Rusya’nın tarihi oldukça çalkantılıdır. Bazen istilalara maruz kalıyor, bazen de istilalar başlatabiliyor. Volga boyunca sınırları gergin ve hareketli olmuştur. Kitapları Napolyon’un macerasına ve Hitler’in çılgınlığına odaklansa da hafızasında birçok fetih hikayesi var.
Rusya, uzun süre kar altında kalan petrol, gaz ve mineraller açısından zengin bir ülke. Ama ruhu için bir kuşatma ve korku kompleksi yaşıyor.
Mazide kalan Sovyetler Birliği, kültürünün ve yaşam tarzının çekiciliğinden dolayı, Batı modelinin rüzgarlarını savuşturmak için Berlin Duvarı’nı inşa etti, ancak tarih duvarı yerle bir etti.
Batı dünyası daha ileri giderek, NATO ittifakı devletlerini, Putin’in ülkesini daha fazla aşağılamak ve “renkli devrimler” kisvesi altında işgal etme tehdidi olarak gördüğü Rusya’nın sınırlarına doğru kaydırdı. Bu derin korkudan ve Sovyet enkazından Vladimir Putin geldi.
Putin, Batı dünyasının en aşağılayıcı insanı olmadan önce, Amerikan siyaset kurumunun tüm şımarık politikacılarının yaptığı gibi, Rusya’nın ulusal çıkarlarına karşı geri adım atma seçeneğine sahipti.
Yeni bir Gorbaçov ya da Yeltsin olabilir ve Batı’da sevilebilirdi. Ama başka bir yol seçti, her şeyi tehlikeye attı ve onarılamaz kayıpları göze aldı. Belki de bu savaş Putin’in hayatındaki son savaş olabilir, bu yüzden adam her şeyi riske atıyor.
Putin Ukrayna’yı komplo kurmakla suçlayıp savaşı önleyici olarak değerlendirdi.
Doğrusunu söylemek gerekirse Batı, NATO’nun doğuya ilerlemesi konusunda Rusya’nın pozisyonunu düzenli olarak görmezden geldi. Ancak Ukrayna’nın NATO’ya katılması ve dahası Ukrayna’da nükleer silah geliştirme olasılığı şüpheli görünüyor.
Putin, böyle bir tehdidi etkisiz hale getirmeye yardımcı olacak yeterli gerekçelere ve argümanlara sahip olmak için Ukrayna’nın Donbass’a karşı askeri saldırganlığını bekleyebilirdi.
Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin ortaya çıkışı, Kırım’ın Mart 2014’te Rusya’ya katılmasının mantıklı bir sonucuydu.
Kırım sorunu ortaya çıkmasaydı, doğu Ukrayna’da hiçbir çatışma olmayacağı varsayabilirdik. Ancak Donbass Cumhuriyetlerinin kurulmasından sonra Kremlin çıkmaza girdi. Çünkü onların Ukrayna’ya yeniden entegrasyonu hiçbir koşulda imkansızdı.
Minsk Anlaşmaları en başından beri bir başarısızlıktı ve uygulanamazdı. Dondurulmuş çatışmayı sekiz yıldır destekleyen Kremlin, Amerikalıların teşvikiyle tüm anlaşmaları ve taahhütleri hiçe sayan darbe sonrası Ukrayna ile müzakere edebileceğine dair bir hayal kuruyordu.
Tabi, o sıralar Batı, Rusya’yı jeopolitik arenada eşit bir ortak olarak görmediği için Rusya’nın çıkarlarını ve pozisyonlarını dikkate almaya hazır değildi.
Ukrayna’da da işler farklı noktaya veriliyordu. Ukrayna iktidarı siyasi yelpazesinde Rus karşıtı politikaları ve eğilimleri destekliyor: dil, kültür, eğitim, tarihi yeniden yazma. Ayrıca Rusya ile ilişkilendirilebilecek her şeyi yok etmekle meşgullerdi. Batı, yapıbozumun yanı sıra aktif olarak Ukrayna’yı militarize etmeye ve Nazizmi vahşi ve radikal unsurları kristalize etmeye teşvik etmeye çalıştı.
Ukrayna’nın işgali, sermaye kaybı, uluslararası izolasyon ve ekonomik çöküş yolunda güç istikrarını kaybetme riskini beraberinde getirmekte ve Ukrayna’nın Rusya’ya karşı tutumu daha da kötüleşecektir.
Modern tarih boyunca Batılı ülkeler hiçbir zaman şimdiki kadar zayıf olmadılar ve özellikle Putin’in kararından sonra her şeyi bir kara delik gibi yutacak olan borç piyasalarında yıkıcı operasyonların başlamasına neden oldu.
Savaş, elbette, gelişmiş ülkelerdeki gelecekteki sorunların nedeni veya nedeni değil, yalnızca katalizördür. Sonunda, hammadde fiyatlarında rekor artış, lojistikte sorunlar, enflasyon beklentilerinin güçlenmesi ve başlıca kağıt para birimlerine olan güvenin sarsıldığını görüyoruz. Ancak buradaki en önemli şey, gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının para ve kredi politikası sıkılaştırmasını geciktirmek için jeopolitik çatışmayı bahane edecek olmasıdır.
Kremlin’in finans, ticaret, teknoloji, seyahat vizeleri, kültür ve medya iletişiminde Batı’dan ayrılmayı kabul etme kolaylığı, Kremlin’in dünün dünyasına geri dönmeyeceğini gösteriyor.
Ve eğer durum buysa ve öyleyse, o zaman dünyadaki birçok kişi her şeyi tehlikeye atan ve her şeyi riske atan Putin’i destekliyor, çünkü bugünkü konuşma Batı medeniyetinin parçalanması ve yeni bir dünya yapısının inşası hakkında.
Son olarak şunu söylemek mümkün: Avrupa topraklarında sürmekte olan savaşın kesinlikle yeni bir dünyanın doğuşuna yol açacağına benziyor.