Bu ülke 77 İçişleri bakanı gördü ama şöyle makul davranan sadece işine odaklanan içişleri bakanımız pek olmadı. Ya çok saçma adamlar içişleri bakanı oluyor ya da bu makama çok uçta kişiler seçiliyor. Türkiye’de bunun ortası yok.
Eskilere bir bakalım:
İsmet Sezgin vardı; Uğur Mumcu suikast inden sonra, ‘Faili bulmazsam namussuzum’ demişti. Yazık oldu! Uğur Mumcu’nun katilini bulamadan öldü gitti.
ANAP döneminde Yıldırım Akbulut vardı: Hani şu ‘Eller Ayırsa Bile Biz Ayrılamayız’ şarkısını SABİLE olarak okuyan… Erzincan Hal Müdürü iken Özal tarafından keşfedildi. Önce milletvekili, sonra bakan, sonra Meclis Başkanı ve derken Başbakan bile oldu…
Adamın kendine hayrı yoktu ama atanmadığı görev de yoktu!
Abdülkadir Aksu’yu unutmak mümkün mü? Sırf, “ İşte Kürt bakanımız bile var” demek için İçişleri Bakanı yapıyorlardı. Uzun süre bu koltukta oturdu ve onun döneminde ‘faili meçhul’ cinayetler tavan yaptı.
İdris Naim Şahin, Van’da depremzede yurttaşların kaldığı çadırlar için ‘Saray gibi yerlerde kalıyorsunuz’ demiş, kendisini karşılayan yurttaşı,”bir takla at ta görelim” diyerek köçek oynatmıştı.
Bu örnekler arttırılabilir ama son 4 yıldır İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu ise benim çok sevdiğim biri, o da beni çok seviyor olmalı ki ona ‘Mahallenin bekçisi’ dediğim için hakkımda dava açtı.
Soylu’nun İçişlerini idare etme anlayışı tamamen ‘Vur, kır, parçala, bu maçı kazan’ şiarı üzerine kurulmuş. Polise “Torbacıların ayağını kırın” diyor; Ana muhalefet liderini “Sen bittin Kılıçdaroğlu” diye tehdit ediyor, gazeteciyi “ Bu yazıyı yazan namussuzdur” diyerek hedef gösteriyor.
Bunları söyleyen Soylu’nun asıl görevi ise ‘Suçu ve suçluyu engellemek’… Peki, bu kadar tehdit falan da suçlular ne yapıyor diye bir sorarsanız anlatayım: Suçlularda gelip Soylu ile fotoğraf çekiyor!
Yani suçlular onun ayağına kadar geliyor ama o bilmiyor!
Bakın Soylu’nun fotoğraf albümünde beraber fotoğraf çektiği kimler var kimler?
Kokain yerine pudra içen dolar milyoneri Kürşat Ayvatoğlu var
TODEKS dolandırıcısı Faruk Fatih Özer var
El Nusra ile yan yana savaşan kesik baş ile verdiği pozlar ile gündeme gelen Emrah Çelik ile fotosu var.
HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk Ankara’da defnedilmek istendiği sırada cenazeye saldıran Murat Alp’in karakolda fotoğrafı var.
7 Temmuz 2019’da İstanbul Pendik’te 7 aylık hamile kadın ve eşinin içinde bulunduğu araca saldıran baklavacı Hasan bile var.
Olayların seyri şöyle gelişiyor; Suçlular önce suçu işliyorlar sonra gelip suçu engellemekle görevli Bakan Soylu ile fotoğraf çekiyorlar, son olarak yurt dışına kaçıyorlar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tüm bu olanlardan sonra bu kişiler hakkında soruşturma başlatıyor.
Tabi bu arada atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor.
Her bir skandaldan sonra suçlu ile fotoğrafı ortaya çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise emniyet ifadelerinde sık sık rastlanan, “ Ben bunu tanımıyorum, bu kişi ile bir alakam yoktur” klişesini deyiveriyor.
Ne mutlu bize; suçluları hiç tanımayan bir içişleri bakanımız var… Eğer gerçekten böyleyse durum vahim!
MEHMET BOYNUKALIN
Sorunu derdi bitmeyen yurdumun yeni bir sorunu var bu aralar… Ayasofya Cami Kebir eski İmamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın diye biri var. Daha önce “Benim söylediklerimi kimse anlamıyor” diye istifa etmişti.
Boynukalın, içki yasağına karşı çıkanlara “ İçkilerinizden gelen vergilerle hepinize pamuk alacağım” diyerek tarihin en düzeysiz açıklamalarından biri yaptı. Lise birinci sınıfta bile yapılmayacak bu sözleri söyleyen Boynukalın resmen öldüğünüzde size pamuk tıkayacam dedi, sanki kendisi hiç ölmeyecek, hay boynunaltında kalsın Mehmet Boynukalın… Soyadını değiştir bence MEHMET KAFASIKALIN olsun. Daha uygun olur.
SAVCI SAYAN:
Bir de Ağrı Belediye Savcı Sayan var biliyorsunuz… Ne zaman ismini duysam; Seda Sayan ve şarkısı “bahçede mış mış, sararıp yere düşmüş “ şarkısı düşüyor aklıma. İkisinin ortak özelliği Seda Sayan sık sık eş değiştirir, Savcı da sık sık parti değiştirir… En fanatik CHP’liyken kongrelerinde gözyaşı dökerken, şimdi AKP için bu kadar ağlamak yeryüzünde görülmüş şey değil!
O Savcı ismini de kim koymuş bilmiyorum ama o nasıl isim öyle! Savcı diye isim mi olur? Bu tür isimleri Kürt coğrafyasında genellikle devlete yakın aileler çocuklarına verirdi… Bizim orda iki kardeş vardı, birinin ismi Savcı, birinin ismi Hâkimdi… En küçük kardeşlerini de Mübaşir yapacaklardı, son anda dedeleri izin vermedi. Dedesi olmazsa ev duruşma salonuna dönecekti.
Babası muhtemelen okusun Savcı olsun diye bu ismi koymuştur ama bu belli ki bir şey olamamış, gitmiş iktidar partilerinin kapılarında bir şeyler dilenmiş ve neticede yalanla dolanla kendini bir yere atmış.
Benim düşüncem bu ama şimdi Savcı Sayan ayda bir acayip acayip açıklamalar yapma geleneğini bu ayda sürdürdü. Şimdi de kafayı keledoşla bozdu. Neymiş, Keledoş aslında Van’ın yemeği değil, Ağrı’nın yemeğiymiş. İlla bir şey çalacak yani, alışkanlık haline gelmiş galiba bu defa da Van’ın keledoşunu çalmaya karar verdi.