Sadeghi: Milis güçler İran’ın varlığını sürdürebilmesi için önemli

DünyaGündem

İran İslam Cumhuriyeti rejiminin bölgedeki ve Irak’taki varlığını sürdürebilmesine zemin sunan irili ufaklı Şii milis güçleri, Tahran rejiminin etkisini sürdürebilmesi için olmazsa olmazı niteliğindeler.

Gazeteci Ruken Hatun Turhallı, Haşdi Şabi, İran ve Irak konularında deneyimli Araştırmacı Gazeteci Truske Sadeghi ile Haşdi Şabi Milis Güçleri’nin dünü, bugünü ve yaşanan iç çatışmalarını konuştu.

Peyama Kurd sitesinde yayınlanan röportajın tamamı şöyle:


IŞİD’in 2014 yılında Irak’ın bazı bölgelerini ele geçirmesi ardından Haşdi Şabi Milis Güçleri hangi güçlerden ve nasıl oluştu? Bu milis güçlerinin Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani tarafından geliştirildiği belirtiliyor. Gerçek anlamda Haşdi Şabi Milis Güçleri kime bağlı ve nasıl oluştu?

Irak’lı Şii milis grupların oluşumunda öncelikle İran İslam Cumhuriyeti ideolojisinin direk bağlantısı bulunmakta. Burada İran İslam Cumhuriyeti bölgede kendi ideolojik amaçlarını hayata geçirmek için böylesi oluşumlara gitti ve gidiyor diyebiliriz.

Zaten böylesi ideolojik bir çalışma olmasaydı İran İslam Cumhuriyeti tarafından IŞİD’in Irak’ı neredeyse tümden ele geçirmesine ramak kala 130 bin kişilik bir Şii milis ordusunun oluşturulması mümkün olmayacaktı.

Haşdi Şabi’nin temeli 1981’de Muhammed Baqr Hekim tarafından kurulan Bedir tugaylarına dayanıyor. Aslında böylesine büyük bir Şii milis ordusunun kurulması bu kadar kısa sürede gerçekleşen bir olgu değil çünkü bu oluşumun temelleri 1981’de Muhammed Baqr Hekim tarafından kurulan Bedir tugaylarına dayanıyor.

İran İslam Cumhuriyeti Pasdaran Güçleri 8 yıl süren İran – Irak savaşı döneminde Bedir Tugaylarını kurduklarını ve Irak devletine karşı savaşmaları için finanse ettiklerini geçmişte açık bir dille duyurmuşlardı.

Bu nedenle böylesine güçlü milis oluşumlarına gidişlerde bireylerin ön plana çıkartılmasının çok fazla gerçekçi olmayacağına inanıyorum. Mesela IŞİD’in Irak devletini ele geçirme tehlikesi karşısında Haşdi Şabi milis güçlerinin oluşmasını Kasım Süleymani ile izah etmek çok gerçekçi olmayacaktır. Çünkü gerçekleştirilen bu realite aslında İran İslam Cumhuriyeti ve onun ruhani lideri Ali Hameney’den bağımsız değil. Bu tür oluşumlar tamamen bir devlet siyaseti ve bu devletin ideolojik düşüncesiyle bağlantılı. Aksi taktirde bu kadar güçlü bir oluşumun kısa sürede gerçekleşmesi asla mümkün değildir.

Haşdi Şabi güçleri tümden Şii gruplardan mı oluşuyor? Haşdi Şabi Türkmen, Haşdi Şabi Sunni vb daha farklı etnik ve dini grupları var mı?

2014 yılında İran İslam Cumhuriyeti Pasdaran Güçleri Komutanlığı’nın gözetiminde ve Ayetullah Ali Sistani’nin fetvasıyla Irak’ta faaliyet gösteren Bedir Tugayları, Irak Hizbullah’ı, Esayib Milisleri, Nuceyib Güçleri ve Katayibi İmam Ali Güçleri gibi büyük milis oluşumları ile onlarca küçük oluşum yeni kurulan Haşdi Şabi milis güçleri oluşumuna dahil oldular.

2014 yılında resmi devlet istatistikleri paylaşımlarında 120 bin milisin Irak ordu güçleri bünyesinde maaş aldıkları duyuruldu. Bu dönemde amaç bu milis güçlerinin en hızlı şekilde kurularak, organize edilmesiydi ve bu nedenle askeri eğitimler 1 saat içerisinde tamamlandırılıyordu.

Irak’taki bileşenlerin etnik ve dini olarak yoğun yaşadığı bölgelerde de Haşdi Şabi bünyesinde askeri oluşumlara gidildi

Ezidi, Suni Türkmen ve Hristiyanlar gibi bileşenlerin yoğun olduğu bölgelerde Haşdi Şabi bünyesinde askeri oluşumlara gidildi ve bu bölgelerde yerel halk milisleri oluşturularak, kendi öz savunmalarını yapmaları desteklendi. Hatta geçtiğimiz yıl Hristiyanlar tarafından Haşdi Şabi bünyesinde kurulan gücün komutanlarından birisinin İsveç’te Kuran – ı Kerim yakma olayında yer aldığı medyada paylaşıldı.

Bu dönemde Sunni mezhebin ağırlıkta yaşadığı bölgelerde Türkmen Şii milislerinin örgütlendirildiği ve Haşdi Şabi güçleri tarafından hem maddi hem de silah, cephane konusunda idame edildiği görüldü.

Sadr’a bağlı olan Seraya es-Selam ve Qeys el-Xezali liderliğindeki milis gücü olan Asaib Ehlil Hak arasından çatışmaların kökeni nedir? Bu çatışmalar ne zaman başladı ve günümüze kadar hangi çatışmalar şeklinde geldi?

Irak’ta Şii mezhep içerisinde yaşanan problemler bundan 19 yıl öncesine dayanmakta ve bu problemlerin ana kaynağını Qeys Xezali ile Mukteda es-Sadr arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanmaktadır.

Qeys Xezali geçmişte Mehdi Güçlerinin önemli bir komutanlarındandı. Dolayısıyla şu an yaşanan problemler bu döneme ait ve günümüze kadar devam ediyor. Qeys Xezali ile kendisine yakın bazı üst düzey komutanlar 2005 yılında Mehdi güçlerinden ayrılarak Essayib El Heq milis güçlerini kurdular. Bu oluşum bütün problemlerin oluşmasının ana kaynağı olarak kabul edilebilir.

ABD tarafından tutuklanan Qeys Xezali 2009 yılında Nuri Maliki’nin yoğun çabaları sonucunda serbest bırakıldı

2007 yılında ABD tarafından tutuklanan Qeys Xezali 2009 yılında Nuri Maliki’nin yoğun çabaları sonucunda serbest bırakıldı. Maliki ve Qeys Xezali’nin bu yakınlaşmaları, Muqteda El Sadr ile Qeys Xezali arasındaki problemlerin de derinleşmesine sebep oldu.

Irak Ordusu’nun Maliki liderliğinde Mehdi Güçlerine yoğun saldırılarının olduğu 2008 yılında o zamanlar Keyf Güçleri olan ve sonradan ismini Esayip olarak değiştiren gücün sessiz kalması bu çelişkilerin derinleşmesine zemin hazırladı.

Esayib Güçleri, Maliki liderliğinde Irak Ordusu’nun Mehdi Güçleri’ne yönelik düzenlediği yoğun saldırılarda, binlerce Mehdi Güçleri milisinin öldürülmesi karşısında herhangi bir tavır almaması nedeniyle Mukteda El Sadr tarafından tepkiyle karşılandı. Sadr taraftarları şimdi bile Qeys Xezali’nin Maliki’ye verdiği destek nedeniyle Sadr’a bağlı güçlerin yenilgiye uğratıldığı kanaatindeler.

Aslında Irak genelinde şu an bile istatistik olarak ele alındığında Mukteda El Sadr taraftarlarının ve güçlerinin diğer bütün güçlerden sayıca daha fazla olduğunu belirtebiliriz.

Haşdi Şabi milis güçleri içerisinde birbiri ile çatışmalı başka gruplar var mı? Haşdi Şabi grupları içerisinde çatışmalarının gelişebileceği belirtiliyor. Sahayı yakından takip eden bir gazeteci olarak siz bu çatışmaların daha fazla artacağına inanıyor musunuz?  

Irak’ta yaşayan Şii mezhep arasında geçtiğimiz 16 yılda yaşanan en büyük problemler Nuri Maliki ile Sadr güçleri arasında oldu. Tabi ki burada en büyük rol iktidar gücünü ele geçirme ve bunu kullanma konusunda yaşandı. Geçtiğimiz bu yıllar içerisinde bu güçler arasında çok ciddi anlamda, karşılıklı adam kaçırma, terör eylemleri gerçekleştirme vb. Durumlar yoğunca yaşandı.

Sadr, Helbusi ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ittifakının çeşitli nedenlerle bozulmasından sonra, Irak’taki problemlerin tarafları olan mevcut güçlerin çıkar yaklaşımlarında da değişikliklere yol açtı.

Bölgede yaşanan gelişmelerde de görüldüğü gibi hiç bir ittifağın ebedi olarak devam etmeyeceğini görerek yaşadık. Özellikle Gazze savaşı sürecinde bu açık bir şekilde kendisini gösterdi. Örneğin; Kasım Süleymani öldürüldüğünde Basra’da İmem El Ketayib Güçleri ile Esayib Güçleri birbirlerine silah çektiler ve Nuceba ile Esayib Güçleri medya aracılığıyla birbirlerini ağır sözlerle suçladılar. Yani bölgede her an bütün ittifakların ters yüz olması konusunda her zaman bir zemin bulunduğu gerçeği kabul edilmelidir.

“Irak’taki sorunlar geçmişte de vardı, bugün de var ve yarın da var olacaktır”

ABD’nin terör listesinde yer alan Esayip Güçleri şuan her ne kadar ABD’ye yönelik saldırılara, Irak devletinin geleceği açısından tehlike arz ettiği gerekçesiyle karşı gibi görünüyorsa da aslında bu bir dostluk veya anlaşma durumu değil. Tam aksine Irak iktidarında kendi konumunu güçlendirme çabasından kaynaklı. Bu şekilde aslında iktidar ve devlet kurumları içerisinde uzun dönemde kendisini daha da güçlendirebilecek bir konum elde etmeye çabalamakta.

Bu nedenle Irak’ta bahsettiğim sorunlar geçmişte de vardı, bugün de var ve yarın da olacak. Sadece güncel durumlara ve realitelere göre şekil değiştirecekler.

Son dönemlerde Haşdi Şabi liderlerinden Hadi Amiri’nin kuzeni ve damadına suikast yapıldı. Yakın zamanda 5 korumasının öldürüldüğü basına yansıdı. Hadi Amiri’nin yakın çevresine yönelik gerçekeleşen bu suikastlerle kimler ne tür mesajlar veriyorlar?

Yaptığım araştırmalar sonucunda elde ettiğim bilgilere göre, aslında Hadi Amiri’nin veya aile ferdlerinin hiç bir zaman Bedir Güçleri içerisinde üst düzey bir etkinliği olmamış geçmişte. Amiri ailesinin en fazla yaşadığı problemler aşiretler arası ve toplumsal çelişkilerden kaynaklandığı görülmekte. Irak’ta görüştüğüm bir çok siyasi gözlemci de aynı görüş içerisindeler ve Amiri’nin aşireti ile diğer aşiretler arasında özellikle Diyala Bölgesi’nde baş gösteren problemlerin tamamen iktidar kavgası temelinde siyasi çelişkiler olduğu konusunda hem fikirler.

Geçtiğimiz haftalarda yaşanan cinayetler ve terör olayları aslında Irak’ta bir istikrarsızlık, huzursuzluk ortamı yaratmaya yönelik. Özellikle kendilerini bu istikrarsızlık ve huzursuzluk atmosferi içerisinde gizleyebileceklerine inanan bu tür silahlı gruplar benzer olayların daha fazla artış sağlaması için özel çaba sarf ediyorlar.

Haşdi Şabi’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde ABD üslerine yönelik yaptığı saldırılara karşı ABD misilleme saldırıları gerçekleştirdi. Basına yansıyan bilgilere göre Haşdi Şabi Güçlerinin Irak hükümeti aracılığıyla görüştüğü ve ateşkes anlaşması imzaladığı belirtiliyor. Sizce de böylesi bir anlaşma oldu mu? Olduysa içeriğinde neler olabilir?

Kısa bir süre önce Irak’ta halen aktif görevde bulunan üst düzey bir ABD’li komutanla yaptığım görüşmede, son yaşanan ve neredeyse yüzü aşan saldırılar sonrasında Irak Başbakanı Sudani’nin bu milis gruplarının durdurulması ve sınırlandırılması konusunda sert bir şekilde uyarıldığını, fakat buna rağmen halen de bir sonuç elde edilemediğini dile getirdi. Sudani bu güçleri kontrol edebilecek kudrete sahip mi Irak’ta? Kuşkusuz hayır…

“Sudani, Haşdi Şabi Milis Güçleri’nin sayesinde başbakanlık koltuğunu elde etti”

Zaten Sudani bu güçler sayesinde başbakanlık koltuğunu elde etti. Öte taraftan bu güçlerin bu kadar güçlenmesine zemin hazırlayan Maliki ile Qeys Xezali oldular. Sudani konusunda Hadi Amiri ile de ters konuma düştüler.

Aslında bugün Irak’ta bu milis güçlerine karşı kısmi bir kontrol sağlandığı görülüyorsa da bu kesinlikle Sudani’nin kudretinden kaynaklı değil. ABD’nin bu milis güçlerine karşı gösterdiği sert tavır, yer yer saldırılar ve üst düzey yetkililerine yönelik suikastler kısmi kontrolün sağlanmasına zemin hazırladı.

En son bölgeyi etkisi altına alan saldırılar sonrasında İran İslam Cumhuriyeti Pasdaran Güçleri Komutanı İsmail Qaani ani bir şekilde Bağdat’a gelerek, bu güçleri ciddi bir şekilde uyarmak zorunda kaldı. Bu ziyaret sonrasında milis güçleri zımni bir uzlaşma sağladılar ama bu uzlaşma kesinlikle kalıcı değil ve hiç bir garantisi bulunmamakta.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, bölgedeki bütün gelişmeler birbirleriyle bağlantılı ve her an bölgede daha ağır problemlerin yaşanması uzak bir ihtimal değil.

ABD’nin Haşdi Şabi güçlerinin lağvedilmesini ya da mili savunma bakanlığına bağlanmasını istediği belirtiliyor. Bu mümkün müdür? Haşdi Şabi’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bölgede ve özellikle Irak’ta maalesef ki İran İslam Cumhuriyeti kendi ideolojisini hakim kılmak için ciddi bir çaba sergiliyor. Bu nedenle de Irak savunma güçleri ülkede hakim olmaya çalışan gruplara karşı herhangi bir başarı elde edemiyor.

Zaten bu silahlı milis gruplarının ordu güçleriyle birleşme ihtimali bu şekilde mümkün de değil. Her ne kadar son dönemlerde ABD’li yetkililer bu güçlerin kontrol edilmesi çağrısında bulundularsa da bunun mevcut haliyle mümkün olmadığı açıkça görüldü.

Haşdi Şabi Milis Güçleri’nin kontrol altına alınmaları ancak ABD’nin göstereceği kararlılıkla olabilir

Bu güçlerin zayıflatılması ve kontrol altına alınmaları ancak ABD’nin bu son dönemlerde gösterdiği kararlılık ve sertlikle sağlanabilir. Bu da uzun bir sürece yayılabilir. Çünkü bu milis gruplarının oluşumları bugüne dayalı değil ve maddi olarakta ciddi masraflarla bugünkü güçlerine getirildiler.

İran İslam Cumhuriyeti rejiminin bölgedeki ve Irak’taki varlığını sürdürebilmesine zemin sunan bu Şii irili ufaklı milis güçleri, Tahran rejiminin kendisini sürdürebilmesi için olmazsa olmazı niteliğindeler.

Bu nedenle Tahran rejimi kendi varlığını sürdürebilmek için bu milis güçlerinin güçlü veya zayıf bir şekilde bölgede, özellikle Irak’ta varolmasını sağlamak için her türlü imkanını devreye soktu ve sokmaya da devam edecektir.

Truske Sadeghi Kimdir?

Araştırmacı gazeteci Truske Sadeghi, Doğu Kürdistan’ın Bokan kentinde doğdu.  11 yıl bu kentte yaşadı. Anne ve Babasının aktif siyasi faaliyetleri nedeniyle aile olarak Güney Kürdistan’a geçmek zorunda kaldılar. Burada üniversite eğitimini Ziraat Fakültesinde tamamlayarak Ziraat Mühendisi oldu. İçinde bulunduğu siyasi atmosfer nedeniyle basın – yayım çalışmalarına daha fazla ilgi duydu.

İran, Irak ve Ortadoğu konularında 14 yıldır araştırmacı gazetecilik, 9 yıldır profesyönel düzeyde gazetecilik görevine sürdürmektedir. İran Pasdaran Güçler’inin Irak’taki aktif müdahalelerini konu alan araştırma dosya haberleri ve İran rejiminin Irak’ta oluşturduğu, desteklediği ve yönlendirdiği milis güçleri üzerine kapsamlı araştırma yazıları yayımlandı.

Türkiye’nin Afrin ile Serê Kaniye saldırılarını konu edinen araştırma yazıları ile bölgede yaşanan gelişmeleri uluslararası kamuoyuna yansıtan haberlere imza attı. Yürüttüğü bu çalışmaları nedeniyle Türkiye’de hakkında suç duyuruları yapıldı ve sosyal medya hesaplarına kısıtlamalar getirildi.
Bir süre öncesine kadar Irak’ta aktif olarak gazetecilik hayatına devam etti.

İran Pasdaran Güçleri ve Haşdi Şabi milislerinin tehditleri nedeniyle Fransa’ya iltica etmek zorunda kaldı ve şu an bu ülkede gazetecilik çalışmalarını sürdürmeye devam etmektedir. Güney Kürdistan’da yaşadığı dönemde yayımlanmış İngilizce’den Kürtçeye tercüme edilmiş 4 çocuk kitabı bulunmakta. Kürtçe, İngilizce, Farsça ve Arapça dillerini iyi düzeyde bilmektedir.

İlginizi Çekebilir

ÖSO’nun eski komutanı Suriye’deki Amerikan destekli milislerin komutanlığına atandı
İsrail, Eurovision için reddedilen şarkısının ismini ve sözlerini değiştirdi

Öne Çıkanlar