Nuri Fırat: Erdoğan’ın ‘Trump Umudu’ Ve ‘Süreç’ Ne Oldu?

Yazarlar

Trump Ortadoğu’ya geliyor, İsrail Suriye’yi bombalamaya devam ediyor, Colani Paris’e gitti, Erdoğan Trump’la konuşup umutlandı, Kürtler ortak tutum belirledi, Sırrı Süreyya Önder hayatını kaybetti ve “süreç” yeni bir aşamada… Bazı belirsizlikler netleşiyor… 

İsrail’in son iki yıldır yürürlüğe koyduğu bir stratejisi var. Hamas’ın belini kırdı; Hizbullah, Esad ve Yemen’deki Hussilerle devam etti. Hepsinin patronu ise İran ve İsrail, terör üreteduran “direniş eksenini” dağıttığı İran’ı evine yolladı. Ama bu, başka bir aksiyon evresi… 

İsrail’in stratejisinde bütün yollar Tahran’a çıkıyor, ama önce çevresini biraz daha temizlemesi gerekiyor ve bu sırada da Trump’ın isteğiyle İran’ın önüne pazarlıksız şartların dikte edildiği bir müzakere masası konuldu, belki İran havlu atar umuduyla, ama zor…

İran İsrail’le baş edemeyeceğini anladı, bir zamanlar kuru gürültü çıkardığı bütün cephelerde yenildi, şimdi kapandığı evinde gergin ve sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bu yüzden Trump’ın tehditlerine rağmen masayı fırsat biliyor, belki paçayı kurtarır umuduyla, o da zor… 

Şimdilik masa oyunuyla İran mevzusu biraz ötelenmiş gibi, ama dosya açık. Trump Arabistan ve Körfez ülkelerine gidiyor, bir amacı İran karşıtı cepheyi tahkim etmek. Tabi ilk dönemindeki Abraham Antlaşmalarıyla kurduğu bağları daha da güçlendirmek vs esas amaç. 

Trump’ın dış siysaetteki esas takıntısı Çin; diğer bütün dosyalar onun için meşguliyet. Ama Ortadoğu’da İsrail var, Trump görmezden gelemiyor; “Great Trump” tehditle İran dahil bütün bölge meselelerini savaşsız kapatmak istiyor, ama İsrail savaşıyor. Bir çıkmaz gibi…

Ama çıkmaz yok, zira İsrail öncelikli. Stratejisini savaşla yürüten İsrail cephesinden bakılırsa başka bir yol yok. İsrail’i tereddütsüz desteklemekle birlikte Trump, bir tüccar olarak ve de pazularını göstererek, başka seçeneklerin olabileceğini göz ardı etmiyor ve denemek istiyor. 

İran masası Trump’ın isteği ve İsrail şimdilik razı, ama sonuç beklemiyor, Suriye ile meşgulkken İran masası zaman da kazandırıyor. Trump’ın ise zaman sorunu var, Rusya-Ukrayna meselesi dahil bir an önce bütün dosyaları kapatıp “Çin savaşını” kazanmak istiyor. 

Ama işte her şey “Great” demekle olmuyor. Mesela Pakistan-Hindistan yeni bir cephe ve bu da baş ağırtacak, şayet “great” olmak istiyorsanız… Ortadoğu’da ise Trump’ın yol haritası daha net, muhtemelen daha kolay başa çıkabileceği bir dosya var önünde…

IŞİD – El Kaide artığı HTŞ ve lideri Colani’yi, İsrail’in istediği kıvama getirmek temel hedef; zaten İsrail Esad’ın devrilmesinden beri bunu yapmaya çalışıyor. Colani kıvama geldiğini göstermek için kravatlı haliyle basketbol bile oynadı, NBA sevenler bunu anlar umuduyla! 

Ama İsrail çok daha fazlasını istiyor, bu da geçiş dönemindeki Suriye’nin nasıl şekilleneceğiyle doğrudan ilgili. İsrail, nüfuz ettiği, hareket serbestisinin olduğu, Colani’nin gücünün sınırlandırıldığı bir Suriye istiyor; eski usül Esad modeli değil, belki Irak ayarında bir Suriye…

Colani’ye kravat taktıran Türkiye ise, “devrim” diye nitelediği Suriye’deki değişimi Colani-Esad yer değişkliğiyle sınırlı tutmak derdinde; hele de Kürtler varken, mesela idari bir değişiklik kabus gibi algılanıyor, ille de merkezi Arap devleti olsun istiyor. 

Suriye’nin geleceğine dair hesaplar, Türkiye ile İsrail’i karşı karşıya getirdi, gerilim var. Türkiye İsrail’i karşısına almak istemiyor, bu zor iş; ama Trump bu işi hal edebilir. Her iki ülke de Trump’ın yakın ortağı, liderlerini dost görüyor. Kolay mesele muhtemelen Trump için…

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya Türkiye ile meselesini hal edeceğini, hatta bunun için makul davranması gerektiğini söyleyen Trump, Erdoğan’la da telefonlaştı. Aylar sonra “yakın dostu” ile konuşabilen Erdoğan en mutlusuydu ve “Trump umutları” daha da kabardı. 

Erdoğan Biden zamanında Suriye’de her istediğini yapamadı, dört gözle Trump’ı bekledi, Trump geldi ama bu kez de İsrail engeli çıktı ve nihayetinde dostuyla konuşabildi. Erdoğan’ın Trump’a sunacağı dosya muhtemelen “kabul edilebilir” nitelikte; yeter ki İsrail’i ikna edebilsin.

Türkiye, Trump’ı da İsrail’i de planına ikna edebileceğini düşünüyor. Plan, Kürtlere verilen desteğin çekilmesi üzerine şekilleniyor. Erdoğan, ABD ve de İsrail aradan çekilirse, epey zamandır masada tuttuğu üzere, Colani ile birlikte Kürtlere karşı harekete geçmeyi planlıyor. 

Trump Suriye’nin güneyini İsrail’e, kuzeyini de Türkiye’ye havale eden bir uzlaşma planına sahip! Muhtemelen Erdoğan böyle düşünüyor. Fazlasını istese de, bu da hiç yoktan Türkiye için gayet iyi. Tabi Trump İsrail’e garanti isteyecek, Türkiye de verir, yoksa yeni rahip Brunson vakası…

Türkiye, Rojava’yı haritadan silmek istiyor; bunun karşılığında İsrail’e her türlü güvenceyi vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Mesele, İsrail’in buna ne kadar ikna olacağı. Burada iki başlık önemli; Kürtler ile Dürziler ve cihadçı HTŞ’nin kendisi… 

İsrail, Colani’nin Dürzilere yönelik saldırısına ağır bombardımanla karşılık verdi ve Dürzi bölgesi dahil güney Suriye’de kalıcı olacağını gösterdi; Kürtlerle ilişkileri ise, açıklamalar düzeyinde himaye edici, ama pratikte daha belirsiz ve doğrusu ABD’nin tutumuna endeksli. 

Colani’nin sınırlandırıldığı bir Suriye için aslında Kürtler ile İsrail ortak paydada buluşuyor; İsrail ve Kürtler aynı Batılı ortaklara da sahip. Ama siyasette çıkarlar önemli ve Türkiye gözardı edilmesi zor bir faktör. Trump-Erdoğan görüşmesi, İsrail’in Kürt siyasetini de netleştirebilir. 

Türkiye’nin İsrail’i ikna etmesi gereken diğer başlık, cihadistler. Nihayetinde Hamas’ı da, IŞİD’i de, Colani’nin HTŞ’sini de Türkiye destekliyor, hatta İsrail’e göre Hizbullah’ı da. Cihadçıların hiçbir garantisi olmadığı gibi, Türkiye’nin bunlarla yılları bulan mesaisi başka hesaplar barındırıyor. 

Hamas’ın beli kırıldı, ama Colani’nin HTŞ’si devlet oldu ve kendi ajandası var. Colani kılıktan kılığa girse de, adım adım hayata geçirdiği ajanda, üstelik tam teşekküllü merkezi güç haline de gelirse, nihayetinde İsrail için yeni bela demek. Ve Türkiye bu belanın en güçlü destekçisi.

İsrail bombardımanlarla tedbirini alıyor, Colanili Suriye’nin kontrol edilebilir olmasını istiyor. Burada Türkiye’ye iş düşer, Colani’nin ehlileştirilmesi misyonunu üstlenmekten çekinmez, yeter ki ABD-İsrail Kürt tavizi versin! Colani ehlileşir mi, zor; unutmamak lazım, onun kendi ajandası var. 

Kürt anasını görmesin diye her tavizi vermeye hazır Türkiye’nin tavrı, Trump’ın olası “uzlaştırıcı” planına şans tanıyabilir. Peki, ya Kürtler? Yılların ortaklığı, yatırımı ve bölgesel hesaplar bir çırpıda heba mı edilir? Türkiye ne rüşvet sunacak ki Trump Kürtlerin üzerini çizsin? 

Açıkçası hiçbir bir neden yok; ABD pekala Türkiye’yi de Kürtleri de İsrail’i de uzlaştırabilecek bir konumda; birine az, birine çok; ama bu mümkün. Erdoğan ise kendisine çok, Kürtlere mümkünse hiçbir şey verilmesin istiyor. Gerekirse Kıbrıs’ı da emlakçı Trump’a satar!

Trump’ın olası planından Kürtlerin nasıl etkileneceği önemli. Şu bir gerçek; ABD tüm desteğini çekerse Kürtler kaçınılmaz olarak Türkiye ile karşı karşıya gelecek. Elbette Kürtler kolay lokma değil, her şeyden önce büyük direnişleriyle bugüne ulaştılar.

Ama ABD’nin aradan çekilmekle kalmadığı, bir de Türkiye’ye yol verdiği bir durumda Kürtler muhtemelen şimdiye kadarki en zor dönemlerinden birini yaşar; sonuç ne olur, hep birlikte görürüz. Ama anlaşılan Türkiye, içerdeki “sürece” rağmen böyle bir senaryoya hazırlanıyor.

“Süreç” demişken… Sürecin kritik isimlerinden, devlet ile İmralı arasında önemli rol üstlenen Sırrı Süreyya Önder öldü, ama öncesinde 2 Nisan’da arabasında bir suikast düzeneğinin bulunduğu açıklandı, sonra ise kalp rahatsızlığından gelen vefat… 

Suikast girişimiyle Önder’in normal olduğu açıklanan ölümü, kim ne derse desin, şüpheli bir hal aldı; zira bu Türkiye’de gayet mümkün olan ve daha doğrusu olmuş bir durum. Misal Turgut Özal, o da böyle kritik bir dönemde şüpheli bir şekilde ölmüştü. 

Önder’in ölümü ise, çok farklı bir tablo ortaya çıkardı; aşırı uç siyasetçiler hariç neredeyse Türkiye’deki tüm siyasi çevreler yasını tuttu. Bu bir ihtimal Önder’in misyon yüklendiği sürecin başarısına zemin sunabilir. Ama timsah gözyaşları görmezden gelmemek lazım ve politika başka bir şey. 

Nitekim 27 Şubat’ta İmralı’dan gelen açıklama hala karşılık bulmuş değil, aksine Türkiye ateşkes ilan edip kendini feshetmeye karar veren PKK’ye yönelik askeri saldırılarını durdurmadı, hatta son 50 yılın anlamsız ezberine dönen şartsız teslimiyete dair açıklamalar oldu. 

Buna rağmen PKK’nin fesih sürecini işlettiği ve kısa sürede açıklama yapacağı belirtiliyor. Belki siz bunları okurken bu olmuş da olabilir. PKK kaynakları silahlı mücadelenin yerine yeni bir siyasi mücadele biçiminin tercih edilmesinin stratejik bir karar olduğunu kaydediyor. 

Süreç boyunca, ön plana çıkan Devlet Bahçeli’ye nazaran geride duran Erdoğan tekinsiz bir duruş sergiledi, bu da çoğu kez Erdoğan’ın zoraki olarak bu sürece dahil olduğu şeklinde yorumlandı. Aslında Erdoğan işin başında, ama onun ajandası biraz farklı…  

Daha önceki bazı podcastlerde belirttiğim gibi bu süreç sadece Türkiye ve PKK ile ilgili değil, bunu da kapsayan ve esas olarak Rojava ve Suriye’deki gelişmelere odaklanan bir süreç. Haliyle PKK’nin, Türkiye’ye rağmen, silahı bırakması bir yere kadar olumlu karşılanır, ama Türkiye’yi kesmeyecektir. 

Türkiye, süreç boyunca PKK’den beklediklerini Rojava’daki Suriye Demokratik Güçlerinden (SDG) de beklediğini defalarca açıkladı; yani onlar da silahsızlansın, isteyen cihadçı Colani’nin askeri olsun, esas önemli isimler ise, mesela Mazlum Abdi, Suriye’yi terk etsin! 

Colani Şam’a gidip Esad’ın koltuğuna otururken, Türkiye kendisine bağlı Suriye Milli Ordusu adlı IŞİD artığı paralı militanlarını Rojava’nın üzerine salmıştı. Ayları bulan çetin savaşın ardından Erdoğan’ın paralı askerleri Tişrin barajını geçemedi, Kürt direnişi güçlüydü ve tabi ABD desteği de vardı. 

Erdoğan, aylarca beklediği üzere nihayet Trump’la konuşabildi ve yakın zamanda yüzyüze görüşmeyi bekliyor. İşte bu görüşme Erdoğan’ın yol haritasını büyük oranda netleştirecek gibi, haliyle sürecin akıbetini de… Bu süreye kadar Türkiye, PKK silah bıraksa bile, ciddi bir adım atmayacak gibi. 

Süreç, bölgesel gelişmelerin zorlamasıyla ortaya çıktı ve şimdi Erdoğan Trump ile yeni bir fırsat bulmuşken rotayı başka bir sürece kırmaya hazırlanıyor. Bunun işaretleri fazlasıyla var. Mesela PKK feshedilse bile, Rojava’daki SDG’yi Kürtlere karşı savaşın gerekçesi yapmaya devam edecek… 

Nitekim Türkiye, Rojava’daki Kürtlerin ortak tutum konferansını hedef aldı. Kürtler ortak taleplerini duyurdu, adem-i merkeziyetçi bir Suriye’yi istediklerini ilan etti. Ama Colani ve Erdoğan bu konferansı bölücülükle suçladı, merkeziyetçi Suriye çözümü dışında kapıları kapattı.

Üstelik Kürt konferansının ardından Colani dikkat çekici bir atama yaptı. Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef’in öldürülmesi dahil savaş suçlarından sorumlu, ABD’nin yaptırım listesinde olan ve yıllarca Türkiye’de yaşayan cihadçı terörist, Kürt güçlerinin kontrolündeki yerlere askeri sorumlu yapıldı. Bu Türkiye’nin de Rojava’ya mesajıydı. 

Bunlar olurken, elbette Mazlum Abdi ile Colani arasında imzalanan 10 Mart mutabakatı hala yürürlükte ve yıl sonuna kadar Rojava’nın statüsü dahil pek çok konu başlığının müzakerelerle netleşmesi bekleniyor. Bu çetin bir süreç olacak. 

Erdoğan’ın Colani’nin önüne koyduğu Kürt çözümü basit: Özerklik falan olmayacak, SDG silahsızlanacak, kısmi kültürel haklar yeterli olacak, isteyen DEM Parti gibi seçimlere girip Şam’a gidebilir, ama tek karar merci Colani olacak… 

Türkiye’nin Suriye’de görmek istediği Kürt çözümü bu, Colani de Kürt siyasetinde tamamen Türkiye’yi esas alıyor. Ama böyle bir çözüm Kürt cephesinde çözümsüzlük demek ve bu şiddetli çatışmalara da gebe bir dönemi işaret ediyor. 

Erdoğan, Trump ile görüşmesinden sonra tam da bu şiddetli dönem için Rojava’ya karşı vize istiyor. Şimdiye kadar paralı militanlarının sahada başaramadığını, bizzat ordusuyla sahaya inerek başarmak istiyor. Hele de Trump Suriye’nin kuzeyinin himayesini Erdoğan’a bırakmaya razı olursa, ne ala!

İsrail ile Türkiye’nin kapıştığı, her an her şeyin olabileceği Suriye’de Colani ise, geleceğini garantilemek istiyor. Mesela limanları Fransızlara verdi, sonra Paris yolu açıldı. Ama Kürtlerle savaş, muhtemelen Alevi ve Dürzilere yönelik saldırılar gibi olmayacak, Colani’nin geleceğine nokta da olabilir. 

Velhasılı kelam, Trump gelirken Suriye’de İsrail – Türkiye nüfuz alanlarının nasıl olacağı muhtemelen netleşir. Şimdilik İsrail kuşkulu, Erdoğan ise umutlu. Trump’la görüşme, Erdoğan’a İmralı ile başlatılan süreçten başka bir sürece, daha doğrusu eski sürece geçiş imkanı da verebilir. Ve tabi Kürtlerin eli de armut toplamıyor! Değil mi?

 

 

İlginizi Çekebilir

Cafer Solgun: Devrimci, demirci, şair…Fadıl Öztürk
Türkiye Gazetesi yazarı, AYM’ye sokak hayvanlarıyla ilgili dosya göndermiş

Öne Çıkanlar