şekilde yeni bir çağa gözlerini açtı.
Geçmiş zamanın Kürt tercihi ve çağa cevap vermeyen politikaları, Ortadoğu’yu uluslara bölen müttefiklerden uzak isyanlarla kendilerini kurtarmaya çalışıyorlardı. En nihayetinde Kürtler için yanlış tercihin kabullenişi geç gelmedi. Günümüz yüzyılında yeni dünya düzeninin Ortadoğu’yu tekrardan kabuk değiştirmeye zorlayan ve yeni tercihlere de fırsatlar sunan gelişmeleri var.
Tekrardan uluslara coğrafyayı böldüren müttefikler var. Ve bu sefer Kürtler geçmiş yüzyılın tercihinden ders çıkarmış bir edayla en güçlü müttefiklerle ittifak kurmuş. Kürtler için yüzyıllık sorgulamanın önemini Goethe’ye atfedilen ‘’bin yıllık geçmişi sorgulamadan yaşayan insan sıradan insandır’’ sözünden hareketler, tarihi sorgulamanın önemini geçmiş yüzyılı sorgulayan Kürtler şahsında görmekteyiz.
Bu ittifak sorgusu ve ulusal tercih Kürtlere bir yol ayrımında kavşağı göstermektedir. Baas rejimine karşı kuzey Irak Kürtlerinin ABD ile ittifak yapması, keza IŞİD’e karşı SDG’nin ABD ile ittifak yapması ve gelecekte daha büyük ittifaklara gebe olan bu seyrin daha da genişleyeceği herkesçe bilinmektedir.
ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun kara gücü olarak desteklenen SDG, IŞİD’i yenilgiye uğrattıktan sonra batılı güçler, Kürtleri desteklemeye ve ittifaklarını daha da güçlendirmeye başladılar.
Donald Trump’ın, Mazlum Kobani’den övgüyle bahsetmesi, ülkesine davet etmesi ve ona ‘’general’’ diye hitap etmesi, sevginin geliştirdiği bir seyir değildi. Aslında Trump’ın önceden bildiği, bizim bilmediğimiz bir şeyler gelişiyordu. Tamamen Ortadoğu’yu betimleyen adımlarla Suriye’deki Kürtleri birleştirmek ve öncülük etmek için askeri bir lider seçilerek gündeme getirildi.
Bu şekilde Kürt partilerinin çekişmesi dışında, birleştirici gücü olan ve ortak bir yapıdan lider seçilmiş oldu. Bu askeri sosyolojisinin Ortadoğu’ya özgü olduğu kuşkusuz olmakla birlikte Ortadoğu’nun askeri güce saygısının bir sonucu olarak Mazlum Kobani, Suriye Kürtleri için ortak bir lider oldu.
Neticede Mazlum Kobani IŞİD’in yenilgisini uluslararası diplomaside kullanan, bir kurtarıcı, askeri karizmasıyla uluslararası Suriye Kürt temsiliyetini ve Suriye Kürt diplomasisinde hatırı sayılır adımlar atmıştır. Bu gelişmeler itibariyle Kürt ulusal birliğinin temel taşı olan Suriye Kürtleri, gelişmeleri ekseninde Kürt ulusal birliğine dev adımlar attırmıştır.
Türkiye en başından beri bu gelişmelerden bihaber olmadığı için, NATO’dan uzaklaşma pahasına da olsa çok şeyi göze alarak başta Rusya’ya yakınlaşarak ve Fırat’ın batısına ve doğusuna operasyonlar düzenleyerek bir şeyleri değiştirmeye çalıştı.
Netice itibariyle Osmanlıyı yahut Ortadoğu’yu parçalara bölen petrol, Suriye’de bu kaynakların çoğunluğu Kürtlerin denetimi altındaydı. Bu da güçlü devletleri Kürtlerden uzaklaştırmayacağı gibi Kürtleri de güçlendirecekti.
Türkiye, ABD‘nin desteklediği Kürtlerin zengin petrol yataklarında, Kürtleri muazzam bir değişime uğrayacağını önceden kestiriyordu. Öyle ki bu gelişmeler git gide oraya çıkıyor. ABD‘nin desteklediği Suriye Kürtleri şuan tüm Kürtleri temsil etme ve Kürtlerin ulusal tercihine öncülük eden bir güce dönüşüyor. Bilhassa Kürtler arasında bir mahkemeye soyunduğunu da söylemek yeridir.
Yakın bir zaman önce Suriye Kürt partilerini bir çatı altında toplayan ‘Kürt Ulusal Birliği Partileri’’ oluşumu buna güçlü bir örnektir. Bu gelişmelerin Suriye Kürtleri içinde yansımaları olduğu gibi başta Türkiye olmak üzere Irak’ta ve İran’da da yansımaları görülmektedir.
‘’Türkiyeleşme’’ şiarıyla yola çıkan ve demokratik bir Türkiye vaadinde bulunan HDP, şimdilerde ise HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın ‘’Tüm Kürt düşmanları birlik oluyor, peki Kürtler neden onlara karşı birlik olmasın’’ diyor. Keza eski HDP Şanlıurfa milletvekillerinden Osman Baydemir’in ‘’Bu devletin demokratik bir cumhuriyete dönüşeceği yok’’ sözleri, Ahmet Şık’ın istifası anlamlı ve yansıma içeriklidir.
Genel Kürt kamuoyunda ulusal birlik anlayışının kazandırdığı yeni bir politik yaklaşımla Kürt gündeminde yıllardır demokratikleşme eksenli mücadelenin anlam vermediğini, muhatapların politik kavrayıştan uzak olduğunu, bunun içten içe tartışıldığını ve bir şeylerin değişime kararlaştırıldığını bu doğrultuda görmekteyiz.
Kütlerin ulusal birliğe yönelmesinin nedeni biraz da devletlerin büyüyen Kürt ihtiyaçlarına cevap verememesinden kaynaklıdır. Devlet içinde siyasi ve kültürel ötelemenin sonucunda karşılanmamış ihtiyaçlarıyla Kürtler kendi kendine yetme yalnızlığıyla baş başa bırakılmıştır.
Görünen o ki yalnızlıktan kurtulmak için Kürtler bir yol ayrımının tercihinde. Ulusçuluğun ilk başlarında Kürtlerin ümmet düşüncesine sarılarak yaptığı mücadele yerini demokratikleşmeye bıraktı. Şimdilerde ise demokratikleşme şiarı yerini uluslaşmaya bırakıyor. Geleceğin Kürtlere ne değişimler getireceği tartışma olsa da görünen bir şey var ki oda Kürtlerin ‘’5 bin yıllık sınıf mücadelesini’’ sorgulayarak yaşadıkları coğrafya halklarıyla bir yol ayrımına girmeleridir.