Stalin’in ölümünün üzerinden 67 yıl geçti. Kendisini asla unutmadık, unutmayacağız ama bugünkü konumuz onunla bağlantılı olarak Putin.
“Lenin ve Stalin’den sonra gelmiş en büyük devrimci lider Putin’dir…”
Bunu ben demiyorum. Türkiye sol hareketlerinin önemli bir çoğunluğu böyle düşünüyor.
Çünkü onlara göre Putin, ABD’ye karşı mücadele eden yeni bir Bolşevik.
Eğer bu konuda kıstas ABD karşıtlığı ise o zaman Doğu Perinçek de ‘devrimci lider’dir ki, bunu düşünmek bile istemiyorum.
Ben Perinçek’ten daha azılı bir ABD karşıtı görmedim. Gerçi bir zamanlar azılı Sovyetler karşıtıydı ve onun için ”baş düşman’ Sovyetler Birliği, ”müttefik’ ise Amerika’ydı, ama olsun. Dün öyle bugün böyle…
Daha da gerilere gidelim. Kürtleri Mahabad’da İran’a satan, binlerce Kürd’ü sürgüne gönderen Stalin de, bize devrimci lider olarak yutturulmak isteniyor.
Josef Stalin’in emriyle 18 Mayıs 1944 tarihinden başlayarak Kırım Tatarlarının Özbekistan’a ve Sovyetler Birliği’nin diğer bölgelerine sürgün edilmesi tarihin en büyük trajedilerinden biridir ve bu sürgünde 8 bin Kırım Tatar’ı ölmüştür.
Ama sorduğunuzda size Stalin’in Almanlara karşı kazandığı zaferden söz ediyorlar. Onun savaşta ki başarılarını öve öve bitiremezler.
Burada haklılık payı var, Stalin askeri bir dehaydı ama asla iyi bir insan ve iyi bir siyasetçi olamadı.
Neticede Stalin, Hitler’e karşı kendi halkı ve toprağı için savaşmış. Biz bundan niye kendimize bir gurur payesi çıkaralım ki… Hitler’in sağcı, Stalin’in solcu olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Bizim için kılını kıpırdatmamış, aksine zararı olmuş birinden söz ediyorum.
Bize pek bir faydası dokunmamış ki bugün bu haldeyiz. Neticede 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bugünün dünya haritasını onlar çizmiş. Irak ve İran’ı İngilizlerle birlikte paylaşmışlar.
Günümüz de ise Putin, bize ‘devrimci anti- emperyalist’ bir kahraman olarak anlatılıyor.
Dün Stalin’in Mahabad’da yaptığını bugün Afrin’de Putin yapmadı mı?
Peki, Putin iktidarı ele geçirdiği günden bu yana Rusya’yı nasıl yönetmiş, bir bakalım.
Putin’in 20 yıl önce iktidara gelmesinin ardından medyayı kontrol altına almasıyla hem eleştirilerin önünü kesmek hem de yayın dünyasını kendi lehine düzenlemek açısından avantajları oldu. 100 milyon kişi tarafından izlenen ve ülkenin yüzde 70’ine ulaşan NTV, Putin’in ilk kurbanı oldu. Ancak sonuncu da değildi.
Putin ülkenin 83 bölgesine güvendiği siyasetçileri vali olarak atayarak, kontrolü eline aldı.
Valiler için düzenlenen bölgesel seçimleri 2004 yılında ortadan kaldırdı. Yerelde artık atama ile Valiyi kendisi belirledi. (Bizde ki kayyım sisteminin bir benzeri diyebiliriz). Muhalifleri Putin’i demokrasiyi devre dışı bırakmakla suçlasa da Putin stratejisinin karşılığını aldı ve otoritesini yenilmez bir biçimde sağlamlaştırdı.
Putin’in yaptıkları size yabancı gelmedi biliyorum. Ülkemizde de benzer bir süreçten geçiyor.
Vladimir Putin, Sovyetler Birliği’nin kurucu lideri Vladimir Lenin hakkında; “Uydurduğu devlet yapısı Rus devlet geleneğinin altını oydu” dedi ama bazı solcu arkadaşlar hala Putin’e umut bağlamış durumda.
Bana göre Lenin’in ölümüyle Sovyet devrimi zaten çökmüştü. Sonraki çabalar ölüyü diriltmek gibi bir şey. Bu da mümkün değil.
Dediğim gibi hala Rusya’yı Sovyetler, Putin’i Devrimci bir lider zannedenler var…