Serdil İzol: Düş yolcularının anısını adaleti sağlayarak yaşatacağız

GenelGündem
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek için 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi bahçesinde bir araya gelen gençlere yönelik DAİŞ’in gerçekleştirdiği bombalı saldırının üzerinden 8 yıl geçti. Katliamda 33 kişi yaşamını yitirirken, 100’ün üzerinde kişi de yaralandı. Katliamdan iki gün sonra görüntülere yasak getirildi. Üç gün sonra ise soruşturmaya gizlilik kararı konuldu.
Kobanê’nin yeniden inşası için SGDF öncülüğünde başlatılan kampanya kapsamında Kürdistan ve Türkiye kentlerinden yaklaşık 300 genç, yüzlerini Kobanê’ye döndü. Bu amaçla İstanbul’dan Kobanê’ye doğru hareket eden gençler, yaptıkları açıklamada, “Bir hafta boyunca emeğimizi Kobanê halkının emeğiyle birleştireceğiz. Gezi’nin direnciyle Gezi’nin ruhuyla orda olacağız. Yarın Suruç’ta olacağız. Devrime emek vermek isteyen, bir tuğla koymak isteyen, Kobanê’ye gelmek isteyen herkesi yarın Suruç’a bekliyoruz” demişti.
Büyük umutlarla başlayan Kobanê yolculuğunun ilk mola ve toplanma yeri ise Kobanê direnişine aylarca tanıklık eden Riha’nın Pirsûs ilçesi oldu. Amara Kültür Merkezi’nde bir araya gelen gençler, burada toplu bir şekilde kahvaltıdan sonra basın açıklaması ile Kobanê’ye geçecekti. Ancak “Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” pankartının arkasında toplanıldığı, basın açıklaması yapılacağı sırada patlama gerçekleşti. Katliam öncesi alanda bulunmayan kolluk güçleri, saldırının hemen ardından Amara Kültür Merkezi önünde toplanan halka gaz bombaları ile saldırdı.
HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ 
Katliamın duyulması ile birlikte Türkiye ve Kürdistan kentlerinde on binler sokağa çıktı. Katliama dönük öfke ise, sadece Kürdistan ve Türkiye ile sınırlı kalmayıp Avrupa, Amerika, Asya’ya yayıldı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürdistan’daki siyasi parti ve kurumlarla 4 saat süren olağanüstü toplantı sonrası yaptığı açıklamada, Kürdistan’da bir günlük ulusal yas ilan etme ve her akşam eylem yapma kararı aldı. 33 düş yolcusu tarafından Kobanê sınırına “Kobanê Şehitleri Ormanı” oluşturma hayali, günler sonra HDP, DBP, SGDF ve ESP yönetici ve aktivistleri tarafından gerçekleştirildi.
TEK SANIĞA CEZA!
Katliama ilişkin iddianame Urfa Savcılığı tarafından 18 ay sonra düzenlendi. İddianamede sanıklar Yakup Şahin, İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi hakkında toplamda 104 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. 22 Ekim 2021’de görülen 21’inci duruşmada mahkeme heyeti, hiçbir zaman mahkeme salonuna getirilmeyen tek tutuklu sanık Yakup Şahin’e 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Yargılama firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı yönünden devam ediyor. Firari sanıklar açısında süren davanın 5’inci duruşması 5 Aralık tarihinde Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
‘HALKLARIN KARDEŞLİĞİNE VURULMUŞ DARBE’
33 gencin yaşamını yitirmesinin üzerinden iki ay geçince, katliamcılardan hesap sormak ve katledilenleri unutturmamak için Suruç Dayanışması ile Suruç İçin Adalet Platformu oluşturuldu. Suruç İçin Adalet Platformu üyesi avukat Serdil İzol, aradan geçen 8 yılda yapılan yargılamaları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
“Hiçbir düş yarım kalmayacak” diyerek yola çıkan ve katledilen 33 düş yolcusunun anısını yaşatmak ve gerçek faillerin ortaya çıkarılması için 8 yıldır aileler ve avukatlar olarak adalet mücadelesi verdiklerini dile getiren İzol, “Ancak yargılamanın adil olduğunu söylemek mümkün değil. Dosyada birçok mahkeme heyeti, savcı değişti, ancak 8 yıllık süreç içinde dosyanın aydınlanması için sunduğumuz hukuki talepler değerlendirmeye alınmadı. IŞİD gibi bir terör örgütünün yaptığı barbarca katliam Türkiye halklarının kardeşliğine vurulmuş bir darbedir, kara bir lekedir. Katliama göz yuman herkesin bu dava kapsamında yargılanması gerekiyor. Dosyada sadece Yakup Şahin tutukluydu ve hiçbir zaman mahkemeye getirilmedi. Sanık sandalyeleri hep boş kaldı. Sanık olması gereken kişiler tanık olarak dinlendi” diye belirti.
‘GERÇEK FAİLLER YARGILANMADI’
Dosyanın firarı sanıkları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin Türkiye’de yapılan birçok katliamın sorumluları olarak arandığını kaydeden İzol, “Ancak kırmızı bültenle arandığı esnada İlhami Bali’nin Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde devlet hastanesinde tedavi gördüğünü dosyada gelen bir evraktan öğrendik. Katliamı gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün katliamdan 2 saat önce kimlik bilgilerinin emniyet yetkilileri tarafından sorgulandığını yine dosyaya gelen bir evraktan öğrendik. Suruç emniyetinin Alagöz’ün kimliğini araştırması katliama dair bilgilerinin olduğunu gösteriyor. Suruç katliamı canisinin iki saat önce sorgulaması yapıldıysa bir yerde GBT’ye takılmış olması gerekir, daha öncede bu şahıs canlı bomba şüphelisi olarak aranmakta. 8 yıldır yapılan yargılamalarda gerçek failler yargılanmadı” diye konuştu.
‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇ’
Suruç katliamı gerçek anlamda araştırılsaydı ardından Ankara Gar Katliamı ve diğer birçok katliamın gerçekleşmeyeceğine dikkat çeken İzol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ankara Gar katliamı davasında yargılama, avukatların talepleri doğrultusunda TCK 77’ye göre İnsanlığa karşı suç nitelemesiyle devam etmekte. Suruç katliamı ile Ankara Gar arasında bir fark olmamasına rağmen TCK 77 kapsamında yargılama yapılsın talebimiz ret edildi. Ankara katliamı insanlığa karşı suç olarak nitelendiriliyorsa, Suruç katliamı da bu kapsamda değerlendirilmeli. Bu katliamı sadece 2-3 kişi yapmadı, ilerleyen tarihlerde yardım edenlerin, göz yumanlarında yargılanması açısından önemli. Şu an 33 gencin kanı ellerinde olanlar dışarıda geziyorlar. Bir adaletin sağlanması kamu vicdanının rahatlamasını sağlar. Ancak dosyanın bu şekilde bir kişiye ceza verilerek kapatılması vicdanları yaralar. IŞİD üyeleri katliamdan önce de sonrasında da ellerini kollarını sallayarak Türkiye sınırından Suriye’ye gidip gelebilmekte. Bu katliamın sorumluları bu geçişlere göz yumanlardır. Bir kişiye ceza verildi, iki kişi aranıyor diyerek dosyanın üstü kapatılmak isteniyor. Bu insanları kandırmaktır. Bizim talebimiz sorumluluğu bulunan herkesin yargılanmasıdır.”
‘FAİLLER DEĞİL AİLELER YARGILANDI’
Aradan geçen 8 yılda faillerin yargılanmadığı, aksine adalet arayışında olan aile ve avukatların gözaltına alınıp tutuklandığını vurgulayan İzol, “Her hukuki yolu deniyoruz. Bu süreçte gerek aileler gerek ise avukatlar birçok zorluk ile karşı karşıya kalıyor. En son örneği davayı ilk günden bu yana takip eden avukat Gülhan Kaya şu an tutuklu. Daha önce birçok kişi uzun süre tutuklandı. Aileler mahkeme salonlarında herkesin yargılanmasını istedikleri için haklarında ‘mahkemeye hakaretten’ dava açıldı. Hak mücadelesi verirken kendilerinin yargılanması adil ve yasal değildir” diye konuştu.
‘AGGAL DOSYAYA EKLENMEDİ’
İçişleri Bakanlığı’nın “Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ’lı terörist yakalandı” başlığı ile açıklama yayınladığını hatırlatan İzol, açıklamada “2016 yılında 10 Alman vatandaşın hayatını kaybettiği Sultanahmet ve 2015 yılında 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden ve Türkiye’ye getirilmesini sağlayan DEAŞ örgüt mensubu Azzo Halaf Süleyman EL AGGAL, Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü ve MİT Bölge Daire Başkanlığı’nın ortak operasyonuyla Şanlıurfa’da yakalandı” denilmesine rağmen söz konusu kişi olan Azzo Halaf Süleyman El Aggal hakkında hukuki bir yargılama yapılmadığını kaydetti. Aggal’ın dosyaya sanık olarak eklenmesi taleplerinin ret edildiğini belirten İzol, “Katliamın firari sanıları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebinin eşleri MİT operasyonu ile Türkiye’ye getirildi ve serbest bırakıldılar. Katliamdan sorumlu iki kişinin eşleri Türkiye’ye getiriliyor ve katliama dair tek bir soru sorulmadan, çelişkili ifadelerine rağmen serbest bırakılıyorlar” dedi.
‘DAVUTOĞLU YARGILANMALI’
“Bu dosya Türkiye’de hukukun özetidir” diyen İzol, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun katliamın yaşandığı döneme dair “Bildiklerimi açıklarsam yer yerinden oynar” açıklamalarına dikkat çekti. İzol, devamında şunları söyledi: “Karanlık bir döneme dair Türkiye’nin en yetkili olan kişilerinden biri bilgisi olduğunu beyan eden şekilde açıklamada bulundu. Eğer gerçekten dosyanın faillerinin bulunması isteniyorsa Davutoğlu’nun dinlenmesi, hatta dahiliyeti varsa yargılanması gerekir. Buna dair taleplerimiz her duruşma yaptığımız talepler reddedildi. Gerçek bir yargılama olsaydı dosya kapsamında birçok kişi şuan cezaevinde olurdu. Dava dosyalarında hukuktan bahsetmek mümkün değil. 8 yıllık süreçte birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütü ailelere destek oldu. Katliamın her yıl dönümünde birçok yerde anma programları yapılıyor. Birçok defa aileler anma gerçekleştirirken hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıyor. Bütün engellemelere rağmen ailelerin adalet arayışı sürüyor. Hiçbir düş yarım kalmayacak diyerek yola düşen düş yolcularının anısını gerçek adaleti sağlayarak yaşatacağız.”
Mezopotamya Ajansı / Emrullah Acar

İlginizi Çekebilir

İmamoğlu’ndan CHP’lilerle yaptığı toplantı videosunun sızdırılmasına ilişkin ilk açıklama: Araştıracağız
Meral Danış Beştaş’dan İstanbul Barosu’na çağrı: Başak Demirtaş’a saldıran baroya kayıtlı aşağılık avukatla ilgili harekete geçin

Öne Çıkanlar