Ahmet Kaya’nın ‘Diyarbekir’ türküsünden alıntıladığım bu sözler aslında her şeyi anlatıyor.
Bu durumda hiçbir söz teselli olamaz yüreğimdeki acıya. Ne yazmak, ne birşey paylaşmak. Sessizliğe gömülmek ve acımın ölmesini beklemekten başka çarem yok.
Yanan ekili araziler, küle dönmüş köyler, gökyüzünü zehirleyen dumanlar, acıyla kavrulan yürekler, telef olmuş binlerce hayvan ve hayatını kaybeden 15 insan! 15 kişi, yetkililerin yangına müdahale etmemesi yüzünden kendi çabasıyla yangını söndürmek isterken öldü.
Bu kadar acının arasında devlet yetkililerinin umursamaz açıklamalarını dinliyoruz. Yaşanan acılar için birşey söylemiyorlar ve bize sadece zararı tespit ettiklerini ve karşılayacaklarını söyleyerek, ‘Olur böyle şeyler’ minvalinden açıklamalar yapıyorlar.
‘Bilirkişi raporuna göre yangın elektrik direğinden çıktı’… Peki, elektrik direğinden bu yangının çıkmasını normal mi karşılayacağız?
Bu yangının sorumlusu DEDAŞ ve elektrik kurumunu özelleştiren hükümet değil mi? Bakımsız elektrik direklerinin yaratacağı felaketleri bile bile tedbir almamak cinayettir, katliamdır.
Bu hikaye 4 Nisan 2004 tarihinde TEDAŞ’ın özelleştirilmesi ile başladı ve bugün yaşadığımız felaket ortaya çıktı. 15 insanımız birileri para kazansın diye öldü.
Bakan Yumaklı, ‘hasar tespit çalışmalarımız sürüyor, vatandaşlarımızın zararı karşılanacaktır’ şeklinde devlet geleneklerimize uygun, yangına değil ama kamuoyunun yüreğine su serpen bir açıklama yaptı!
Öyle ya, parasını verirsin olur biter; giden canlar kimin umurunda!
40 yıldır bu dağları Sikorsky helikopterlerle, savaş uçaklarıyla bombalayan devlet erkanımız, söndürmek için bir yangın helikopteri bile göndermedi.
40 yıldır bombaladıkları dağları, ovaları, ormanları neden önemsesinler değil mi?… Zaten önemsemeleri kendileriyle çelişmeleri demek!
Kürt dağları yanarken, Türk haber bültenlerinde sadece Arda’nın Gürcistan’a attığı gol konuşuldu.
İki yıl önce Muğla ormanlarında meydana gelen yangına isyan eden CHP şu ana kadar sessiz.
Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar. yangında hayatını kaybedenler için başsağlığı diledi ama ‘Reis’ten henüz bir açıklama gelmedi.
Geçmişte “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”… diyen ‘Reis’ bugün binlerce koyunun yanarak kül olmasına gözünü kapatmış, görmek istemiyor.
Kürdün ölümü sadece istatistiktir, resmi kayıtlara geçen ‘görülen lüzum’ üzerinedir. Bu yangın iç acılarının toplamı Kürt olmaktır.
İçten içe ‘Bırakın yansın, kül olsun’ diyen iç seslerini duyar gibiyim. Bir yangının iç acılarıyla başbaşayız şimdi ve belli ki bu felaketinden üstesinden de kendimiz geleceğiz. Dayanışmayla, yardımlaşmayla hep beraber kimseden birşey beklemeden çözeceğiz. Şimdi birlik olma zamanı, Amed ve Mêrdin’e sahip çıkacağız, yalnız bırakmayacağız.