“Kalbim!
elimden tut
elimden tut
sensiz bir şey yapamam.”[1]
‘Aşkla Sana’, ‘Gezgin’, ‘Ferhat’, ‘Sevdadır’, ‘Adak’, ‘Beyaz Ölüm Kuşları’, ‘Bir Gün Sevişmeyi Bana’, ‘Eski Bir Gün İçin Şiirler’, ‘Günler Perişan’, ‘Her Şey Tekrardır Biraz’, ‘Hüzün Mevsimi’, ‘Merhaba Canım’, ‘Orman’, ‘Pencere’, ‘Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’, ‘Sığıntı Kuşu’, ‘Yeryüzü Ağacı’, ‘Kan Reçetesi’ndeki dizelerinden anımsayacaksınız Onu…
“alnını/ dağ ateşiyle ısıtan/ yüzünü/ kanla yıkayan”lardandı…
“göğü kucaklayıp getirdim sana/ kokla/ açılırsın”; “zeki müren’i seviniz” diyenlerdendi…
Sevdanı, kavganı, umudunu dizelerine döken; cam kolonyasını anlatan; elinizi tutarcasına yüreğinizi yakalayan; aşkla, şiirle ve isyanla bezenmiş hayatın özetiydi…
Arkadaş(ımız) Z. Özger’di O…
* * * * *
5 Mayıs 1973’te, Ankara Kızılay’da Meşrutiyet Caddesi’nde yürürken düşer Arkadaş, Numune Hastanesi’ne kaldırılır. Beyin kanaması geçirmiştir, aynı gün kaybeder hayatını. 9 Mayıs’ta Ankara Karşıyaka Mezarlığında toprağa verilir: Ada H: 9, Parsel: 12.
1971’deki Siyasal Bilgiler Fakültesi yurt baskınında başına aldığı ağır darbelerin neden olduğu düşünülür beyin kanamasına. Arkadaş’ın “günler perişan” dediği dönemlerdir.
Hüseyin Cevahir’in SBF’deki bir toplantıda, “Arkadaşlar, bir daha toplantı yapamayabiliriz,” dediği ve kısa bir süre sonra İstanbul’da, Maltepe’de öldürüldüğü dönemler.
Ankara SSBF Basın Yayın Yüksekokulu öğrencisidir Arkadaş. 1948 Bursa doğumludur. Şair olarak bilinir üniversitede. Ama devrimci mücadelenin de hep içinde olmuştur.
ODTÜ, Hacettepe ve SBF Öğrenci yurtları birbirlerine yakın tarihlerde polisler tarafından basılır. 24 Ocak 1971 SBF Yurt Baskını sırasında Sinan Kazım Özüdoğru, yurtta kalanlara seslenir, “Arkadaşlar…” der, “çıkmak isteyen çıksın, kapıları kapatıyoruz.” Arkadaş Zekâi Özger, çıkmayanlardandır.
Yaklaşık 300 öğrenci ile, sekiz saat boyunca yurt savunması yapılır. Daha fazla dayanamaz içeridekiler, silahları yoktur, sopaları yoktur. Kapıları kilitleyerek içerideki malzemelerle savunurlar kendilerini. Polislerin yardımına sivil faşistler gelmiştir. Yaralılar çoktur. Daha fazla direnemez Arkadaş ve diğerleri. Dışarıda, polis-sivil faşist işbirliği ile oluşturulan kordondan coplanarak, kaba dayağa maruz kalarak gözaltına alınırlar. Arkadaş da diğerleri gibi gözaltında işkenceye maruz kalır.
İşte başındaki ağrılar bu yurt baskınından ve gözaltı sürecinden kalmadır Arkadaş’ın. Kız kardeşine bir gün: “Biliyor musun, bir gün dayanılmayacak kadar ağrıyor. Sanki kafamın içi sallanıyor, boşalıyor gibi. Acaba kötü bir şey mi var?” diyecektir. Ama kız kardeşinin “Derhâl bir doktora görün” tavsiyesini de hep ihmal edecektir.
Sonrasında bu yurt savunmasını, arkadaşlarıyla birlikte yaşadıklarını “Adak” şiirinin konusu yapacaktır Arkadaş.
“biz üçyüz yurtseverdik/ bir gün sularken çiçeklerimizi/ üçbin kişilik düşman ordusu/ ve onun paralı sivil askerleri/ saldırdılar yurdumuza”
Şiirin devamında “daha da vuruşurduk/ daha kaç yüzyıl saat” diyecektir Arkadaş, “ah aymaz gece, oynaş gece/ iğrenç karanlığıyla gelince/ yurdumuzun yarısı düşman eline geçti/ üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti.”
Ankara’nın bu en sarışın, en ince şairi; şair olmanın, şiir yazmanın sorumluluklarını da taşıyacaktır hep. Şiirinin üslup itibariyle İkinci Yeni’ye ve soyut şiire doğru evrildiğinin söylenildiği dönemlerde dahi toplumsal olanla, güncel olanla bağ kurmayı sürdürecektir. En imgesel metinlerinde dahi, birlikte yaşamanın, dostça yaşamanın, eşit ve adil yaşamanın özlemini dillendirecek ve mücadeleye çağıracaktır bizleri.[2]
* * * * *
8 Ocak 1948 -5 Mayıs 1973 yaşayan O, Selanik göçmeni işçi bir ailenin çocuğu. Kavganın, geçim sıkıntılarının arasında bir ailenin hayatta kalan yedi çocuğundan beşincisi aslında.
Kardeşi Şükran Tekin’in anlatılarında aile yaşamıyla ilgili babalarının düşük maaşlı bir işte çalıştığını görüyoruz. Sakin ve sessiz bir baba, üstelik hem şiiri hem de anneyi çok seven bir baba. Temiz, otoriter bir anne. Evin yöneticisi. Çocuklarının okuması ve eve yardım olması için tütün fabrikalarında çalışan bir kadın. Çocuk yaşlarda kemik hastalığına yakalanıyor Zekâi. Annesi ile paylaşıyor bir hastane odasını ve annesinin sevgi ve şefkati onu yaşama döndürüyor. Şükran Tekin’in Zekâi’nin ölümüne yönelik söyledikleri ise şunlar:
“Çocuk yaşta ölümle yaşam arasındaki savaşı kazanmıştı. Ama son savaşı, ne yazık ki ölüm kazandı. Bu öylesine büyük bir haksızlık ki! O, ölümü hak etmemişti. Yaşam zaten haksızlıklarla dolu değil mi? O üretken beyni yok ettiler. O sain, sevdalı, cesur yüreği söndürdüler. Bizlere, sevdiklerine unutamayacakları bir acı bıraktılar. Yok edemeyecekleri bir şey var: Arkadaş Zekâi Özger’in kısa süren yaşamında ürettikleri. Beden olarak Zekâi artık yok. Ama arkadaş Z. Özger yazdıklarıyla, dizeleriyle hep var olacak; dudaklarda, beyinlerde ve meydanlarda”ydı![3]
* * * * *
Asıl adı Zekâi Özger idi. “Arkadaş” müstearını, içindeki sıcaklıktan olacak, kendi seçmiş ve şiirlerini bu adla yayımlamıştır.
Babası Ali Bey (Özger) yoksul bir işçi olduğundan sürekli çalışmaya devam etmek zorunda kalmış, Arkadaş’ın kız kardeşi Şükran Tekin’in de belirttiği gibi hafta sonları evde, çevredekilerin ayakkabılarını tamir etmeye başlamıştır.
Arkadaş’ın yakın çevresi onun sessiz, sakin ve içine kapanık bir çocuk olduğu savında birleşirler. Küçük yaşlarda geçirdiği kemik hastalığı (osteomyelit) Bursa’da hep birlikte yaptıkları bahçeli evde, annesi Fahriye Hanım’ın ektiği hercai menekşeli sevgi yuvasında ilk kırılmaya sebep olur. Zorlu ameliyatlar sonucunda aylarca hastanede yatmak zorunda kalan ve uzun süre koltuk değnekleriyle dolaşan Zekâi, bundan böyle kendini dünyaya daha da kapatacaktır. Yürürken aksayan, sağ bacağı sol bacağına göre daha kısa kalan Zekâi, ilkokul, ortaokul ve lise sıralarında şiiri, romanı, tiyatroyu ve edebiyatı bir sığınak belleyecektir.
Hikmet Kıvılcımlı’nın, Mihri Belli’nin konferanslar verdiği, sürekli siyasal etkinliklerin düzenlendiği Hukuk Fakültesi’nde çelimsiz ve narin gövdesiyle, sanata tutku derecesinde bağlı olmasıyla dikkat çeken şairdi.[4]
* * * * *
Arkadaş Z. Özger’in yayımlanan ilk şiiri, ‘Soyut Dergisi’nin Ağustos 1967 sayısında yayımlanıp, kendinden söz ettiği ‘Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’dı ve çok önemliydi.
“Şiir hayatı değiştirebilir mi? Şiir bir insanın en derininde saklaması ve kimseye söylememesi emredilen ‘şeylerini’ orgazmik bir duyguyla sağına soluna saçmasını sağlar mı? Şiir yıllarca tutmaya cesaret edemediği eli tutacak cesareti verir mi? Söz konusu olan Arkadaş Z. Özger ise, benim için ‘Evet’,”[5] Bawer Çakır’ın ifadesindeki üzere…
Cesur, içten ve kararlıydı: Kara günlerde kaleme alını kimi dizeleri: “Pencereyi kapama/kuş dolabilir içeri,” de derdi; “Kara yeller ak yelleri dövende/ sevdanı yüreğine kuşat/ al sesimi vur kanının gümbürtüsüne/ zamanıdır dağları delmenin, Ferhat” de…
“Alnını/ dağ ateşiyle ısıtan/ yüzünü/ kanla yıkayan” dostlarına seslendiği şiirinde, “şimdi senin uzanıp yattığın otlarda/yarın yeni bir yeşillik büyüyecek” diye haykırırken vazgeçmeyen bir bağlanmışlığın altını çiziyordu karanlıkların ortasında…
Sina Akyol bir şiirinde, “Erken öldük/ erken ölen mintanıyla gömülsün” dediği Arkadaş Z. Özger, erken ölen devrimci bir şairdi ve eşcinselliğiydi.
Ankara’da öğrenciliğinde O, devrimci kişiliğinin yanı sıra eşcinselliğe vurgu yapan şiirler de yazmıştı.
Grup Yorum’un 1989 yılında çıkardığı ve hepimizin çok sevdiği “Cemo/ Gün Gelir” adlı kasetinde üçüncü şarkı, Arkadaş Z. Özger’in, “Aşkla Sana” adlı şiirinden uyarlanan bestelenen ve sözleri eşcinsel bir şaire aitti. Eşcinsel hareketi devrimci hareketin dışında algılayan ve bir hastalık olarak görenlere hatırlatılır![6]
* * * * *
“… ‘Merhaba Canım’ adlı şiirinde ‘zeki müren’i seviniz’ dizesiyle biten bu şiirin yayımlanmasıyla birlikte, kimileri ters bakmaya başlayacaktır ona. (Ben dahil.)… Bir gün olsun, slogancı şiir yazmadı Arkadaş… İyi ki, -bir süre dışlandıysa da- ‘başka bahçeler’de gezindi. Eğer posterlere alınan dizelerinde bile, slogancı bir söyleyişin izlerine rastlayamıyorsak, bunun temelindeki neden, gezindiği ‘aykırı bahçeler’dir. Bu ‘aykırı bahçeler’in başlığı ise Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’dır.”[7]
O; “Zeki Müren’in herkes tarafından itildiği, ‘ibne’ denip horlandığı zamanlarda, ‘Merhaba Canım’ şiirini ‘Bir gün elbette Zeki Müren’i seveceksiniz’ diyerek bitirmiş, çok cesur, tutkulu, zamanının ilerisinde ve en önemlisi, eşcinselliğin konuşulmadığı günlere/zihinlere okkalı bir yoldaşlık resmi çizmişti.
Buradaki ‘Zeki Müren’ aslında eşcinsellerdi-anlayana yani… Arkadaş, görmeyen/ duymayan/ bilmeyen ve en beteri, konuşmayan topluma ‘Bir gün elbet eşcinselleri görmezden gelemeyeceksiniz’ demişti.”[8]
* * * * *
Şiir(ler)i, toplumsal gerçekçilik ile ikinci yeninin tadını aynı anda veren O; en az Arthur Rimbaud veya Edgar Allan Poe kalibresindeydi.
Egemen erkek dünya içinde neliği, kimliği sorgulayan Arkadaş’ın şiirleri yaşantısını anlatır sanki.
Dönemin “maskülen” tarzına karşı bambaşka bir söylem geliştirir; maço kavramlara karşı yakınlık hissetmez hissedemez; ‘Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası’yla erkek edebiyatına dokundurur.
Aşkı, devrimi ve daha birçok şeyi kendine özgü üslubuyla anlatır; naiftir, yoğundur ve en önemlisi de bordodur; suya vuran güneş ışıltıları gibi durudur; güzel şiir(ler)in şairidir.
“Arkadaş’ın şiiri ‘arayan’ bir şiirdir: Tamamlanmamış bir şiirdir Arkadaş Z. Özger’in şiiri, fakat ‘oluşmuş’ bir şiirdir. Bir şiirin ‘oluşması’, ‘belirmesi’ ise, tamamlanmış, bitmiş şiirlerin çoğunda rastlanmayan bir ‘özgünlük’le ifade edilebilir.”[9]
Evet Arkadaş “Birey”in şiirini yazmıştır ve Arkadaş’ın şiiri “Devrimci” bir şiirdir de.
Sevgiyi “tragedyanın kaynağı, yaşamın kökeni, insanı var kılan umut” olarak tanımlayan Arkadaş, aşkın öldüğü günü anlatırken, “işte o gün her şey ölür” derken; acılarını anlattığı dizeleri de oldu; umut dolu düşlerini sayıkladı da…
Ve bir şiir yazdı duyulmasını istediğinden tüm içtenliğiyle…
Özetle: “Arkadaş Zekâi Özger’in şiiri dikkatli incelendiğinde görülecektir ki Arkadaş’ın zarifliği yalnız fotoğraflarda kalan bir şey değil, şiirlerine sızmış, onları, şiirlerin her dizesini ayrıntılarla örmüş bir şey…” Yani, “Bir adım, bir omuz verme, bir başı göğse yaslaması meselesi Arkadaş. Şiirleri zaman zaman gizli zaman zaman son derece açık ricalarla dolu… Hatta sessiz bazen… Saçları taralı… Bir balkonda… Ankara’da… Söylediği gibi işte: Öfkeyle çoğalan bir teklik…”[10]
* * * * *
Aşkla yaşanan ve dünyayı değiştirme cüretiyle betimlenen bir eylemlilik hâliydi Onun için hayat.
Bu tutkuyla yaşayan onlar için hayat, aşk olmaksızın sessiz bir mezarlıktan başka bir şey değildi.
İş bu nedenledir ki, “Anne bak kral çıplak” haykırışındaki üzere en tutkulu aşıklar devrimcilerdi.
Galiba bundan ötürü “Biz hepimiz önce küçük birer çocuktuk,” derdi Arkadaş Z. Özger; sadece 25 yıl süren kısacık hayatının da kanıtladığı ve “Kara yeller ak yelleri dövende/ Sevdanı yüreğine kuşat/ Al sesimi vur kanının gümbürtüsüne/ Zamanıdır dağları delmenin, Ferhat// Ölürsem dağlar için ölürüm Ferhat/ Kalırsam vuruşkan şahan gibi.”
N O T L A R
[*] Kaldıraç, No: 227, Haziran 2020…
[1] Arkadaş Z. Özger.
[2] Muharrem Demirdaş, “Gideli 43 Yıl Oluyor: Arkadaş Zekâi Özger”, 16 Mayıs 2016… http://postdergi.com/arkadas-zekai-ozger/
[3] Kadir Demiray, “Ölümünün 44. Yılında Anılarıyla: Arkadaş Zekâi Özger”, 5 Mayıs 2017… https://gaiadergi.com/olumunun-44-yilinda-anilariyla-arkadas-zekai-ozger/
[4] Utku Özbay, “Politik Bir Söylem Olarak Arkadaş Z. Özger Şiiri: Bir Giriş Denemesi”, 15 Temmuz 2019… http://www.ekdergi.com/politik-bir-soylem-olarak-arkadas-z-ozger-siiri-bir-giris-denemesi/
[5] Bawer Çakır, “Arkadaşım ‘Şa’, Arkadaşım ‘İr’, Arkadaş’ım Şair”, 18 Temmuz 2009… https://m.bianet.org/biamag/diger/115951-arkadasim-sa-arkadasim-ir-arkadas-im-sair
[6] Ahmet Saymadi, “Bir Gün Değişir Elbet!”, 11 Ocak 2014… http://www.agos.com.tr/tr/yazi/6326/bir-gun-degisir-elbet
[7] Sina Akyol, “Arkadaş Z. Özger ve Şiir İçin”… http://www.siirparki.com/azozgeredair1.html
[8] Bawer Çakır, “Arkadaşım ‘Şa’, Arkadaşım ‘İr’, Arkadaş’ım Şair”, 18 Temmuz 2009… https://m.bianet.org/biamag/diger/115951-arkadasim-sa-arkadasim-ir-arkadas-im-sair
[9] Haydar Ergülen, “Bir ‘Arkadaş’ın Şiiri”, Birgün Pazar, Yıl:14, No:576, 25 Mart 2018, s.16.
[10] Onur Akyıl, “Elbette ‘Sevdadır’…”, Birgün, 7 Aralık 2019, s.14.