İsrail’in Gazze’ye yönelik havadan, karadan ve denizden başlattığı saldırıları sürüyor. İsrail saldırılarına Hamas roketlerle karşılık veriyor. Saldırı ve çatışmalarda şimdiye kadar çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin ezici çoğunluğu Filistinli, ufukta normale dönüşte görünmüyor.
İsrail ve Filistin sorunundaki çözümsüzlüğün sürüp gitmesinin bedeli Filistin halkına son derece ağıra mal oluyor . Ve bir asırdır Filistin halkı ağır bir bedel ödüyor. Görünen o ki Filistinler için durum daha da ağırlaşacaktır.
Küresel ve bölgesel güçlerin Filistin ve İsrail sorununa yönelik ajandaları esas itibarıyla çözümsüzlük üzerine işliyor, böyle olduğu için kalıcı bir çözüm ortaya çıkmıyor.
Filistin’e sahipleme görüntüsünü veren güçlerin ezici bir kesiminin tutarsızlıklarından dolayı çözüme ciddi bir katkıları olmuyor . Tutarsızlık ağırlıklı olarak iki noktada kendini gösteriyor. Bu noktalardan bir tanesi kamuoyu önünde İsrail’e karşı bir görüntü sergilemelerine rağmen, İsrail ile her türlü ekonomik, askeri ve diplomatik çıkar ilişkisi içinde olmalarıdır. Durumları böyle olunca da İsrail tepkileri bir şovdan ibaret görüyor ve ciddiye almıyor.
Diğer bir tutarsızlık noktaları ise İsrail’in Filistinlilere yaptığı baskı ve kötü muamelenin kat, kat daha fazlasını kendilerinin de başkalarına kendi içindeki farklı aidiyetlere; halklara ve topluluklara yapıyor olmalarıdır. İsrail’den daha anti demokrat, daha zulümkar ve daha ırkçı bir yaklaşım sergiliyor olmalarıdır.
Kötülükte yarışanların iyi ve sağlıklı bir çözüm üretmeleri doğalarına da uygun düşmüyor .
Tutarsız ve iki yüzlü yaklaşımda ise AKP iktidarı açık ara önde gidiyor . AKP iktidarı kamuoyu önünde İsrail’e çok diklemesine rağmen altan alta İsrail’e nasıl yaltaklandığı, ekonomik ve askeri işbirliğini nasıl daha yüksek seviyelere çıkardığı bilinen bir durum .
AKP iktidarı din kardeşliği, ‘’ümmeti Muhammed’’ söylemi ve Filistin halkına sahiplik adı altında Ortadoğu’ya özellikle Arap sahasına yönelik yoğun bir algı oluşturdu. Bu alanlarda bazı kesimlerle bir bağ oluşturduktan sonra Suriye’yi işgal etmeye başladı . İsrail’in işgal ettiği toprakların 2 katından fazlasını Türkiye, Suriye topraklarında işgal etti . AKP iktidarı tarihsel olarak Filistin’e en çok destek veren, İsrail’e karşı stratejik bir duruş sergileyen Suriye yi çökertme noktasına getirdi. Netanyahu’yu en iyi tamamlayan ve stratejisinin başarısına en çok destek sunan kişi Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarıdır. AKP iktidarı İsrail’den kat, kat daha fazla Arap coğrafyasında ve ülkelerine yönelik saldırı ve işgal girişiminde bulundu ve bu devam ediyor .
AKP iktidarı bölgeye bölge halklarına yönelik saldırı ve İşgallerde Hamas’ı, Müslüman Kardeşler’i ve DAİŞ’i bir Truva atı gibi kullandı. Bu gün dünyayı yardıma çağıran İsrail saldırılarına karşı durmaya çağıran Hamas, Türkiye’nin Afrin işgalini Afrin’de Kürt halkına yönelik soykırımı savunacak kadar barbarlaştı .
İhvan’ın , Hamas’ın Türkiye işbirlikçiliğine rağmen Arap kamuoyu , Arap aydınların ve Arap ülkelerinin önemli bir kesiminin Türkiye’nin ve AKP iktidarının niyetleri ve amaçların konusunda önemli bir tavır değişikliğine girdikleri de bir gerçek ve bu tavır daha da büyüyecektir.
Arap kamuoyunda temel algı ; ‘Türkler Müslümanlık, din kardeşliği , dostluk adı altında fırsat kolluyor, yeni Osmanlıcılık peşindeler pusuya yatmışlar, işgalcidirler uyanık olalım’! şeklindedir.
AKP iktidarı büyük bir demagoji ile yeniden Mescid-i Aksa’ya ve Filistin’e sahipleme havasına giriyor. Ayasofya’nın Mescid-i Aksa’dan farkı ne , kılıç hakkı diye gasp edilip, camiye çevrildi. AKP iktidarının yaptığı işgaller talan ve katliamlar İsrail’in yaptıklarını kat, kat aştığı ortada.
AKP iktidarının Afrîn’de yaptıkları kaç Gazze ediyor? Sur ,Cizre ,Şırnak Nusaybin birer Gazze değil mi? Hatta Gazze’ye yönelik yapılanları ,çok aşan , yıkımlar sergilendi. Burada İsrail’in baskı politikaları ve yıkım uygulamaları normal karşılanılsın, tepki verilmesin anlamı çıkarılmasın; kastım AKP iktidarının Kürt halkına, bölge halklarına ve insanlığa karşı işlediği insanlık karşıtı suçları, soykırım suçlarını manipüle etmek için yeniden Filistin sorununu bir araç olarak kullanmasıdır.
İsrail saldırılarına gösterilen tepkinin, Türkiye’nin saldırılarına, Kürt halkına, Arap halklarına yönelik katliamlarına gösterilmemesi büyük bir tutarsızlıktır.
Kürt sorunu, ve Filistin sorunu Ortadoğu’nun iki temel sorunu bu iki dinamiğin yol açtığı gelişmeler ekseninde , küresel ve bölgesel güçler kendi jeostratejik , Jeopolitik çıkarlarını gütmeye çalışıyorlar.
Bölgesel ve Küresel güçlerin Kürt sorununa yaklaşımları daha kapalı bir hat üzerinde sürüyor, sorunu mümkün mertebe görmezlikten gelme, üstünü örtme, kapalı kapılar ardında kirli pazarlığa tabi tutma üzerinde sürerken, aralarındaki bu sözleşmeyi önemli oranda kendi kamuoylarına da aktarıyorlar . Kamuoyları da Kürt sorunu karşısında, Kürt halkının adalet ve özgürlük talepleri karşısında hayli edilgen ve şaşı bir pozisyon sergiliyor. Sorunun çözümüne yönelik uluslararası alanda ve kamuoyu nazarında kabul ve desteği en alt düzeyle sınırlandırmaya çalışıyorlar.
Filistin sorununda ise sahipleme daha açıktan ve daha abartılı yapılmaktadır ama sahipleme samimiyetten uzak olduğu için bölgesel ve küresel güçler kendi çıkarlarını çözümün önüne koydukları için çözüm ortaya çıkmıyor. Sergiledikleri politikalar kutuplaşmayı ve çözümsüzlüğü daha da derinleştirmekten öte bir sonuca şimdiye kadar yol açmadı.
Hem Kürt sorununda hem de Filistin sorununda kapanı kıracak dinamiklerin buluşması birlikten mücadele ve dayanışmanın güçlendirmesiyle yol alınabilinir.