DEVA Partisi bir güneş gibi doğunca hayatımıza herkes şöyle bir umut etti ama DEVA’nın bir derde deva olmayacağını görmek için kâhin olmaya da gerek yok.
DEVA Partisi, AKP’yi iktidardan indirebilir de, belki de DEVA müstakbel iktidar adayımız ama sorun DEVA’nın iktidar olup olmamasından çok neyi çözeceği ile alakalı…
Gelecek Partisi ise Davutoğlu’nun geçmişi bu kadar net iken geleceğinin parlak olduğunu düşünmüyorum.
Alparslan Malazgirt’te, Yavuz Selim Çaldıran’da, Atatürk 1. Dünya savaşında Kürtlerin desteği ile tarihi savaşları kazanınca bu gelenek Türkiye’nin siyasi tarihinde de bir gelenek halini aldı.
Türkiye’nin tek partili rejimden çok partili sisteme geçtiği 1946 yılında Cunhuriyet Halk Partisinin içinden Celal Bayar, Adnan Menderesler Demokrat Parti’yi kurarak ilk seçimde iktidar olmuştu.
Dersim ve Ağrı katliamlarında iktidar olan Bayar ve Menderesler, CHP’den farklı olarak Kürt oylarını alabilmek için Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak Meclis’e sokmuştu.
Ve netice itibariyle bu şekilde Kürt oylarını da alan Menderes ve Bayar ikilisi Kürt sorununda tek bir adım atmadıkları gibi, ülkeyi İsmet İnönü gibi otoriter bir biçimde 10 yıl yönetmeyi başardılar.
Menderes’in Kürt politikası ondan sonra bir gelenek haline geldi. İktidara gelmek ya da iktidarını korumak isteyen Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller ve hatta Süleyman Demirel bile bazen Kürtlere yeşil ışık yakarak amacına ulaştı.
Mevcut Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri de 2002’de bu geleneği sürdürdü ve ‘Artık ayağımız yer tuttu’ dedikleri 2015 yılına kadar bu politikayı sürdürdü.
Şimdi aynı filmin yeni bir versiyonunu izliyoruz. Ön yargılı olmamakla birlikte Ali Babacan’ın yaptığı çıkışların iktidara gelmesinden sonra sürmesini arzu ederim ancak geçmişte yaşananlar bu konuda Kürtlerin güvenini kırmış durumda ve açıkçası Kürt mahallesinde Babacan konusu her açıldığında ‘Erdoğan da öyle diyordu’ şeklinde bir tepki geliyor.
Kürt mahallesinde konu Babacan’ın Kürt söylemleri olunca herkes haklı olarak bunu söylüyor. ‘Bak kardeşim Tansu Çiller de Bask modeli dedi, ne oldu?’ diye soranlar mevzuyu Atatürk’ün Kürtlere vaat ettiklerine kadar götürüyor.
Ve hep şöyle olmuştur: Kim bu ülkede ‘Kürt sorunu vardır ve çözeceğiz’ demiş ise bir süre sonra en sert politikaları o hayata geçirmiştir.
Bu yüzden Türkiye siyasetinden herhangi biri ‘Kürt sorunu biz çözeriz’ dediğinde Kürtlerin tarihsel travması hemen devreye giriyor.
Her ne kadar Babacan yumuşak söylemlerle ve lütufmuş gibi ‘Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalı’ dese de parti programında Kürt sorununun çözümüne dair bir tespit yok. Babacan’ın açıkçası bir Kürt politikası yok.
Kürt sorununun mevcut siyasi partilerle çözümü mümkün görünmüyor. Hele hele sağ partilerin çözmesi deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Bu yüzden DEVA’ya hendek atlatabilecek miyiz hep birlikte yaşayıp göreceğiz…