Yazın ‘Katli Vaciptir’ Diye!
Suriyeli Ali El Hemdan 18 yaşındaydı. Ülkesinde yaşanan iç savaştan kaçmıştı… Ölmemek ve öldürmemek için terk etmişti anayurdunu. Ama barış isteyen akademisyenlerin bile tutuklandığı Türkiye’ye sığınmıştı.
Ali, ne kadar farkındaydı ama burası ekmek almaya giden Berkin’in, newrozu kutlamak isteyen Kemal Kurkut’un ve kırda çiçek toplarken öldürülen minik Ceylan’ın ülkesiydi.
Ali El Hemdan ve binlerce Suriyeli, koca koca adamların ‘salarız ha’ diyerek Avrupa’ya karşı kullandığı siyasi bir enstrümandı sadece…
‘Salarız’ gibi Suriyelileri aşağılayan kelime toplumsal bilinçaltımıza yerleştirilen gizli bir öfkeydi.
Evimizde ‘Mahallede başıboş Suriyeli Gençler geziyor’; iş yerinde ‘Bu Suriyeliler mahvettiler ülkemizi’, minibüste-otobüste ‘Halep’e mi gidiyoruz, Taksime mi gidiyoruz belli değil’ diyerek kabarttığımız o öfkenin sonucu öldü Ali El Hemdan…
Bir arkadaşına bakıp çıkmak için Türkiye’ye gelmemişti. Mecburiyetten kaldığı bu ülkede kısa bir süre sonra ayrılıp kendi ülkesine dönecekti.
Cebinde dövizi olmadığı için ‘welcome to our country’ (Ülkemize hoş geldiniz) diye tebessümle karşılanmadı. Turist muamelesi görmediği ülkemizde ‘potansiyel terörist’ muamelesi gördü.
Hilton’da kalacak, mc donalds’dan double Cheeseburger yiyecek dövizi yoktu çünkü. Dolayısıyla diğer yabancılar gibi hoş karşılanmadı oldukça misafirperver(!) ülkemizde.
‘Salarız ha’ diyen siyasilere teşne medya geçti haberi. “Polisin silahı kazara ateş aldı. Uygulamadan kaçan genç yanlışlıkla vuruldu” diye yazdılar büyük puntolarla.
Yani ‘Katli vaciptir’ dedi, şanlı medyamız.
Ali, bir kaç arkadaşıyla yürürken polis uygulamasını gördü ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Ancak yine de yasal mermisi ile kendisini kovalayan polisten kurtulamadı.
Vuruldu, düştü yere, gidemediği uzağa. Nişan alınmış ve tam kalbinden vurulmuştu.
Tıpkı 2016’de Bağcılar’da 2 kişiyle kavga ettiği sırada bir polis memurunun beylik tabancasından çıkan kurşunla ölen 7 yaşındaki Suriyeli Zeliha Cumo gibi.
‘Savaşın yasal, barışmanın yasak’ olduğu ülkemizde histeriye dönüşen milliyetçilik, toplumsal hafızaya kodlanmış ırkçılıkla birlikte her gün biraz daha kurumsallaşıyor.
Irkçılık bir hastalık ve bilinçli olarak yaratılıyor. ‘Dur’ ihtarına uymayanları öldürmenin bir kanun olduğu Türkiye’de maalesef Ali El Hendam ne ilk ne de son olacak.
Ali’yi vuran polis ifadesinde ‘Kürtlere benziyordu, PKK’lı sandım’ dedi. Yani bu ülkede artık öldürülmek için Kürt olmak gerekmiyor, Kürde benziyor olmak bile cinayet sebebidir artık…