Süleyman Demirtaş: Masalları mutlu bitirmek

Yazarlar

Masalları mutlu bitirmek için mevzuyu uzatınca çocuklar zaten uyumuş oluyor. Sanırım onlar da umudu kesti artık. Hep bir adım sonrasında, şu sokağın sonunda, tepenin hemen ardındaydı aranan o son. Marul uğruna kuleye kapatılmadan önce Rapunzelin uzun saçlarıyla kimse ilgilenmedi.

Dalyan gibi prensti oysa, kurbağa olmadan önce adam… Bir de babaanneyi kurt yemiş, kimin umurunda, herkes kırmızı başlıklı kıza fokuslanmış… 

Bakın çocuklar, hikayenin sonuna odaklanırsanız bir göbek marula satılmış Rapunzeli öğrenemezsiniz. Kadını kurt yemiş kurt, sallayan yok. Hele kırmızı başlıklı kıza ne olacak diye bekliyorsunuz hala. Çocuklaaar!!! -uyumuşlar-

Çocukluk masallarımız gibi algılıyoruz bizler de hayatı. Öyle dizayn ediyoruz. Uğruna harcananların esamesini okumadan sonuca odaklanıyoruz.

 -sonra da sonsuza kadar mutluca yaşamışlaaar. Neden sonra ama? Geri sarın bazen o bandı bakın bakalım neleri heba etmişiz neleri? Kimimiz zamanını, sağlığını, ailesini, eşini,dostunu, evini, barkını … bizden kopan parçalar, eksilenler, kaybettiklerimiz, asla geri gelmeyeceklerimiz.

İki lokma mutluluk için sürekli Gargamel’le uğraşır olmuşuz. Bazen bütün hikayemiz aslında bu kadar gibi geliyor. Bütün bu keşmekeş Gargamel’in kalp krizine bakar aslında ( yoksa kolon kanseri miydi)

Herkesin bir Gargamel’i var, bilirsiniz işte. 

Zalim, zulmünü geliştirdi, biz direnişi. Direniş ruhu o kadar içimize işledi ki, Rapunzel uzun saçlarını kuleden sarkıtmasa dokunacağımız yok o güzelim sırma saça. Prens görse yüz çeviren, illa kurbağa öpecekler olduk. Gargamel’e birşey olsa Allah korusun!, Şirinler köyü işsizlikten göç verir. Şirin baba büyükşehirde çiğköfteci açar mesela. 

Görünen o ki, karşıya bir baraj koymasak su toplayamayacağız. Güç birliği yapamayız, motivasyon yaratamayız.  Direniş o kadar elzem ve onurlu olur ki, müptelası oluruz. Zafer ayağımıza gelse fark edemeyiz bile. Zaferi, sonucu, menzili unutmuşuzdur bazen. Gruplar halinde sendikalarda, partilerde, bütün STK’larda  direniyor, sonra slogan atıp kendimize yakışır bir şekilde dağılıyor oluruz.

Öncü irade, topluma kazanımlar hedefletir. Kısa,orta ve uzun vadede erişilebilir hedefler, kazanımlar belirler. Küçük de olsa kartopu gibi büyüyerek ilerler. İlla büyük bir virajdan sonra değildir o soluk alış! Karşı tepenin arkasında veya zalim hükümdarın, iktidarın mefta oluşunda değildir.   

Sürekli başımıza bir zulümkar bela edilmiş. Sürekli bir zalim altedilmiştir. Yeter ki biz yolda dökülmeden yürümeyi öğrenelim.

Dehak’ları indirdiler ama biz Kawa’larımızı kaybettik.

Alman iş insanı Schindler emaye fabrikasında çalışan olarak gösterdiği Yahudilerin hayatını kurtardı. Şimdilerde Almanya’nın en büyük mekanik fabrikası da aynı isimledir; Schindler . Asansörlerine veya yürüyen merdivenlerine binmişsinizdir. 

Kawa Çelik Fabrikası belki de dünya devi olacakken biz Dehak’la kapıştık. En değerlilerimizi Gargamellerin aldığı bir halkız biz.Her birimiz kaybettiklerimiz için de çalışmalı ve başarmalıyız artık. 

Demirci Kawa’dan örsü almalı,demiri de işlemeliyiz. Her birimiz kendi hikayemizin kahramanları değiliz sadece. Yarım kalmış her hikayeyi belki de biz yazacağız. Her nerede ve neyle uğraşıyorsak en iyisini yapma sorumluluğumuz vardır. Farklı dehlizlerde kayboluruz ,savruluruz ,yoruluruz  bunlar olası durumlardır. Daha fazla kolkola yürümemiz gerektiğine, omuz omuza verebileceğimize inanıyorum.  

Her birimiz Apê Musa’nın Çîrok’larıyız, Yılmaz Güney’in, Halil Dağ’ın çekemediği filmlerin kahramanlarıyız…

İlginizi Çekebilir

Süleyman Yücekaya: Ali’nin 59 yıllık ömrü mücadeleyle geçti
Hakan Tahmaz: Doktor olacakken barışı tercih eden Ali

Öne Çıkanlar