Sırrı Süreyya Önder: Biz kendimizi sorun değil umut olarak gördük hep

GündemPolitika

YSP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Sırrı Süreyya Önder, katıldığı bir gençlik toplantısında Gerçek Gündem’den Sema Kızılarslan’ın sorularını yanıtladı: 

Önder’e sorulan sorular ve verdiği yanıtlar şöyle:

Soru: ‘‘4-5 senedir HDP’ye olan baskıyı göz önünde bulundurarak soruyorum: Şimdiki konuşmaların ağırlığı demokrasi ve faşizme karşı barikat olmak üzerineydi. Ama HDP’nin ekonomik güvencesizlik, adaletsizlik, bütün bu somut sorunlara yönelik, somut vaatleri nelerdir? Bu kamuoyunda sizce yeteri kadar tartışılıyor mu?

‘’Genellikle böyle toplantılarda soru adı altında korsan bildiri okunur, bu toplantıda neredeyse zorunlu. Bu arkadaşımız böyle sormadı. Arkadaşımız önemli bir eksiğimize işaret etti. Teşekkür ederek başlamak istiyorum. Evet, HDP’nin bunlara dair ve daha birçok toplumsal meseleye dair çerçeve önerileri ve üstelik diğer bütün sistem partilerinden çok daha özgün, çok daha sonuç alıcı demokrasiyi baz aldığımızda yaklaşımları var. Bu yeterince görünür kılınamıyor. İki sebebi var bunun:

Birincisi önce kendimizden başlamalıyız. Kendi yetmezliğimiz. Dil ağrıyan dişe değer derler. O kadar yakıcı meselelerle her gün, her saat muhatabız ve maruz kalıyoruz ki onları dile getirmekten bu meselelere zaman kalmıyor. Sanki bunların bir öncelik ve sonralık ilişkisi varmış gibi bir yanılgı da bunu besliyor.

İkincisi, sistem bizi özellikle bu aralıkta tutmak istiyor. Bunun için çok özel çabalar gösterdiklerini görüyoruz. Baktığınız zaman eğer içinde Kürt mevzusu geçmiyorsa HDP’den bir temsilci çağırılmaya gerek görülmüyor. Milletvekilliği dönemimde ben bunu iş edinmiştim. TÜRK-İş’i arıyorum. Niye bütün siyasal partileri çağırıyorsunuz, bizden temsilci çağırmıyorsunuz? Ve bunun çok iş gördüğünü gördüm. Birçok yere de konuşmacı olarak katıldım. Birincisi kendi yetmezliğimiz, ikincisi sistemin bizi sıkıştırmaya çalıştırdığı aralık.

Öte yandan gerçekten bu ülkedeki bütün bu meseleler bu zorbalık sisteminden kaynaklanıyor. Demokrasi olmadığından kaynaklanıyor.

Son olarak biz ne vaat ediyoruz? Evet, şu an geldiğimiz noktada ülkede bir blokaj yaşanmış durumda. Bir, 20 yıldır deneyimlenen yönetim var. İki, bunlar gibi olmayacağını söyleyen ve bundan fazla da bir teminat üretemeyen, insanların içini ferahlatamayan bir başka yapı var.

Bizim Meclis’te kazanacağımız, ortaya çıkacak olan sayısal tablo bu demokratik dönüşüm için hem kilit hem anahtar niteliğinde olacak. Biz buradayız. Bu gücümüzü bu dönüşüm için birlikte bir araya getirebiliriz.’’

Soru: ‘‘Dün İbrahim Kalın, Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlıyordu CNN Türk’te. Ahmet Hakan Erdoğan’ın seçim kampanyasını HDP ve terör ilişkisi üzerinden götürdüğünü, bunu merkeze aldığını söylüyordu. Şu soruyu sordu İbrahim Kalın’a: Gerçekten toplumun en büyük sorunu HDP mi? İbrahim Kalın’da ‘Evet’ dedi. Siz de sahaya çıkıyorsunuz., burada buluştuğunuz gibi insanlarla buluşuyorsunuz, konuşuyorsunuz. Sizce de toplumda bu kadar büyük bir soru işareti var mı HDP ile ilgili?

‘‘Biz kendimizi sorun olarak hiçbir zaman görmedik açıkçası. Bundan da haya ederiz. Biz kendimizi her zaman umut, ilaç ve akla gelebilecek güzel çağrışımlarla hatırlıyoruz. Bu da kendimizi beğenme ya da kendimize torpil geçme temelli bir şey değil. Tam da bu uğurda ödenen büyük bedellerimiz ve geri adım atmayan binlerce insanımız var. Her biri, her birimizin iradesi olan binlerce insanın ortaya çıkardığı toplam bir kavga ve direniş bu.

Dolayısıyla biz kendimizi sorun olarak görmüyoruz. Ama bu ülkede aslında iki tane siyasal anlayış var. Biri devletin resmi görüşü: Bunun için de solcusu vardır. Sağcısı vardır. Solcu gibi görüneni vardır. Sağcı gibi görüneni vardır. Her tür kesim bir aradadır. Geri kalan sistemin dışında duran, mücadele eden, içinde bizim de olduğumuz, bileşenlerimizin olduğu birçok farklı kesim yanımızda, içimizde, dayanışma içinde olduğumuz, birçok kesim var.

Dolayısıyla bu devlet düşman icat etmeden ya da bir düşmanın varlığı olmadan yüz yıldır Türkiye halklarını sevk ve idare edebilme kabiliyetini hiçbir zaman gösteremedi.

Kürtler, bunun için en elverişli bir enstrüman oldu tırnak içinde. Kürt deyince baktı ki herkes hizaya giriyor. Üstelik meselenin çatışmalı boyutu olmadan da bu böyleydi. Çünkü içi kof bir şekilde oluşturulmuş bir ulus devlet projesi. Kendi dinamikleriyle gelişmemiş, bağlamından kopmuş, ortaya çıktığı dönemin özgün koşullarıyla devam edemeyen.

Çok basit bir örnekle bu soruya cevabı bitireyim:

Diğeri ‘Siz bölücülerle aynı masaya oturuyorsunuz’ dediğinde öbürü de ‘Siz de Dolmabahçe’de fotoğraf çekildiniz’ diyor. Değişmeyen tek şey bizim ‘suçlu’ olduğumuz.

E peki, biz demek siz demek. Soruyorum: Bizim bu işten bir menfaatimiz var mı arkadaşlar? Her birinize öğrenim hakkınızın elinden alınma riski, yoksullaşma, aç kalma, işsiz kalma riski dahil olmak üzere buraya bu çalışmalara katılıyorsunuz.

Hani gözünüzü korkutmayayım; size bir popülarite kazandırmıyor. Fazladan yakışıklı sayılmıyorsunuz. Cazibe merkezi olmuyorsunuz. Efendime söyleyeyim zenginleşmiyorsunuz da. E bu hepimiz için genişlettiğimizde böyle.

Peki biz niye uğraşıyoruz bu kadar? Yan amiyane tabirle yediğimiz yok, içtiğimiz yok. Ortalığa düşmüşüz, deli gibi böyle çırpınıp duruyoruz. Dolayısıyla bunun cevabı kendimizde saklı aslında. Bunun böyle olmadığını sadece kendi içinize dönerek görebilirsiniz.’’

İlginizi Çekebilir

TİP’ten, Erkan Baş ‘adaylıktan çekilecek’ iddialarına yanıt: Öyle bir şey yok
Borrell: Ukrayna, henüz kazanmadı ama Rusya bu savaşı çoktan kaybetti

Öne Çıkanlar