Suriçi’ndeki ‘kamulaştırma’ tahribatı: Yüzde 82’si kamulaştırıldı

ÇevreGündem

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) 2024 raporuna göre; Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 82’si kamulaştırılan Diyarbakır Suriçi’ndeki büyük çaplı yıkım ve yeniden inşa faaliyetleri, bölgenin yüzde 50’sindeki bütünlüğün bozulmasına neden oldu.

Sokağa çıkmasa yasaklarındaki çatışma ve operasyonların ardından “güvenlik” gerekçesiyle oluşturulan bu yeni yapılanmada, UNESO Dünya Miras Alanı Yönetim Planı dikkate alınmadı ve kentin mimari yapısı ile kolektif hafızası büyük tahribata uğradı. Rapora göre; Suriçi, zorunlu göçlerden sonra yaşam alanı yerine daha çok ticaretin hedeflendiği bölge oldu. Rapor, farklı din ve kültürlerden yapıların olduğu bölgede, çok kimlikli ve kültürlü yapının da kayyım uygulamaları nedeniyle “kimliksizleştirdiğini” vurguladı. 

Diyarbakır tarihi Suriçi’nde dört mahallede 2 Aralık 2015 tarihinde başlayan sokağa çıkma yasakları Temmuz 2017’de son buldu. Bu mahallerdeki bazı yasaklar beş yıl kadar sürdü. Bu yasaklar süresince çıkan çatışma ve operasyonlarda 2 bin 722 kişi hayatını kaybetti. Yasakların son bulmasının ardından devlet, Suriçi’nde “restorasyon” çalışmaları yaptı ve bölgenin yüzde 82’si Bakanlar Kurulu kararıyla kamulaştırıldı. Ancak bu kamulaştırma kararı, aynı zamanda bölgedeki kolektif hafızanın zarara uğramasına neden oldu. 

Yıkım yoluyla tahribatın gerekçesi ‘güvenlik’

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) 2024 raporuna göre; kentin tarihi, kültürel ve sosyal dokusu açısından en fazla tahrip olan kesim Suriçi oldu. Özellikle 2015 sonrasında geliştirilen güvenlik eksenli yaklaşımlar ve sonrasındaki kayyım politikaları tahribatın boyutunu derinleştirdi. Rapora göre, yüzde 82’si kamulaştırılan Suriçi’ndeki büyük çaplı yıkım ve yeniden inşa faaliyetleri, bölgenin yüzde 50’sinin yok olmasına veya bütünlüğünün bozulmasına neden oldu. Suriçi, yaşam alanı olmaktan çıkarılıp daha çok ticari bir alana dönüştürüldü.

Halk zorunlu göçe tabi tutuldu, kolektif hafıza bozuldu

Rapora göre, “güvenlik” gerekçeleri öne sürülerek Suriçi yapılanmasıyla kentin mimari yapısı ve geleneksel kent dokusu ile ilişkili olmayan bir sistematik tercih edildi. 2016’dan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Suriçi’ndeki alan önce yıkıldı. Sonra ada-parsel ve sokak sınırlarını değiştiren uygulamalara gidildi. Ardından KAİP (Koruma Amaçlı İmar Planı) yapılan uygulamaya göre revize edildi. Sur’un sokak dokusuna aykırı şekilde “güvenlik” amaçlı geniş yollar açıldı, tarihi ve kültürel dokusu plan ve uygulamalar ile tahrip edildi. Yok edilen fiziki yapı, kamulaştırma kararı ve alanda yaşayanların zorunlu göçe tabi tutulmalarıyla alanın insansızlaştırılması, kentin kolektif hafızasının büyük oranda tahribine neden oldu. UNESCO tarafından Suriçi’ndeki tahribat ve yıkıma ilişkin yapılan değerlendirmede taraf devletin yaptığı yıkıma dikkat çekildi. 

Yıkımlar nedeniyle tescilli yapı sayısı değişti 

1990 yılında başlatılan çalışmalarla Suriçi’nde 300 tescilli yapı tespit edildi. 2012 KAİP kapsamında yapılan çalışmalarla da Suriçi’nde tescilli yapı sayısı, 595 (448 sivil, 147 anıtsal yapı) ulaştı. Bugün itibariyle alanda yıkımlar nedeniyle tescilli yapı sayısı değişti.

UNESCO’nun kararları dikkate alınmadı, iyileştirmeye gidilmeli 

DİTAM raporunda bölgedeki beklenti ve talepler ise şöyle sıralandı: 

-Mevcut tescilli yapılar ile Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı’nın UNESO Dünya Miras Listesi’ne girmesine neden olan çalışmaların sağladığı arka plan desteğiyle Suriçi’nin eski dokusuna dönüştürülmesi için 1954 yılındaki kadastral paftalardaki ada, parsel, sokak sınırlarıyla kütle dokuları temel alınmalı,

Dünya Miras Alanı’nın bütünlüklü korunması sağlanmalı,

1/5000 Nazım İmar Planı revize edilmeli, Suriçi’ndeki KAİP sınırı, Hevsel Bahçeleri de dahil edilerek genişletilmeli ve KAİP yeniden belirlenmeli,

-Dünya Miras Alanı Alan Yönetim Planı yeniden yapılmalı ve alanın koruma stratejileri mevcut tahripler ve bozulmalarda dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli,

-Alana dair gerçekleştirilecek tüm planlar katılımcı ve şeffaf süreçlerle hayata geçirilmeli,

-UNESCO Reaktif Misyonunun 2023 yılında düzenlediği rapor ve bununla ilişkili UNESCO’nun aldığı kararlar dikkate alınarak alanda iyileştirmelere gidilmeli

Kayyım uygulamaları: Çok kimlikli ve kültürlü hafıza kimliksizleştirildi, turistik görüntü öne çıktı

Kayyım politikalarının da tahribatta etkili olduğu belirtilen raporda, kayyım uygulamalarının “kimliksizleştirme” çabası olduğunun altı çizilerek, şu ifadeler kullanıldı: 

“Diyarbakır’ın bin yılların tarihsel birikimiyle oluşagelmiş bir ‘kent kimliği’ var ve katılımcıların çoğuna göre kayyım uygulamaları, bu kent kimliğini aşındırma niyeti taşıyor. Diyarbakır’ın ‘kent kimliği’ Kürt kimliğini, şehirdeki diğer etnik kimlikleri, farklı inanç kimliklerini, farklı etnik ve dini gruplara ait kültürleri içeren, dirençli, heterojen bir kimliktir. Kent kimliğinin çok kimlikli ve kültürlü yapısının yaşatılmasına dönük politikalar yeterli değilken kayyım uygulamaları kentin çok kimlikli ve kültürlü görüntüsünü sadece turistik olarak öne çıkarıyor, çoğulculuğu- nu geri plana itiyor. Kayyım öncesi yönetimler kentin çoğulcu kimliğini yeterince koruyamazken kayyımla birlikte farklılıklar iyice görünmez kılınıyor. Kayyım yönetimi tarafından hazırlanan kent kitabında Diyarbakır’ın bu özgün kimliği yeterince yansıtılmıyor. Örneğin Ermenilerden birkaç kelimeyle bahsediliyor. Diğer taraftan kentin ‘siyasi kimliği’ kültürel kimliğinin güçlü bir parçasıdır. Kayyım politikaları, çeşitli araçlarla bu siyasi kimliğe saldırıyor ve silikleştirmeye çalışıyor.”

Kaynak: T24

İlginizi Çekebilir

Reisi’nin helikopterinde kurtulan olmadı
İran Cumhurbaşkanı Reisi ile Dışişleri Bakanı Abdullahiyan hayatını kaybetti

Öne Çıkanlar