Tahmaz: Ortaya koyulmuş iradenin kıymetini bilmek gerekir

GenelGündem

🔴 Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, ”Cumhur İttifakı’nın bu konuda sınırları belli, atabileceği adımlar oldukça sınırlı, çok küçük dokunuşlarla süreci tamamlama gibi bir yaklaşımı var. Ancak bir yola girilmiş olması da iyi bir şey. Çünkü artık savaşı, çatışmayı, ayrımcılığı değil; barışı konuşuyoruz.” dedi.

Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Bianet’ten Ayşegül Başar’ın sorularını yanıtladı.

Tahmaz ile yapılan röportaj şöyle:

Silah bırakma kararı ile nasıl yol kat edilmiş oldu? Kürt siyasi hareketi nasıl bir paradigma değişikliğine gidecek? Barışın sağlanması, çözümün nihayete ermesi için bundan sonra hangi adımlar atılmalı? 

PKK’nin silahları bırakması ve kendisini feshetmesinden sonra bu konuda yeni bazı adımlar atılacak. Bugün Türkiye yeni bir ‘çatışma çözümü’ deneyimi yaşıyor. Şimdi dünyada bu süreç genel olarak silahların susması ve demokratikleşmenin sağlanması eşzamanlı yaşandı. Türkiye’ye baktığımızda ise bu süreç öncelikle silahların bırakılmasına odaklanmış durumdaydı. ‘Olur mu, olmaz mı?’ tartışması geride kaldı, artık taraflar bu konuda hemfikir ve mutabakat içinde.

“Tek adres artık TBMM”

Geldiğimiz aşama artık ‘silahlar hangi yöntemle, nereye, nasıl bırakacak ve silah bırakanların toplumsal yaşama katılımının yol, yöntemi, araçları neler olacak?’ aşamasıdır. Buna dair bir belirsizlik var. PKK, bu belirsizliği giderecek adresi çok net açıkladı, TBMM dedi. Öncelikle Meclis buna bir cevap vermek zorunda.

PKK’nin ‘Meclis’ vurgusu kime, hangi sorumlulukları yüklüyor? Sürecin dili, yöntemi, yol haritası ne olmalı? Mevcut iktidar, hedeflenen demokratik dönüşümü sağlayabilir mi?

Meclis vurgusu, Cumhur İttifakı, Kandil ve İmralı’nın bu kararı vermesiyle ve silahsızlanmanın sağlanmasıyla bu sorunun çözülemeyeceğini bize gösteriyor. Daha geniş bir mutabakatın Meclis’ten başlanarak örülmesi gerekir. “Silahlı çatışma çözüm arayışı”ndan, “silahsız, siyasal çatışma çözüm arayışı”na geçtiğimiz kanaatindeyiz. Bunun müzakere yeri, yöntemleri farklı olmalı, geçmişteki arayışlardan da bir farkı olmalı.

“Büyük rol ana muhalefetin”

Silahsızlanmanın tamamlanması iki-üç ayda olacak bir iş değil, zaman alacak. Aslında Kürt siyasal hareketi şuna karar vermiş; çözüm mücadelesi artık bu alanda verilecek. Öcalan ilk açıklamasında, “Ben bu sorunu hukuk ve politika zeminine taşıma kudretine sahibim” demişti. Şimdi bu açıdan demokratik siyaset kanallarının açılması ve güçlenmesi mücadelesi başlayacak. Burada her şeyden önce muhalefete çok önemli bir rol düşüyor.

Son on yılı dikkati aldığımızda mevcut hükümetin gerçekten bir bütün olarak Türkiye toplumunun ihtiyaç duyduğu bir demokratik dönüşüm yapabilme kabiliyeti oldukça zayıflamıştır. O zaman bu işin yükünü ana muhalefet ve demokrasiden yana, barıştan yana olanların yüklenmesi gerekir.

Demokrasi mücadelesi yürüten, “iktidara adayım diyen” ve bu konuda epey bir yol almış olan CHP’nin artık Kürt meselesinde dil değiştirmesi gerekiyor. Başka bir bakışla süreci örmesi, bu işin gerçekten daha sahici bir biçimde çözümünü kolaylaştıracaktır.

“Bu dar bakış, akıl tutulması”

“Ahmet Türk, Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne başkan olarak görevine iade edilecek ama Ahmet Özer ya da Ekrem İmamoğlu cezaevinde kalacak” gibi iddialar söz konusu. Böyle bir şey yok. Bu kadar dar bakılması akıl tutulmasıdır. Eğer tutuklularla ilgili herhangi bir yasal düzenleme yapılacaksa, bu bütün Türkiye için uygulanabilecek bir ilerleme olmalıdır. Bunu yapabilecek bir iradenin oluşması gerekiyor.

Öncelikle muhalefetin sükûnetle soruna yaklaşması gerekir. Hep bir panik, korku, çekince hali var. Ayrıca CHP’de son birkaç yıllık süreçte bir değişiklik de gözlemliyoruz. Özgür Özel’in Van’da miting yapmasını ve oradaki ifadelerini pozitif bir yerden değerlendirmek lazım. Ve bu konuda kendilerini geliştirmek için çaba sarf ettiklerini de biliyoruz. Mesela Meclis’te Demokrasi ve Hukuk Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun bir ayağının da Kürt meselesi olması gerekir. Ancak artık başka bir dille, bu konuda hazırlıklı olduklarını göstermelerini ve iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını daha net söylemeleri lazım.

“Özgür Özel projelerini açıklamalı”

AKP’nin “Kürt sorununu biz çözdük”, MHP’nin ise “Kürt sorunu yoktur” söylemlerinin yanı sıra; CHP’nin “Kürt sorununu tanıyoruz ve bu sorunu çözeceğiz” tutumu değerlidir. Sayın Özel, bunu nasıl yapacağını bugünden izah etmek zorundadır. Projelerini anlatarak, iktidar yürüyüşlerini daha da güçlendirecek bir yola girmesi gerekiyor. Demokrasi ve barış yanlılarına düşen görev ise konuda muhalefeti cesaretlendirmektir. Toplumun eşit yurttaşlıktan başka yolu olmadığını, bunun zemininin hukuk olduğunu ve çözümün herkesi kapsaması gerektiğini anlatmamız gerekir. Başka türlüsü zaten ayrımcılıktır.

Diğer yandan bu süreçte Cumhur İttifakı’nın bu konuda sınırları belli, atabileceği adımlar oldukça sınırlı, çok küçük dokunuşlarla süreci tamamlama gibi bir yaklaşımı var. Ancak bir yola girilmiş olması da iyi bir şey. Çünkü artık savaşı, çatışmayı, ayrımcılığı değil; barışı konuşuyoruz. Düşünün yani bir sene önce “DEM Partililerin maaşlarının hazineye devrini” konuşuyorduk, bunu öneren Devlet Bahçeli’ydi. Bugün barışın sesini yükseltmek için daha elverişli bir ortam oluştu. Bunun kıymetini bilelim ama burada da durmayalım artık.

Son yedi ayı şöyle geçirdik: “Öcalan böyle bir çağrı yapmaz, Kandil buna cevap vermez, Kandil bu kongreyi toplamaz.” Hepsi oldu… Hatta hiçbir şart da koymadan. Sadece bir öneri var, o da ‘Meclis sorumluluk alsın’. Şimdi sorgulama yapmakla zaman kaybetmektense bir irade ortaya koyulmuş, bu iradenin kıymetini bilmek gerekir.

İspanya örneği

Dünyada da benzer süreçleri yaşayan ülkeler var. Bunların en çarpıcı ve sonuç alınabilmiş örneği İspanya… ETA üyelerinin silah bırakarak reel siyasete uyum sağlama süreci ile bugün Türkiye’de yaşanan süreci nasıl yorumlarsınız?  

İspanya örneğini iyi değerlendirmemiz gerekir. İspanya’da süreci başlatanlarla, tamamlayanlar aynı değildi. İktidar değişikliği oldu ve demokratik vaatlerle gelen bir yönetim oluşunca başarıyla sonuçlandı. Şimdi Türkiye biraz böyle… Yani bugün mevcut siyasi rejimin demokratikleşme eksenli bir çözüm süreci olmadığını zaten Cumhur İttifakı kendisi de itiraf ediyor. Burada barış sözlüğünü kullanmamaları sadece kamuoyuna aldatmak değil. Gerçek anlamda onların için sorun önce, PKK’nin silah bırakması, kendini feshetmesi. Şimdi PKK silah bıraktı ve dönüşüme uğraması gerekir. Siyasete dönmesi gerekir. Kandil’de artık bundan sonra domates üretecek halleri yok. Bunun gerçekten artık hukuk alanında ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için yapılması gerekir. İspanya’da da böyle olmuştur. Meclis’te temsil edilmelerinin kanalları açıldığı için sonuç alınabildi. Yani demokratik dönüşümü savunan bir siyasal parti iktidar olduğu için çözüm ulaşabildi.

Diğer ülkelerde durum nasıl?

Şimdi birçok ülkede, özellikle Güney Afrika ülkeleri gibi ülkelerde bu süreçler başka işledi ve hiçbirinde İspanya’daki gibi demokratik bir dönüşüm söz konusu olmadı. Demokrasiyi, eşitliği, adaleti savunan iktidarlar, etnik sorunların çözümünde ve çatışmasızlığın sağlanması noktasında ana unsur olmadı.

İrlanda, önceki dönemin darbecisi Milli Savunma Bakanı iktidara geldi ve sonra ‘barış anlaşması’ imzaladı. Barış görüşmesi yapıldı diye, darbe girişiminde bulunan Savunma Bakanı’nın döneminde savaşçıları getiren insanlara para ödülü veriyordu. Ve o ülkede bir yığın işsiz insan silahlı olmayan insanları öldürüp, ‘ben silahlı militan öldürdüm’ diye para aldığını tarih yazdı. Güney Afrika’da ırkçı bir yönetim süreci işletti. Yani ancak demokratikleşerek ve demokratik bir yönetimle başarıya ulaşılabilir.

“Tek bir çözüm yolu yok”

Bugün Irak yönetiminde, Barzani yönetiminin gerçekten sosyal demokrat bir çizgide olduğunu kimse söyleyemez. Oradaki yurttaşların sosyal ve demokratik hakları çözülmüş değil, hala demokratik bir sistem oluşmuş değil. Peki çözülen neydi? Silahlı mücadele devri kapandı, siyaset devri başladı. Kürtlerin kendilerini ifade edebilecekleri bir devlet kuruldu. Tek bir sistem yok bir Süleymaniye sistemi bir de Erbil sistemi var.

Artık bizim de böyle sorunlar için dünyada tek bir çözüm yolunun olmadığını bilmemiz gerekir. Bugün yenilen noktada PKK tarafı başka bir paradigmaya girdi. Artık ulus devleti, demokratik özerklik gibi çözüm önermeyen bir masada değiller. Öcalan’ın son açıklamasında da dediği gibi “Kendini yenilemeyen bütün yapılar toplumla barışmanın yolunu gönüllü yapmalıdır”; kendi hareketi için de “Biz devleti silah zoruyla yenemedik, devlet de bizi yok edemedi, o zaman yapmamız gereken toplumla barışmak.”

Şimdi, Türkiye’nin demokratik dönüşümünü tamamlayabilmesi için demokrasiden yana, adaletten yana, barıştan yana olan bütün güçlerin, artık kendi ezberlerini bozarak bu realiteye uygun yeni yol haritasına ihtiyacı var. Bizim de ezberlerimizi bozmaya ihtiyacımız var.

İlginizi Çekebilir

Rusya: Ukrayna krizine uzun vadeli barışçıl çözüm bulma konusunda kararlıyız
DEM Parti MYK’den ilk açıklama: Demokratik çözümün önündeki ‘gerekçe’ kalktı

Öne Çıkanlar