BAŞKALAŞANLARDAN DEĞİL, GELİŞENLERDENDİ GÜLRİZ SURURİ[*]
TEMEL DEMİRER
“Akıllı bakan korkunç ve tehlikeli görünür.
İnsan beyni aslanın pençesinden
daha korkunç bir silahtır.”[1]
Virginia Woolf’un, “Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, gülümseyerek dünyadan geçenlerin. Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, onurlu bir yaşamı seçenlerin,” betimlemesine sonuna dek layık olanlardandı…
* * * * *
Nereye nasıl defnedildiği bilinmeyen, sessizce aramızdan çekilen sanatçıydı; 2019’la beraber sessiz sedasız göçüp gitti.
Manevi kızı Zeynep Miraç Özkartal, “Sessiz bir defin istediği için vasiyetini yerine getirdik. Kendisi definden sonra duyurulmasını istedi. 31 Aralık 2018’de kaybettik. Bugün, 1 Ocak 2019’da defnettik. Vasiyeti gereği başka bilgi paylaşamıyoruz,”[2] açıklamasını yaptı.
Bir ateist gibi yaşamış ve bir ateist gibi ölebilmiştir Aziz Nesin gibi… (Sadece “ateist” olmaktan öte, “militan bir ateist”ti.)
Her ortamda “tornistan” yapmadan başını dik yaşadı; ölmeden birkaç ay evvel, “Benim neslim geleceği çok güzel hayal etmişti. Gelecek çok kötü geldi maalesef,” demişti.[3]
89 yaşında ‘Posta Gazetesi’nin, “Yaklaşan seçimle ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, “Varlıklı olanların, imkânı olanların çoğu ülkeyi terk etmek istiyor. Haklılar. Bu hâliyle bu ülkede durulmaz, yaşanmaz. Yaşanmaz hâle geldi. Korku toplumu olduk,” yanıtını dobra dobra vermişti.[4]
* * * * *
En iyiler(imiz) birer birer eksilip gidiyorlarken; “Bizdeki cenaze törenleri kötü oluyor. Bana samimiyetsiz geliyor. Avlu kokteyllerine dönüşüyor,” diyen O, insanlara büyük bir tevazu dersi veriyordu sanki.
Ne güzel kadın, ne güzel bir hayat ve Arthur Schopenhauer’in, “Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın,” saptamasındaki üzere ne güzel bir gidiş.
Ölüm, her yaş için kabullenmesi zor bir gerçeklikken; ölüm(süzlüğ)üyle bile farkını ortaya koymuştu.
Nesin Vakfı’nın yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu, Sururi’nin ölüm ilanını kendisinin yazdığını açıklarken;[5] Gülriz Sururi ve 2017’de vefat eden eşi Engin Cezzar’ın, İstanbul Gümüşsuyu’ndaki beş katlı binalarını kültür ve sanat evi yapılmak üzere Nesin Vakfı’na bağışladığı duyuruldu.[6]
“Elime para geçtikçe çocuk okuttum… Bilhassa kız çocuklarının eğitim görmesi benim için çok önemli,” demişti.
* * * * *
Rafine bir sanatçıydı, sonsuzluğa göçüşü de kendi gibi zarifti.
“Hiç yaşlanmayan”; ince bir kadındı; güzeldi, yetenekliydi, akıllıydı; yeri dolmayacaklardandı.
“Gül yağmuru” anlamına gelen “Gülriz” adını Ona; Abdülhak Hamit Tarhan koymuş ve annesinin öldüğünü 6 yaşına kadar saklamışlar kendisinden.
Annesi primadonna, babası tenordu; Muhsin Ertuğrul, “Annesi gibi yetenekliyse çocuk tiyatrosunda oynamaya başlasın” demişti.
Annesi primadonna Suzan Lûtfullah Sururi, babası ilk operet kurucularından Lûtfullah Sururi idi; kendisi de -anne karnından sonra- ilk kez Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle 12 yaşında sahneye çıkmıştı.
Benzersiz serüveni ve sürekliliğiyle tiyatroya damgasını vuran Gülriz Sururi için Cemal Süreya, “Tiyatromuzda daha zengin bir tereke düşünülemez. Kenterlerde de sanatsal aile değerleri var. Ama Gülriz’in bambaşka. Bu yönden Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibi bir serüven söz konusu. Benzersiz, yenilenemez ve tek. (…) Gülriz’in gözleri elmacık kemiklerinin sarp kayalıklarının altında derinleşen iki göl gibi duruyor. Hiç bozulmayacak. Yaşadığımız dönem birtakım simgelerle anlatılırsa ileride, onunla da anlatılacak,” derdi.
‘Sokak Kızı İrma’dan ‘Keşanlı Ali Destanı’na, ‘Ferhat ile Şirin’den ‘Teneke’ye, ‘Zilli Zarife’den ‘Kaldırım Serçesi’ne yıllar boyunca rol aldığı her oyunla çoğalan Gülriz Sururi, 1999’da kaleme aldığı ‘Söyleyeceklerim Var’ oyununun ardından sahnelere veda etti.
‘Kıldan İnce Kılıçtan Keskince’si (1978) otobiyografik yapıtıydı.
Orada “İlk maaşım 28 lira 36 kuruştu. Neler almamıştım o parayla. Babamla çıkmıştık çarşıya. Elbiselik kumaş, ayakkabı, çorap, yün bir ceket, babama hediye bir kravat almıştım. Daha bir sürü ufak tefek. Babam o kravatı “Kızım aldı” diye gösterip dururdu herkese. Eskisi gibi meraklı değildim artık operet seyretmeye,” notunu düşmüştü.
Yayımlanmış altı kitabı vardı: ‘Kıldan İnce Kılıçtan Keskince’,[7] ‘Biz Kadınlar’,[8] ‘Bir An Gelir’,[9] ‘Girmediğim Sokaklarda’,[10] ‘Gülriz’in Mutfağından’,[11] ‘Seni Seviyorum’…[12]
* * * * *
“Ben bu adamı 55 yıldır deliler gibi seviyorum,”[13] dediği hayatının aşkı Engin Cezzar’a delicesine bağlanmıştı. Kolay mı? “Baharı da, yazı da, kışı da aynı adamla yaşamanın tadı hiçbir şeyde yok!” diye haykırmıştı Engin Cezzar için…
“Eşi benzeri zor bulunur bir aşktı onlarınki… Şartsız şurtsuz, hesapsız kitapsız… İçten, yürekten… Gülriz ile Engin!
Tam 56 yıldır sevgiliydiler… Büyük mutluluklardan, büyük acılardan geçtiler… Son 40 yılı geceli gündüzlü hiç ayrılmadan yaşadılar. Ve gün geldi, tiyatronun gelmiş geçmiş en büyük devlerinden Gülriz Sururi, tiyatronun efsane ustalarından Engin Cezzar’ını kaybetti. Doktor, ‘Öldü’ dediğinde eli Gülriz’in avcunun içindeydi. Aslında, sadece o an değil, hep Gülriz’in kalbinin içindeydi. Bir an bile ayrılmamacasına…
Felç geçirmişti Engin Cezzar, konuşamıyordu ama onlar kendilerine o hâlde bile mükemmel bir ortak dünya yarattılar. Hayatın onlardan aldığına kafa tuttular ve sadece seslerden oluşan yeni bir dil icat ettiler; aşkın dilini…”[14]
Arkadaşı, yoldaşı Engin Cezzar ile ilkin 29 yıl evli kalmış (1968-1997) ve daha sonra Engin Cezzar’ın aldatmalarından dolayı boşanmışlar; 2 yıl ardından tekrar evlenmişlerdi. (1999-2017)
Gülriz Sururi Engin Cezzar’ı yani “Tiyatronun Olimpos Dağı’ndan”;[15] “Muhsin Ertuğrul’un Hamlet’iyle tanınan”;[16] “Sahnelerin belleğine kazınan”;[17] “Sahne ustası”;[18] “Yetenek kaşifi”;[19] “Vefat haberi, toprağa verildikten sonra duyurulan,”[20] Onu; ‘Hamlet’ olduğu kadar ‘Keşanlı Ali’ de olan aşkını çok ama pek çok seviyordu… 2011’de felç geçiren Engin Cezzar’a, aşkından bir şey eksilmeden, göz bebeği gibi bakmayı sürdürecekti…
* * * * *
Müthiş sevecenliğiyle, gizemli görünümlüydü; büyük, hatta dev gözlü bir kadındı; sanatsal duygular uyandıran bir simaydı… ‘Keşanlı Ali Destanı’, ‘Kaldırım Serçesi’ gibi tiyatro yapıtlarda başrolleri üstlenip, rollerin hakkını sonuna dek vermişti.
Zamanla şarap gibi güzelleşen oyuncuydu; -tekrar olacak ama- çok güzel gözlere sahipti. Devasa elmacık kemikleriyle tiyatronun ‘Sokak Kızı İrma’sı, küçük ‘Hanfendü’süydü…
“Para için sanat yapmaktan kaçınmak gerektiğini, bunun etik olmadığını savunan”dı; “Bir insanı ‘mutlu edecek şey ile mutsuz edecek şey aynı olduğunda nasıl davranmalı?” sorusunu dillendirendi…
“Klasik bir beyaz Türk” olarak nitelenmişti. Kişiliği hakkında “narsist ve kaprisli” diyenler olsa da; “elitist” olarak nitelense de; çok açık sözlüydü; örneğin meslektaşı Ali Poyrazoğlu için, “Ben onun tiyatro yaptığını bilmiyorum. Pardon Ali tiyatrocu mu? O iyi bir işadamı” demişti; herkes “ayakta alkışlar”ken, A.R.O.G’u beğenmediğini söylemişti…
8 Mart 2013 akşamı ‘Skytürk 360’da Hilmi Hacaloğlu’nun programında, “Kutsal kitapları okuyan ama anlamayan dindar, hem okuyup hem anlayan ateist, hem okumayıp hem de anlamayan yobaz olur,” deme cesareti göstermişti.
“Gökten inen kitaplara inanmıyorum,” diyen O, yobaz dolu bir coğrafyada cesurca ateist olduğunu açıklamış ve böyle yaşayabilmişti!
* * * * *
“Yıldız (Kenter) her zaman sinemada rol alabilme şansı buldu, benim içimde kalan ukde budur.” diyerek açıklamıştı. Çoğunluğa bulaşmış “İlgi beklemek-beğenilmek-tanınmak-pohpohlanmak,” benzeri hastalıklardan uzak kalabilmişti. Sadece kocaman gözleri değil, kocaman bir de yüreği vardı…
‘Posta’ gazetesine 86 yaşında, bikinili poz verip; “Aynalara küsmedim, çerçevelerden aynaları alıp eski fotoğrafları koymadım,” diyerek; yaşına rağmen formda kalabildiği için “kendisiyle gurur duyduğunu” söyleyip; “Yaşlılığı hiç düşünmeden yaşadım,” diye eklemişti.[21]
* * * * *
“Gülriz Sururi; genç, dinç, hayata ve tiyatroya büyük bir enerji ve sevdayla bağlı ‘özel’ bir insan, ‘özel’ bir sanatçıydı. Bilindiği gibi, onun 2017’de çıkan anı kitabının adı, Yunan mitolojisinde ‘Bahar Rüzgârı’ anlamına gelen ‘Zefiros: Ebedi Gençlik Rüzgârı’dır. Gülriz Sururi, bu rüzgârı arkasına almış ve elini attığı her alanda başarılı olmuş bir sanatçı. Kitabın girişinde; ‘Tiyatro beni bir ana gibi sarıp sarmaladı. Ne sordumsa cevapladı. Öğretmekten hiç bıkmadı. Yol gösterdi…’ der”di.[22]
“Tam bir yıldızdı”;[23] “Sahnede göz kamaştıran bir oyuncuydu”;[24] “Dediğim dedikti, kararlıydı”;[25] “Aktivist kişiliği, ilkeli davranışları ve her zaman ilerici bir duruş taşıması tabii ki çok önemli”ydi.[26]
Kolay mı? Gülriz Sururi’ye veda ederken Genco Erkal’ın hakkında, “Sadece büyük bir oyuncu değil, yaşamını sanata dönüştürmüş bir kadındı Gülriz Sururi… Giyimi, kuşamı, yediği, içtiği, evi, eşyaları, dostlukları, ilişkileriyle kendisi bizzat bir sanat eseriydi,”[27] dediği O; “Fark edilen kadın”dı![28]
Kendini kendi yarattı: Özgünlüğüyle, kişiliğiyle, görüntüsüyle… Çalışma şevki, disiplini, mükemmeli araması ve yeniliğe açıklığıyla. Sürekli kendini geliştirdi.
Çok genç yaştan başlayarak tabuları dinlemedi. Yasaklara, baskıya, sansüre, haksızlığa dimdik duruşuyla meydan okudu. Sanatın özündeki muhalifliği bir kez yakaladıktan sonra, bir daha bırakmadı.
İlkelerinden hiç ödün vermedi. Eğilip bükülmedi. Sorumluluklarını üstlenen aydın yurttaş duruşunu, dik duruşunu sonuna dek sürdürdü. Etik değerleri ve estetik değerleri hep bir arada düşündü ve uyguladı…
Aktivistti; toplumsal eylemlerden uzak durmazdı; mükemmelin peşindeydi ve yaşamında, sahnede, evde, sokakta hep mükemmeli aradı.[29]
“Hep zamanının ilerisinde bir kadındı. Dik duruşu, kimseye eyvallahının olmayışı, sevdiği adamı sonuna kadar pamuklar içinde sarıp sarmalaması beni derinden etkiledi,”[30] dedirten O, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanlardan biriydi; coğrafyamızın yetiştirdiği en değerli tiyatro sanatçılarından biriydi…
* * * * *
“Sosyalistim” dese de, “Benim için Atatürk’ün ‘Nutuk’u dünyaya inmiş son kitap” vurgulu bir Cumhuriyetçi’ydi…
* * * * *
“Değişenlerden değil gelişenlerdenim!”[31] diyen ‘Sokak Kızı İrma’ hoşça kal; biz seni çok sevmiştik…
Törensiz, habersiz “veda” edip gitti. Engin Cezzar için de aynı şeyi yapmıştı, belli ki kendi için de önceden planlamış her şeyi, her zamanki disiplini ve titizliğiyle… Dinin icaplarını yeterince bilmeyebiliriz belki, ama bunun insanlık icabı olduğunu bilmeliyiz…[32]
Unutmayacağız Onu…
Çünkü biz(ler)e; “Ben ne olursa olsun ait olduğu ortamın hep kıyısında duran ve yalnızca bir parçası olduğu kalabalığı değil, aynı zamanda yanı başındaki büyük boşlukları da görebilenlerdenim,”[33] diye fısıldayan O; Gabriel García Márquez’in, “Ucuz insanlara pahalı gelmen senin değil onların suçu. Unutma ki: insan anlayana çok, anlamayana eksik görünür. Hepsi bu!” uyarısını hatırlatırcasına yaşayarak; “Sormak istersen bayım; ben sizden de değilim, diğerlerinden de; ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. Ben hâlâ şiir okuyanlardanım. Ben ölürken vatanını yahut dinini değil, ‘sevgiliyi’ düşünecek olanlardanım…”[34] diyerek ne “Cennet Ödülü”ne, ne de “Cehennem Ceza”sına aldırmadı…
Ölüm korkusunun “ödül/ ceza” ikilemiyle insan(lık)a malettiği “absürd”e prim vermedi.
İnsanı bilinmeyen güçlerin elinden kurtarıp, bilinen güçlerin dünyasına maleden Aydınlanma ile Rönesans’ın insan(lık)ından oldu.
Onun için “Cennet”, insan(lık) aklına dayalı bir dünya düzeni ile, insan(lık)ın sorumluluğunu bilip, yaşayarak herkese yararlı olacağı, mutlu olacağı bir yaşamdı.
“Cehennem” de, insan(lar)ın ezen/ ezilen olarak bölünüp; yalancıların, hırsızların refah içinde olduğu, ezilenlerin açlık çektiği, mutsuz, eşitliksiz bir yaşamdı.
“Öte tarafta” değil; “Cennet” de “Cehennem” de bugün, bu dünyada yaşanıyordu.
Biz(ler)e bunları hatırlattı O güzel kadın; çekip giderken…
Nasıl unuturuz Onu; mümkün mü bu?
N O T L A R
[*] Kaldıraç, No: 211, Şubat 2019…
[1] Arthur Schopenhauer, Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, Çev: Ali Nalbant, Say Yay., 2018.
[2] “Güle Güle Gülriz Sururi…”, 1 Ocak 2019… http://sendika63.org/2019/01/gule-gule-gulriz-sururi-524626/
[3] “Ünlü oyuncu Gülriz Sururi Cezzar, vasiyetinde dini tören istememiş… Aziz Nesin de bu konuda tutarlı davrananlardan biriydi, dini tören de mezar yeri de istemedi. Marksist-materyalist dünya görüşünü benimseyen, belki sadece ateist ya da deist olup ‘öbür dünya’ diye bir şeye inanmayan arkadaşlarımızın ölüm haberlerini aldığımızda burada bir dolu baş sağlığı mesajı yer alıyor. ‘Allah rahmet etsin!’ diyen de var ‘Işıklar içinde uyusun!’ diyen de. Sevgili müftümüz Ergün Kuzenk bir keresinde demişti ki; Aman arkadaşlar bana ‘ışıklar içinde uyusun!’ diye yazmayın, çünkü ‘ışıkta asla uyuyamam…’ Doğru söze ne denir? Işıkta uyuyamayan insana, öbür tarafta ‘ışıklar içinde uyu’ demek beddua gibi bir şey…” (Recep Maraşlı, “Vasiyet!”, 4 Ocak 2019… https://noktahaberyorum.com/vasiyet-recep-marasli.html)
[4] “Gülriz Sururi’den Küstah Açıklama: Türkiye’de Artık Yaşanmaz”, 30 Nisan 2018… https://www.yeniakit.com.tr/haber/gulriz-sururiden-kustah-aciklama-turkiyede-artik-yasanmaz-456886.html
[5] “Gülriz Sururi Ölüm İlanını da Kendisi Hazırlamış”… https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/01/07/gulriz-sururi-olum-ilanini-da-kendisi-hazirlamis
[6] “Gülriz Sururi 5 Katlı Binasını Nesin Vakfı’na Bağışladı”, 7 Ocak 2019… https://www.birgun.net/haber-detay/gulriz-sururi-5-katli-binasini-nesin-vakfina-bagisladi.html
[7] Gülriz Sururi, Kıldan İnce Kılıçtan Keskince (anı), Doğan Kitap, İstanbul, 1978.
[8] Gülriz Sururi, Biz Kadınlar (deneme), Dışbank Yay., 1987.
[9] Gülriz Sururi, Bir An Gelir (anı), Doğan Kitap, 2003.
[10] Gülriz Sururi, Girmediğim Sokaklarda (öykü), Doğan Kitap, 2003.
[11] Gülriz Sururi, Gülriz’in Mutfağından (yemek), Doğan Kitap, 2003.
[12] Gülriz Sururi, Seni Seviyorum (roman), Doğan Kitap, 2004.
[13] Ayşe Arman, “Gülriz Sururi: Ben Bu Adamı 55 Yıldır Deliler Gibi Seviyorum”, 14 Şubat 2016… http://www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/ayse-arman/ben-bu-adami-55-yildir-deliler-gibi-seviyorum-40054249
[14] Ayşe Arman, “Engin ile Bir Gün Bir Testinin Kulpunda Toprak Olarak Buluşabiliriz”, Hürriyet Pazar, 12 Şubat 2017, s.14.
[15] Ahmet Cemal, “Engin Cezzar Yok Artık”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2017, s.13.
[16] “Bir Ustayı Daha Yitirdik.. Güle Güle Engin Cezzar”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2017, s.15.
[17] Ayşe Yüksel, “Tiyatro Dünyası Yasta”, Hürriyet, 30 Ocak 2017, s.5.
[18] “Sahne Ustasını Yitirdi”, Cumhuriyet, 29 Ocak 2017, s.15.
[19] Ayşe Emel Mesci, “Engin Cezzar’ın Ardından”, Cumhuriyet, 6 Şubat 2017, s.15.
[20] “Keşanlı Ali’ye Gizli Veda”, Hürriyet, 29 Ocak 2017, s.2.
[21] Pınar Erbaş, “Gülriz Sururi: ‘Benim Yaşımda Böyle Olabilirsiniz’ Demek İçin Bikinili Fotoğraflarımı Paylaştım”, 24 Ağustos 2014… https://t24.com.tr/haber/gulriz-sururi-benim-yasimda-boyle-olabilmeniz-demek-icin-bikinili-fotograflarimi-paylastim,268604
[22] Dikmen Gürün, “Gülriz Sururi’nin Ardından”, Cumhuriyet, 4 Ocak 2019, s.14.
[23] Enver Aysever, “Gülriz Sururi ile Son Buluşma”, Cumhuriyet, 6 Ocak 2019, s.12.
[24] Eren Aysan, “Gülriz…”, 6 Ocak 2019… https://www.birgun.net/haber-detay/gulriz.html
[25] Ahmet Tulgar, “Nedim Şaban: Türkiye Tiyatrosu İfademe Kızanlar Oldu, Ama Gülriz Hanım Benim İçin Türkiye Tiyatrosuydu”, Yeni Yaşam, 7 Ocak 2019, s.10.
[26] Nedim Şaban, “Zarafetin ve Mücadelenin Adı: Gülriz Sururi”, Birgün, 3 Ocak 2019, s.15.
[27] Genco Erkal’dan Gülriz Sururi’ye Veda”, 3 Ocak 2019… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/1189248/
[28] Ayşegül Yüksel, “Yaşamda ve Sahnede Devleşti”, Cumhuriyet, 8 Ocak 2019, s.14.
[29] Zeynep Oral, “Gülriz Sururi: Yaşamı Sanata; Sanatı Yaşama Dönüştüren”, Cumhuriyet, 3 Ocak 2019, s.13.
[30] Ayşe Arman, “Bu Dünyadan Bir Gülriz Sururi Geldi Geçti…”, 3 Ocak 2019… http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ayse-arman/bu-dunyadan-bir-gulriz-sururi-geldi-gecti-41071228
[31] Ayşe Arman, “Gülriz Sururi: Engin Onu Affetmediğimi Bu Röportajda Okuyacak”, 1 Şubat 2003… http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/engin-onu-affetmedigimi-bu-roportajda-okuyacak-125497
[32] Ayşe Emel Mesci, “Gülriz Sururi’nin Vedası”, Cumhuriyet, 7 Ocak 2019, s.14.
[33] Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı, çev: Saadet Özen, Can Yay., 2006.
[34] Gabriel García Márquez, Anlatmak İçin Yaşamak, Çev: Pınar Savaş, Can Yay., 2005.