DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, mutlak tecrit, Kürt sorunun demokratik çözümü ve devam eden kampanyayı Mezopotamya Ajansı‘na değerlendirdi.
‘TECRİT TÜM TOPLUMA YAYILDI’
”PKK Lideri Öcalan’a uygulanan mutlak tecride” işaret eden Sakık, 2013-2015 yılları arasında Öcalan ile yürütülen diyalog sürecinin AKP eliyle bitirildiğini hatırlatarak sorunun çözümü için diyaloğa ihtiyaç olduğunu belirtti. Öcalan ile kurulan diyalog sürecine değinen Sakık, “2013 yılında başlayan ‘çözüm sürecini’ bütün topluma bir umut olmuştu. O dönem Sayın Öcalan’ın Kürt sorunun demokratik çözümü için ne kadar önemli aktör olduğunu gördük. O süreçte Türkiye birkaç yıl kansız ve şiddetsiz bir dönem yaşadı. Bütün halkları o dönem bu ülkede barış olacak diye büyük umutlar besledi. Ama 2015 genel seçimler sonrası AKP seçimi kaybedince devletin derinliklerine teslim oldu. Faili meçhul cinayet işleyenler, Kürtleri bugüne kadar öldürenler AKP’yi teslim aldı. O günden bu zaman kadar ise tecrit politikası İmralı’dan başlayarak, bütün topluma uygulandı” dedi.
O tarihten bu yana halkların büyük acılar yaşadığını dile getiren Sakık, “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ekonomik kriz halkları her gün yoksullaştırıyor. Bu yoksulluğun nedeni Türkiye’de devam eden ve bir türlü demokratik bir şekilde çözüme kavuşturulmayan Kürt sorunudur” diye konuştu.
‘MUHATAB SAYIN ÖCALAN’DIR’
Kürt sorunun demokratik çözüm yolunun Öcalan’dan geçtiğini ifade eden Sakık, “Kürt sorunun muhatabı Sayın Öcalan’dır. Türkiye çıkmaz bir sokağa girmiştir. Bu çıkmaz sokaktan çıkmanın tek yolu ise, Sayın Öcalan’la diyalog ve müzakere yapılmasıdır. Uygulanan tecrit politikası ne Türkiye’nin iç hukuktan ne de uluslararası hukukta bir karşılığı yoktur. Sayın Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüş yasağını 43 aydır devam ediyor. Burada hukukun olmadığını görüyoruz. Hukuk olmadığı yerde adalet ve barıştan bahsetmek mümkün değil. Türkiye’nin biran önce bu çıkmaz sokaktan çıkması gerekiyor. Onun için İmralı’da devam eden tecrit politikasının kaldırılması gerekir. Sayın Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla derhal görüşmesini gerektiğini altını çiziyoruz” diye konuştu.
‘ŞİDDETLE KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZ’
Kürt sorunun demokratik çözümü için yapılan çağrılara devletin şiddet ve baskıyla cevap verdiğini belirten Sakık, Türkiye’deki sorunların çözümünün Kürt sorununun demokratik çözümünden geçtiğini ve Öcalan’ın da bu anlamda önemli bir aktör olduğunun herkesçe bilindiğini vurguladı.
Savaş ve şiddet ortamının tecrit sürdüğü oranda devam edeceğini dile getiren Sakık, “Eğer siyaset sorunları çözüme sanatı ise, siyasi aktörler de bu ülkeyi seviyorsa, Kürt ve Anadolu çocuklarının ölmesini istemiyorlarsa derhal Kürt sorunun müzakere yollarının açmaları gerekir. Türkiye’nin Kürtlerle bir hukuk oluşturması gerekir. Baskı ve şiddet politikasıyla Kürt sorunu çözülmez. Kürtlerini dilini yasaklayarak ve inkar ederek sorun çözülmez. Halay çeken Kürtleri tutuklayarak sorunu çözmek mümkün değil. Bu bir cinnet halidir. Kürtlere her türlü saldırı yapıldı ama Kürtler bir adım bile geri atmadı. Kürtler mücadeleye de barış da vardır. Biran önce müzakere yollarının açılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘İRADEYE SAYGI DUYULMALI’
Kürtlerin saldırı politikalarına hiçbir zaman boyun eğmediğini hatırlatan Sakık, “İktidar ve ortakları halkımızın iradesine saygı duymak zorundadır. Dışarıdan polis, asker getirip oy kullanmak istediler ama kente yaşayan halkımız bir bütünlük içerisinde haksızlığa karşı iradelerine sahip çıktılar. Yapılması gereken şey seçilmişlerimize saygı duyulmasıdır. Kimse halkımızın iradesiyle seçtiği seçilmişleri yok hükmünde sayamaz” dedi
MİTİNGE ÇAĞRI
Yılladır barışın sağlanması için mücadele ettiklerini ve bu mücadelenin devamı olarak 13 Ekim’de Amed’te büyük bir miting düzenleyeceklerini söyleyen Sakık, herkesi 13 Ekim’deki “özgürlük mitingine” katılmaya çağırdı. Bu coğrafyanın en büyük ihtiyacının barış olduğunu söyleyen Sakık, şöyle devam etti: “Bu barış sesini örgütlemeye çalışıyoruz. 13 Ekim’de Amed’de yüzbinlerin bir araya gelmesi gerekir. Barışı yüksek sesle haykırmamız gerekir. İmralı’da Sayın Öcalan ve diğer tutsaklarla uygulanan tecridi hep birlikte kırmalıyız. Bu ülkenin yasaları var ve bu yasalara uyulmasını istiyoruz. Uluslararası hukuk da bu hukuksuzluğun giderilmesini istiyor ve belli zaman aralıklarıyla bu konuda Türkiye’yi de uyarıyor. Türkiye’yi bu çıkmazdan çıkaracak olan 2013-2015 yılları arasında başlayan ve İmralı’dan gelen o manifestonun tekrar hayat bulmasıdır. Böylelikle hep beraber bu kan deryasında kurtulmuş oluruz. Bütün halkımızı 13 Ekim’de Amed sokaklarında barışın sağlanması ve tecridin kırılması için bir araya gelmeye davet ediyoruz. Halkımız 13 Ekim’de Amed’de olmalı ve barış sesini yükseltmeli.”
/MA/