🔴 Kürtçe dil dersi veren kurumlara dönük polis baskınına tepki gösteren sivil toplum örgütü temsilcileri, “Her yeri bir dil okuluna dönüştürelim” çağrısı yaptı…
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Payîz Pirtûk adlı kitapçı ile çok dilli eğitim, sanat atölyeleri düzenleyen Anka Dil ve Sanat Eğitim Kooperatifi’ne dün baskın yapıldı. Baskın sonucu 25 kişi gözaltına alındı, kurumlar talan edildi ve kitaplara el konuldu.
Baskınlara Diyarbakır’daki sivil toplum örgütü temsilcilerinden tepki geldi.
Kürtçeye düşmanlığın göstergesi
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 2 No’lu Şube Eşbaşkanı Serhat Kılıç, saldırıyı Kürt ve Kürtçeye dönük düşmanlığın göstergesi olarak değerlendirdi. Kılıç,“Dilimiz varlığımızdır. Varlık inkar edilemez. Biz de bu sloganla yürüyeceğiz. MED-DER, ‘Kürtçe resmi ve eğitim dili olsun’ diyor. Bu talep zaten bu ülkede büyük bir suç olarak sayılıyor. Çünkü devlet bunu kabul etmiyor. Kürtçeyi yaşamdan, toplumdan silmeyi, Kürtçe üzerine çalışma yürütenlerin içine korku salmayı amaçlıyorlar. Ama şimdiye kadar bu şekilde başarıya ulaşamadılar, bundan sonra da ulaşamayacaklar. Biz hem kurumlarımıza hem dilimize sahip çıkacağız” diye konuştu. Kılıç, “Bu saldırılara karşı en büyük cevap, Kürtçenin yaşatılması. Bu saldırılar Kürt halkını daha çok motive etmeli ki, dilimize daha çok sahip çıkalım” dedi.
Baskın yapılan ve eşbaşkanları gözaltına alınan MED-DER’de çalışan Peri Kaya da saldırılarla Kürt dili ve kültürünün yok edilmek istendiğinin altını çizerek, “Bundan kaç ay önce halaylarımıza saldırıyorlardı, şimdi de kurumlarımıza saldırıyorlar. Çünkü korkuyorlar. Bu saldırılar tecridin bir parçasıdır. Tecrit ne kadar varsa, dil ve kültür üzerindeki saldırı da o kadar var. Bir toplumun dili olmazsa tarihi, ülkesi, toprağı, yaşamı olmaz. Kürtler bu saldırılar karşısında her yerde Kürtçe konuşarak, Kürt diline sahip çıkarak, mücadele etmeli” şeklinde konuştu.
Kürtçe dil çalışmaları içerisinde uzun yıllardır yer alan Tahir Zana, tepkisini şöyle dile getirdi: “Artık yeter. Neden katlediliyoruz ve dilimiz yasaklanıyor? Kürt dili üzerindeki bu zorbalığı asla kabul etmiyoruz. Kürtler olarak eski Kürtler değiliz. Yaşamın her alanında varız. Barış ve kardeşlik istiyoruz. Dilimize uygulanan bu yasaklamaları istemiyoruz. Bu düzenlenen operasyon, baskı, zulüm, katliamlarla Kürt halkı hiçbir zaman yılmayacak. Muhakkak başaracağız.”
DEM Part Dil ve Kültür Komisyonu Eşsözcüsü Heval Dilbihar, mevcut yönetime “faşist otorite” nitelemesi yaparak, bu otoritenin Kürtçeyi ve Kürt kültürünü hala resmi olarak kabul etmediğini ve bu nedenle Kürt halkının mücadelesini boğmak istediğini söyledi. Saldırılarla Kürt ulusunun ortadan kaldırılmak istendiğini ifade eden Dilbihar, Kürt halkının onlarca yıldır sürdürdüğü mücadeleyle devletin bu isteğine ulaşamadığını vurguladı. Son dönemlerde Kürt dil mücadelesinin birçok yerde yükseldiğine, genişlediğine dikkat çeken Dilbihar, “Kürt halkı her geçen gün Kürt dil mücadelesinin bilincine varıyor” dedi.
Dil üzerinden Kürtlerin tüm değerlerine saldırıldığını dile getiren Dilbihar, ”bu saldırıların Öcalan üzerindeki tecritle bağlantılı olduğunu” kaydetti.
Dilbahar, şöyle devam etti: “Faşist otorite tecridi kaldırmak, kanunlarını demokratikleştirmek, çözüm yolunu ya da Kürt halkının mücadelesinin önünü açmak yerine, bu saldırılarında ısrar ediyor. Saldırılarla Kürt dil mücadelesinin önünü kapatamazlar. Kürtlerin dil mücadelesi durmuyor. Bu tür saldırılar, Kürt halkında Kürt dil mücadelesinde motivasyonu daha da arttırıyor, güçlendiriyor. Bu yüzden ne olursa olsun Kürt dil mücadelesinden vazgeçmiyoruz. Her bir Kürt, her yeri Kürt dil okulu haline getirsin. Her Kürt, dilinin mücadelecisi, öğretmeni olsun. Kurdistan’da ve Kürtlerin yaşadığı her yerde Kürtçe konuşalım, Kürtçe okuyalım, Kürtçe yazalım, Kürtçe düşünelim ve Kürtçe yaşayalım.”
/Mezopotamya Ajansı- Rukiye Adıgüzel – Şilan Çil/