Ömer Çiftçi – Rosatom: Putin’in Ortadoğu’daki nükleer kolu

Yazarlar

Dünyanın en büyük nükleer reaktör tedarikçilerinden biri olan Rosatom Moskova için önemli bir gelir kaynağıdır. Ayrıca, Rus nükleer enerji endüstrisinden, nükleer silah biriminden, nükleer enerjili buzkıran filosundan ve nükleer araştırma kurumlarından sorumludur.

Rosatom, nükleer ve silah üretim zincirinin tüm aşamalarında yer alan üç yüzden fazla şirket ve kuruluşu işletmektedir. Şirket tamamen stratejik hedeflerini belirleyen, yönetimini ve denetleme kurulu üyelerini atayan Rusya Devlet Başkanı’nın kontrolü altındadır.

Putin, bölgedeki konvansiyonel silahların, paralı askerlerin ve askeri üslerin tedarikine ek olarak, Rusya’nın Ortadoğu’daki etkisini genişletmek için Rosatom’u aktif olarak kullanıyor. Şirket, Ortadoğu ülkelerine daha da yakınlaşmada kilit rol oynuyor.

Şirketin Dubai’de bir bölgesel merkezi var. Buna ek olarak Suudi Arabistan’da bir şube açmayı da planlıyor. Rusya’nın ihracatına yönelik Batı yaptırımlarına rağmen, Rosatom hâlâ bölgesel müşterilerinin sayısını artırmaya çalışıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, Mart 2022’de ABD’nin Rus petrol, gaz ve kömür ithalatını yasakladığını duyurduğunda, Rosatom’dan hiç söz etmedi. Bu muafiyet, ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin uranyum ithalatının %20’sini oluşturan Rus uranyumuna güvenmesine bağlanabilir. Ayrıca Avrupa’ya gaz ihracatının kesilmesi, küresel enerji krizini şiddetlendirebilir. Bu gerçek, Rosatom şirketine Ortadoğu’da faaliyet yapabilme ayrıcalığını veriyor.

Ortadoğu nükleer pazar yeri olma yolunda

İran’dan sonra Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye ve BAE’de nükleer enerjiye geçme planları, artan elektrik ve tuzdan arındırılmış su talebini karşılamak için ekonomik büyüme hedeflerini ortaya koyuyor. Bu planlar aynı zamanda bu ülkelerin enerjide kendi kendine yetme, ithalatı azaltma, enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve ihracatlarını artırma istekleriyle de uyumludur.

Ayrıca Ortadoğu’da nükleer teknolojiye sahip olmanın devletin dünya sahnesindeki statüsüne ve gücüne katkıda bulunabileceğine dair bir inanç vardır. Bugün, Ortadoğu’da nükleer silahlara sahip olmak, yalnızca nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda Ortadoğu otoriter rejimlerinin meşruiyetlerini savunmadaki çıkarlarına da hizmet ediyor.

Demokratik olmayan yönetimlerde, seçim meşruiyeti eksikliği, mega-ulusal projeler yaratılarak ve rejimlerin başarılarını yerel olarak pazarlamak için propaganda makineleri olarak kullanılır. Rosatom, otokratik yönetimlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için iyi bir konumdadır.

2011 Arap ayaklanmalarından bu yana Rusya bölgede bir dayanak noktası kurmaya çalıştı. Rusya, ABD’nin bölgesel çatışmalardan çekilmesinden kaynaklanan siyasi boşluktan, Arap rejimleri ile ABD yönetimi arasındaki İran nükleer anlaşması üzerindeki gerilimden ve insan hakları ihlallerinden yararlandı. Rusya ile yeniden yakınlaşma fırsatı, Arap rejimlerinin ABD ile ilişkilerini sıfırlaması için bir fırsat olarak bir kez daha ufukta göründü.

Putin, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı istikrara kavuşturarak ve uluslararası baskıya rağmen, hem siyasi hem de askeri anlamda yardım ederek Esad’ı ayakta tuttu. Ancak Arap ayaklanmalarından önce bile Rusya, Batı karşısında meydan okumaktan geri kalmadı ve İran’ın nükleer teknoloji ihtiyacını karşılamaya da çekinmedi hiç.

İran bir ilk

2005 yılında İran ve Rosatom, Rusya’nın Buşehr reaktörünün geliştirilmesine katkıda bulunduğu bir işbirliği anlaşması imzaladı. ABD, Moskova’yı İran’ın nükleer silah programına yardımcı olabilecek projeyi durdurmaya çağırmasına ve Batı’nın baskısına rağmen Rosatom 2014’te Buşehr’de iki ek nükleer güç reaktörü inşa etmek için İran ile bir sözleşme imzaladı.

Proje 2016’da başladı ve tamamlanmasının 10 yıl sürmesi bekleniyor. Yine de Putin’in hırsı, ılımlı bölgesel oyuncuları dahil etmek için İran’ın sert çizgisini aşıyor. Bu çizgi Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan, BAE, Fas ve Ürdün’e yaklaşmayı gerektiriyordu.

Rosatom’un 2015 yılında Suudi Arabistan ile küçük ve orta ölçekli reaktörlerle ilgili bir anlaşma olmak üzere birçok Arap ülkesiyle anlaşma imzalandı. Şu sıralar ise, Ürdün’ü küçük modüler reaktörler kullanmaya ikna etmeye çalışıyor.

Sonunda, Rosatom’un ABD yörüngesinin bir parçası olan ülkelere odaklanması, Mısır ve Türkiye’de değerli kazanımlarla sonuçlandı. Her iki ülke de stratejik konumlarına, demografilerine ve kültürel etkilerine dayalı olarak bölgesel siyasette etkili roller oynamaktadır. 2015 yılında Rosatom, Rusya’dan 25 milyar dolarlık kredi sağlayarak Mısır’da Akdeniz kıyısında El-Dabaa yakınlarında bir nükleer santral inşa etmek için Mısır ile bir anlaşma imzaladı.

Hâlihazırda dış borcuyla boğuşan Mısır’la yapılan anlaşmanın yüksek maliyeti, Mısır hükümetinin iç siyasi duruşunu güçlendirmesi ve 2013’ten beri Mısır’ın insan hakları sicili nedeniyle eleştiren Washington’u baypas edecek.

Türkiye’de, “Rosatom”un Rus-Türk ilişkileri tarihindeki en büyük proje olarak nitelendirdiği projenin inşaatı da devam ediyor. Proje, Türkiye’nin şirketle dört güç ünitesi de dahil olmak üzere bir nükleer santral inşa etmek için 20 milyar dolarlık bir sözleşme imzaladığı 2010 yılına kadar uzanıyor. 2010’da projeyi hayata geçirmek üzere Ankara’da Akkuyu Nükleer Ortaklık Şirketi kuruldu. Rosatom’un Akkuyu nükleerdeki hissesi yaklaşık %75’tir.

Dört yıl sonra, Washington’daki analistler Türkiye’nin nükleer silah peşinde olup olmadığını tartıştı. Bu soru, Türkiye’nin kendi sınırları dışında (Suriye, Irak ve Libya’da) bir dizi müdahalesinin yanı sıra Suriye Kürtleri de dahil olmak üzere birçok konuda ABD ile bir anlaşmazlığın ortasında geldi. Rus S-400 savunma sistemi de bir başka anlaşmazlık konusudur.

Türkiye’nin şu anda bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğu biliniyor. Dolayısıyla, nükleer programındaki ilerlemeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iç siyasi konumunu güçlendirmesine ve ülkesinin ilişkilerini Washington’dan Rusya gibi diğer küresel oyuncularla çeşitlendirmesine yardımcı olabilir.

Rusya, İran, Türkiye ve Arap ülkeleriyle daha fazla işbirliği yapmaya kararlı. Çalkantılı bir bölgede siyasi dinamiklerle iç içe olan kalkınma ihtiyaçları, Rosatom’un Ortadoğu’daki rolü bitmeyecek gibi görünüyor. ABD ile ilişkilerini sıfırlamak isteyenler için Putin’in nükleer kolu çekici bir seçenek olmaya devam ediyor. Siz buna kısaca, “Putin’in Ortadoğu’daki kolu” diyebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

Müslüm Yücel: Mahsa Emini, Mahsa Emini!
Temel Demirer: Mafya, Siyaset, Sanat

Öne Çıkanlar