Süleyman Demirtaş: Klinik üzerine değinmeler

Yazarlar

Hayalim bir klinikte bir süre yatmak. Ne kliniği olduğu hiç önemli değil. Nereye yatırsalar orasıdır ağrımız , nereye dokunsalar orasıdır yaramız. Gezen bir yara gibi…

Duruma bakılırsa psikiyatri kliniği diye aklınızdan geçiyordur. Olabilir, neden olmasın. Çiğneme refleksim dahi yorgun, serumla beslemeleri ve “geçti geçti”  demeleri yeterli. Başka bir hizmet talebim yok. Günlük nevresimlerim de değişecek değil mi? Aşağıda da kantin vardır muhakkak. Arada da oraya inerim. Yatan diğer insanları ve ziyaretçilerini görürüm. Sigarayı bırakmışımdır. İçmediğim için üstüm klinik kokuyordur.

Başhekim arkadaştır, bir o biliyor ben neden burada yatıyorum.  Diğer personeller garipsiyor, tam olarak ne diye burda! Gerçi ben de bilmiyorum neden burdayım. Dedim ya sadece başhekim arkadaş biliyor. Ben de durumumdan memnunum. Ne zaman çıkabilirim i dahi sormuyorum. Bazen odamın penceresinden bahçeyi, kuşları, kedileri izliyorum.

Hayatı en son nerede bıraktım hatırlamıyorum. Bir süreliğine durdurduk hayatı benim için. Ringde köşesinde havluyla yüzü silinen boksörün ruh haliyle dolaşıyorum koridorları. Bazen görünen yaralarıma içlenerek bakanlar oluyor. Üzülüyorum onlar için. Hiç önemli değil, sıkmayın canımızı, bunlar ne ki diyesim geliyor onlara ama susuyorum ve onlar gibi ben de acırmış gibi bakıyorum yaralarıma. Tekrar ringe çıkmak istermisin diye soran yok, seni sadece hazırlıyorlar. Gücün, kuvvetin yerine gelsin istiyorlar. Sersemlemişsin aldığın darbelerden, kulağındaki uğultuyla kimseyi duyamaz olmuşsun. En vahimi gözler kan çanağı, dostu düşmanı seçemiyorsun.

Bazı dövüşçüler nakavt olmayı bilmiyorlar. Kazanmaları önemini kaybediyor bir aşamadan sonra. Aslolan yenilmemek oluyor. Dövüşler neden berabere bitmiyor hiç? Her iki boksörün de eli havaya kalkmadan maç bitemez mi? Hayır! Seyirciler şikayet eder, böyle iş mi olur, biri inleye inleye yere yapışmadan gitmeyiz buradan derler.

Gladyatör dövüşleri gibi, ordan sadece biri sağ çıkacak. Yenileni gömüp unutacağız. Sadece varsa sevenleri, ailesi yad edecek onu. Onların da başı önde olur, kalpleri kırık, yalnızlaşmış ve eksilmiş.

Kliniğin en genç yatanı benim, hastası demiyorum bakın.  Kliniğin diğer yatanları gibi ben de hasta olduğumu sanmıyorum. Hepimiz yorgunuz. Biraz dinlenmemiz gerek. Dinlenmek her insana lazım ya hani. Sizler de birine yaslanıp biraz soluklanmışsınızdır elbette. Biz buradakiler kimseye yaslanamamışlarız. Yaslanıp düşmüşleriz. Dizlerimiz kanamış kimimizin. Kimimizin beli kırılmış. Kliniğin diğer yatanlarının hasarlarını görebiliyorum. Kendi durumumu bilmiyorum. Hayatı tam olarak nerede bıraktım, bıraktığım yerden mi tekrar başlayacağım, hatırlamıyorum, bilmiyorum.

Bahçedeki ağaçlar  ne zaman filizlenir, tabiat ne zaman canlanır diye düşünüyorum. O da dinleniyor, yeniden yeşermek için. Sessizdir kış o yüzden, dingindir. Zaman yavaş akar kışları. Tabiatın parçasıyız madem biz de, o zaman neden bizim de kışımız olmasın. Belki de kimsenin suçu değil bu. Kışımdayım ben de.

Kliniğin ana kapısını görüyorum uzakta, bahçenin sonunda. Oraya gitmeye hiç bir engel yok ama buraya geldiğim günden beri hiç gitmedim, yürümedim kapıya doğru. “Bir gün o kapıdan tekrar çıkacak mıyım acaba?”. Hayata kaldığım yerden mi veya ıskaladığım zamanı yok sayıp biraz  geriden mi başlayacağım acaba. Çok yaşamak için nasıl da kaygılılar bütün canlılar. Beni bir aslan kovalasa hiç kaçmayacak bir ceylan gibi hissediyorum. Aslan dahi afallar, durup sorabilir beni avlamadan önce. Neden kaçmadın? Çok kaçtım ben aslan kardeş çok. Sizin gibi yırtıcılardan kaçmakla geçti ömrüm ama ben en derin yarayı bir ceylandan aldım. Neden kaçayım artık? Ya da kaçıp nereye gideyim bilmiyorum.

Beni kaçarken hiç avlayamadınız. Yine öyle olacak bak, kaçmıyorum. Kaçarken avlanmıyorum.

En derinine inip onu affetmeyi istedim. Yakıştıramadım ona hiç, konduramadım. Bana verdiği yara, ben yok olursam hiç olmamış olacak ya. O zaman beni alın hayattan, çekin kenara, yok sayın ve yaşayın. İşte budur benim hikayem aslan kardeş, beni sen avlayamazdın. Ben duruyorum, kaçmıyorum. Beni ve de yaramı kurban ediyorum sana, bağışlıyorum kendimi.

Bugüne kadar neden kaçtıysam şimdi dönüp ona doğru yürüyeceğim. Ama önce şu kliniğin kapısına kadar gidecek cesareti ve gücü bulmalıyım kendimde.

Kime avım? Kimin avcısıyım?

Hesaplamadan, cesaretle çıkacağım o kapıdan. Hatırlayın ve kalkın siz de ayağı! Bütün eğrilerin yanında hep dosdoğru oldunuz, olduk. Yıkılanımız, yorulanımız vardır elbet, biliyorum. Duyuyorum, siz de duyun!

Bir zılgıt sesi kulaklarımda, Ölüme de tilili!

İlginizi Çekebilir

Van’dan çağrı: Kadın cinayetleri son bulsun uyuşturucu fuhuş durdurulsun
Barikat’tan Ersun Yanal’a sert tepki: Amedspor taraftarına haydut diyemezsin

Öne Çıkanlar