Temel Demirer: Ölüm(süzlük) ve Son(suzluk) Notları

Yazarlar

 “Ölümsüzlük ve sonsuzluk

insanlık için üzerinde yaşadığı

şu küçük gezegen kadar gereklidir.”[1]

Çok büyük sorunları olan bir dünyada yaşıyoruz. Dünyayı olumsuzluk sarmış ve toplumumuzdaki birçok kişi dümensiz gemiler gibi savruluyorken; onları kayalıklara çarpmaktan koruyacak olan fener, ölümsüzlük arayışıdır. 

Üstelik insan(lık) ölümsüzlük kazanma yetisini ancak bu arayışla edinebilir; yeryüzünün ilk yazılı destanı ‘Gılgamış’ın insan(lık)ın ölümsüzlük arayışını anlattığını unutmamakta yarar var.

Asla unutulmasın: Kral Lear’da, Macbeth’te, Hamlet’te işittiğimiz şeyler, sonsuzluğun esrarengiz şarkısıdır[2] olsa, olsa…

* * * * *

Ölüm, bir “son” mudur? Ben “Hayır” diyenlerden ya da “Her yaşayan ölür, sonsuzluk hepimizin sonu,”[3] saptaması üzerine düşünülmesi gerektiğini düşünenlerdenim.

Hayır! “Kalıcı olmak bir arzudur, sonsuzluk ise bir yanılsama”;[4] “Ölümsüzlük bir lanettir”;[5] “Ölümsüzlük bütün illetlerimizin en kötüsü olurdu”;[6] “Ölümsüzlük anlamsızdır”;[7] “İnsan bir kere daha anlıyor ki bazen sonsuzluk bile Amerikan filmleri kadar sıkıcı bir şey.”[8] “Sonsuzluk da ölüm kadar ürkütücü bir gerçektir. Sonsuzluk, yalnız Allah’ın dayanabileceği bir güçtür,”[9] türünden zırvaları ve Charles Bukowski’nin, “Ölümsüzlük fanilerin aptal bir icadıdır,” ifadesini ka’ale almayanlardanım…

Hele hele, “Kendi ölümü sayesinde yeniden yaşama dönebileceğini düşünmek. Varlığını bunalım, olumsuzluk ve iktidar-karşıtı bir aynayla sürdürebileceğine inanmak. Bunlar bildik (déjà-vu) ve ölüp gitmiş (déjà-mort) her türlü iktidarla kısırdöngüleşmiş bir sorumsuzluk ve asal bir biçime dönüşmüş yokluklarına bir son vermek isteyen her türlü kurumun başvurabileceği türden çözüm bahaneleridir,”[10] ifadesindeki pozisyonu şiddetle reddedenlerdenim!

Kolay mı? Gerçek sonsuz ve ölümsüzken; gerçeğin parçası olabilen cüretin ölümsüzlüğünden kim şüpheye düşebilir ki?

Evet, evet; Georges Politzer’in ifadesiyle, “Yöneticiler, bizim ölüm süremizi uzatmak için yaşam süremizi kısaltıyorlar”ken; hayatımızı totaliter kapitalist ücretli kölelikle “yaşayarak” tüketirken ve üstüne üstlük buna bir de “çalışmak” denilirken; buna isyan etmek gerçeğin gerekliliği değilse ne olabilir ki?

Doğrudur! İnsan(lar) acılarına dayanabilir. Ancak haksız(lık)a, yaşatılmak zorunda bırakıldığımız ücretli kölelik aşağılanmalarına dayanmanın, boyun eğmenin, teslim olmasın bir mantığı olabilir mi?[11]

* * * * *

“Sınırsızlık ve sonsuzluk yeryüzünün kendisi kadar gerekli”yken;[12] yeri geldi aktarayım…[13]

“Baudelaire’e göre, sonsuzluk sözcüğü belirli ve uçsuz bucaksız devasa bir büyüklük değildir. Tam anlamıyla, hiç sonu olmayan, sonu olmayacak olandır”…[14]

“Sevmek, bir ölümsüzlük talebidir”…[15]

“Sonsuzluk her zaman çok uzun sürer”…[16]

“Sessizliğin üzerinden köpük köpük uç verir sonsuzluk”…[17]

“Geçen her saniyenin sonsuzluk olduğunu biliyordum”…[18]

“Gelecek sana umut veriyor, geçmiş sana besin veriyor ve ikisinin ortasında sonsuzluk var”…[19]

“Dünyadan kurtulmak ancak yine dünyadayken mümkündü. Sonsuzluk ancak dünyadayken kazanılabilirdi”…[20]

 “Ölümsüzlük yoksa ne ödül vardır ne ceza, ne iyi vardır ne kötü. Ölümsüzlük olmayan yerde erdem yoktur.”[21] “Gerçek olmaktır önemli olan, hepsi girer bunun içine, insanlık da, basitlik de. Ve ben dünyada olduğum zaman değil de ne zaman daha gerçek olurum? Daha ben istemeden yerine getirilmiş her şeyim. Ölümsüzlük şuracıkta, bense onu umut ediyordum. Mutlu olmak değil artık dileğim, yalnızca bilinçli olmak”…[22]

“Ölmezlik düşüncesi kalkınca erdem aramayın”…[23]

“Pahalıya mal olur ölümsüzlük”…[24]

“Ama bizi hayattan uzaklaştıran bu son adım, ölümsüzlüğün ilk adımı değil midir sanki?”[25]

“Güçlü bir ölümsüzlük ümidi olmayan hiç kimse vatanı için ölümü göze almaz”…[26]

“Bir kısım insanlarsa kendilerini aşarlar ve kendilerini feda etmesini bilirler, bir fikre, bir dâvaya adarlar kendilerini, anıta, olaya, kitaba dönüşürler”…[27]

“Martılar ölümsüzlük istemez dedi şehzade. İnsandan başka hiçbir yaratık ölümsüzlük istemez. Onlar ölümsüzlük ne, ne bilsinler?”[28]

“Ey ölüm, sen vurdukça iyilerin yüreklerinden fışkıran tohumlar dünyaya ölümsüzlük eker!”[29]

“Gerçek ölümsüzlük adının unutulmaması değil miydi?”[30]

* * * * *

“Başkahramanı sonsuzluk olan bir dramdır insan,”[31] diyebilenler için kuşku yok: “İrtihâl-ı dâr-ı beka” yani “ölümsüzlük yurduna göç” önemli bir meseledir; elbette böylesi derdi olanlar için…[32]

Kolay mı? “Düş gücünü yitiren insanın hiç umudu olur mu? Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden birisi değil mi? İnsanı ölümsüzlük düşüncesine götüren yarattığı umut ve gizem değil mi?”[33]

“Hayal gücü sınırlı olanlar ‘ölümsüzlük otu alt tarafı bir masaldır,’[34] der ve geçerler. Oysa dünya, binde bir de olsa yanılma payı bırakanlara aittir bana kalırsa.”[35]

“Mutluluğun kaynağı, sonsuzluktur. Sonluda mutluluk yoktur.[36] Bunun için, sonsuzluğu bul. İnsan, bir şey bulduğu yerde, başka bir şey görmez, işitmez ve bilmezse, sonsuzluk vardır. Fakat bir şey bulduğu yerde, başka bir şey de görür, işitir ve bilirse, orada sonluluk vardır. Sonsuzluk ölümsüzlük; sonluluk da ölümlülüktür.”[37]

 “Bekle, sabırsızlanma, daha çok zaman var, biliyorsun ya sonsuzluk var.”[38]

“Sonsuzluğun egemen ve ketum bilgeliği, hayatın nafile gayretine, yaşamın beyhudeliğine kahkahalarla gülüyordu.”[39]

“Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.[40] Çünkü araştırmanın her anı,… sonsuzluk ile karşılaşma anıdır.”[41]

“Hayat, sonsuzluk sarayının malzemesini daima izbelerden, küller arasından seçer…”[42]

“Zaman kaybettiklerimizi geri vermez; sonsuzluk onları cennet ya da cehennem için saklar.”[43]

“Zamanın silemediği anılar vardır. Sonsuzluk kaybı unutturmaz, sadece daha katlanılır kılar.”[44]      “Sonsuzluk fikri, tam da ve paradoksal biçimde, bir yandan düşünülenden fazlasını düşünmekten, bir yandan da onu düşünceyle kurduğu aşırı ilişki içinde korumaktan ibarettir. Sonsuz fikri kavranamaz olanı kavramaktan, ama yine de onun kavranamazlık statüsünü emniyet altına almaktan ibarettir.”[45]

Özetle “Devrimler sonsuzdur.”[46] Yani “Ex hoc momento pendet aeternitas/ Sonsuzluk bu andadır”..

Ve nihayet Karl Marx’ın ifadesiyle,[47] “Ölümsüzlüğe, doğanın kanunlarını reddetmeden ulaşabiliriz, ama sadece gelecek nesillerin hafızasında. Ölümlülerin peşinden koşma hakkına sahip oldukları tek ölümsüzlük budur.”[48]

* * * * *

Burada durup, bir sonsuzluk parantezi açarsak, O: “An”ların birleşiminden oluşan süreklilik ya da devamı olan veya “Ad infinitum” yani Latince de “Sonsuza kadar” anlamına gelendir.

Sonsuzluk öldükten sonra insanların kalbinde bilincinde yaşamaktır.; “Orman sonsuzdur, çünkü ölür, ölür ve böylece yaşar,”[49] ifadesindeki üzere… 

Evet Platon’a göre zaman, sonsuzluğun hareketli imgesiyken; Edvard Munch, “Benim çürüyen bedenimden çiçekler büyüyecek ve onların içinde olacağım ki bu sonsuzluktur”; Nikolay Berdyaev, “Gerçek aşk, sonsuzluğun kanatlanmasıdır”; Stanislaw Lec, “Ölümsüzlüğün ilk koşulu ölümdür”; Herman Melville, “Ölümsüzlük, zaman içinde iki yerde birden bulunmaktır”; Giordano Bruno, “Evren sonsuzdur”; Ludwig Andreas Feuerbach, “Sonsuzluğun bilincinde, bilinçli özne nesnesi olarak kendi doğasının sonsuzluğuna sahiptir”; Pablo Neruda, “Dünyaya birçok kez gelmişim/ Yok olmuş yıldızların dibinden/ Ellerimde tuttuğum/ Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak/ Şimdi öleceğim yeniden/ Vücudumu örten toprağa sarınarak!” demekte müthiş haklıdırlar.

Şüphe yok: Çok şeyler anlatan kelimedir, kavramdır “sonsuzluk”…

Hiç bitmeyecek, başı ve sonu olmayanın ifadesi… 

Sonu olmayan; sonluyu aşan…

İnsan(lık)ın düşünme sınırlarını zorlayan kavramdır…

Ucu bucağı olmayan anlamına gelendir…

Uçsuz, bucaksız, dipsiz, istenen, özlenen, beklenendir… 

Vicdandır sonsuzluk; en yalansızından…

Küllerinden doğmaktır; ölüm kadar gerçek, yaşam kadar sonsuzluk…

Aşkın ve isyanın kapladığı hacimdir, sonsuzluk…

Bir şaire göre “aşkın aşkla çarpımı”dır…

Düşünebileceğimiz en büyük sayıdan daha büyük, en uzak mesafeden daha uzak olup, sonu olmayan şeydir…

Ebedi; ucu, bucağı, sonu olmayan; sonrasız; her şeyi aşabilen…

Hasılı, Turgut Uyar’ın dizelerindeki üzere, “Aşkın aşkla çarpımı/ Garip bir şekilde/ Hep sonsuzluktur.” İş bu nedenle de en çok aşka ve başkaldırıya yakışır, ölümsüzlük/ sonsuzluk…

* * * * *

Daha net bir ifadeyle: Sonlu içinde sonsuzu aramak mümkün değildir; sonluyu aşarsanız ortaya çıkar sonsuz…

Varlığın özgürlüğüdür sonsuzluk; sonu yoktur onun.

Kolay mı? “Varlık ancak oluşta kendisini duyumsar. Varlıkta bir oluş yoktur; varlık, oluşun içinde sonsuzluk olarak konumlanır.”[50] 

“Sonsuzluk dediğimiz şey yalnızca bir ‘an’dır…”[51] “Biz ölümlüler için, yegâne sonsuzluk yaşadığımız andır.”[52]

“Doğadan, hangi yöne bakarsanız bakın, sonsuzluk fışkırır”ken;[53] “Sonsuzluk karşısında nedir ki bir yıl? Bir gün? Bir saat? Bir saniye? Bu ölçülerin yalnızca çarpan bir yürek için bir anlamı var.”[54]

“Kimse bize sonsuzluğun kendi ömrümüz olduğunu öğretmedi.”[55]

* * * * *

Özgürlüğe, ölümsüzlüğe ve yaşamın anlamına yönelik soru(n)lar felsefenin en ağırlıklı soru(n)larıyken… Kolay mı?

İnsan tarihi, yanılsama ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir döngünün içinde değil ise; onu bundan kurtaran ölümsüzlüktür. İnsan hayal ve tutkularıyla var olur, onlarla birlikte ölür; ölümsüzleşir.

Erdemin ve bilginin peşinde koşar ölümsüzlük. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun, nereye götürürse götürsün, sadece doğruları takip etmek; ölümsüzlüğün tek kutup yıldızıdır.

Çünkü okumanın yerini seyretme, kitapların yerini ekranlar, umutların yerini vazgeçiş almış olsa da geçmişi korumak, geleceği yaratmak için ölümsüzlüğü göze almak “olmazsa olmaz”dır.

Ölümsüzlük tükenmeyen bir coşku selidir. Bugünü aşma ve geleceğe uzanma umudunu, ancak ölümsüzlük besleyebilir.

Tam da bunun için -öyle ya da böyle-, her insanın ölümde ölümsüzlüğü göze alması gereklidir. Çünkü nasıl yaşanması gerektiği “es” geçilmezse her insan için ölümsüzlük bir imkândır. Malum ölümsüzlük için ölümsüz bir ölüm lazım!

Sonsuzluk, zaman ve mekânla sınırlanamaz; çünkü sınırsızlık, sınırlılık içinde kavranamaz.

Güzel ve haklı olan şey(ler) sonsuza kadar sürebilir.

Sonsuzluk, insan yaşamının ebediyen hatırlamaya mahkûm olmasıdır.

Özgürlüğe simgeler; tutkuyu, saflığı ve adanmışlığı barındırır sonsuzluk.

Tüketilip, yok edilmemektir sonsuzluk.

Başkaldırı, sonsuzluk ile karşılaşma anıdır. 

Hayatın savunanlar, sonsuzluk iradesiyle donanırlar.

Ölümsüzlük dokunduğu her nesneye sonsuzluk verir

“Bilme”nin, “yapma”nın ve bunlar için göze almanın, ödemenin verdiği üstünlüktür sonsuzluk.

Sonsuzluk tomurcuğu yeşertir.

“Öldü” denen, yeniden dönebiliyorsa, sonsuzluk budur! Hiçbir şey kaybolmuyor, ölünmüyor!

Sonsuzluk olmasa hayal olmazdı; hatıra olmazdı. 

İnsanları yenen ölüm, aynı zamanda bir sonsuzluk imkânıdır da.

Ölümsüzlük sonsuzluk kapısının anahtarıdır.

* * * * *

Sınıflı sömürücü yıkımın dayattığı yaşam ne denli saçma ise, ölüm o denli dayanılmazken; “İyi de ölüm” mü?

Öncelikle unutulmasın: Sınıflı sömürücü yapılarda ölüm acı vermez; acı veren şey, yaşamdır. Heracleitus’un, “Aslında insanlar hiç ummadıkları ve geleceğine inanmadıkları ölümü beklerler,” ifadesindeki üzere.

Doğmaların, dinlerin ana motoru ölüm korkusu, ölümden daha korkunç ve katlanılamazken;[56] insan(lar) nihayetinde ölmek için ne büyük acılara katlanıp, boyun eğerken; yine de dünyada bozulmadan kalabilmiştir ölüm(süzlük).

James G. Frazer’in, “Ölüm birey için her şeyin sonu mudur?”[57] sorusunun yanıtı insan(lık)dayken; elbette, “Ölüm ile ölümsüzlük arasında bir karşılaştırma yapmak”[58] la mükellefiz…

Mesela “Yaşayanlar ölür ama yaşam ölmez,”[59] diyerek ya da “Ölümden sonraki yaşama duyulan ilginin yerini, ölümsüzlük arzusu almış.”[60] Veya “Ölmeye yatıyorum, eğer bir sonsuzluk varsa; sonsuzluk olmak istiyorum. İsmi anılmayan, gözleri görmeyen, yaşamayan bir sonsuzluk,”[61] türünden saçmalara prim vermeyerek…

Şüphe yok: “Bilirsin herkes yaşar, herkes ölür. Ama herkes ölümsüzleşmez. Ölümsüzleşmek, yapılan işlerin bir sonucudur; onurlu bir yaşam, vicdanlı bir ruhtur. Ruh ve vicdanı müsterih olmak, zaman harcını karmaktır. Ülke, halk, dil, kültür sevgisi ve uğraşıdır. İnsaniyet ve hakşinaslıktır. Akılsızlık, mantıksızlık, insafsızlık ve zulme akıl ve mantıkla cevap vermektir. İlim ve irfan, hüner ve eserdir. Tarihe bağlılık, geleceğe umuttur. Toprağa tohum ekmek, filize su vermektir. İnsanı sevmek, insan için çalışmaktır. Ölümsüzlük, bir sümüklüböcek gibi sessizce yaşamak, iz bırakmadan, eser yaratmadan ölüp gitmeye isyandır. Bu meclis, bir sümüklüböcek gibi yaşamayı kabul etmeyenlerin meclisidir,”[62] satırlarındaki üzere Mehmed Uzun’un…

Ya da “Hangisi doğru? Ölümsüz oluşumuz mu, yoksa o kısacık yaşamımız boyunca ölümsüz birtakım şeylerin buyruğunda kalışımız mı?”[63] sorusu Nikos Kazancakis’in…

* * * * *

Evet Blaise Pascal’ın, “Ölümsüz varlık, bir kez var olandır,” deyişindeki üzere, insan(lık) için ölümsüzlük, zamanın dışında olabilmektir. Ölümsüzlük, insanın cinsiyle devam etmesi, tabiata döndükten sonra tabiatla sürdürebilmesidir; Gılgamış’ın peşine düştüğüdür; tarihe adını yazdırıp ölümsüz olabilmesidir.

Âl-i İmran, 3/185; Enbiyâ: 21/35; Ankebut, 29/57’deki, “Külli nefsin zâikatü’l-mevt”, yani “her nefis ölümü tadacaktır,” toptancılığını bir yana bırakıp, “Kendin için biraz ölümsüzlük istiyorsan, düşlerini dinle,”[64] uyarısına kulak vermek gerek. Çünkü “Kimi insanlarda kendilerini yiyip bitiren ölümsüzlük ateşi kendilerini çevreleyenlerin de yüreklerini yakmalarına yol açacak kadar büyüktür.”[65]

Malum: “Âşık olanlar ölemez çünkü aşk, ölümsüzlük demektir.”[66]

“İyi de o ne” mi?

“Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi’nin bir yerinde, yeryüzünün üstünde, yıldızlı gök kubbede süzülürken duyumsar kendisini, yüreğinde ölümsüzlük düşüyle: tüm yıldızlar etrafında parıldıyor ve yeryüzü gitgide daha aşağıda kalıyor gibidir,”[67] diye tarif ettiği Friedrich Nietzsche’nin…

Veya “… ‘Ne çıkar?’ dedim, ‘Ömrümüz kısaysa…/ Bazen bir an bedeldir sonsuzluğa…

Ve kim demiş, ölümsüz değil yaşam/ Ölümsüzüm, eğer üretiyorsam…

Sonsuz gençlik de sonsuz bir emektir/ Yaşamayı her an yenilemektir…

Ürün vermek için akıttığın ter/ Yeni yaşamlarla gelişip sürer

Anlarsın ki ölümsüzlük bizdedir/ O bizim yaratan gücümüzdedir

Emeğimizin ürünü ne varsa/ Yaşarız biz de onlarla sonsuzca

İnsanoğlu bunu kavradığı gün/ Çözmüştür sırrını ölümsüzlüğün…”[68] dizeleridir Ataol Behramoğlu’nun…

 N O T L A R

[*] İnsancıl Dergisi, No: 415, Şubat 2025…

[1] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Ecinniler, çev: Mazlum Beyhan, İş Bankası Kültür Yay., 2012.

[2] Jacques Ranciere, Sinematografik Masal, çev: Tacettin Ertuğrul, Küre Yay., 2016, s.13.

[3] William Shakespeare, Hamlet, çev: Hasan Ali Yücel, İş Bankası Kültür Yay., 2008.

[4] Fernando Pessoa, Anarşist Banker-Şeytanın Saati, çev: Işık Ergüden, Can Yay., 2013.

[5] Simone de Beauvoir, Tüm İnsanlar Ölümlüdür, çev: Işık Ergüden, Turkuvaz Yay., 2011.

[6] John Gray, Kuklanın Ruhu- İnsan Özgürlüğüne Kısa Bir Bakış, çev: Dürrin Tunç, Yapı Kredi Yay., 2017, s.31.

[7] Jorge Luis Borges, Alef, çev: Fatih Özgüven-Tomris Uyar-Fatma Akerson-Peral Bayaz Charum, İletişim Yay., 2013, s.20.

[8] Oğuz Atay, Tutunamayanlar, İletişim Yay., 1984, s.156.

[9] yage, s.155.

[10] Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, çev: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yay., 2. baskı., 2003.

[11] “Ölümsüzlük diye bir şey varsa, sizi, zamanın acımasızlığına karşı direnerek uzaklara taşıyabilir.” (Kürşat Başar, Başucumda Müzik, Everest Yay., 2006, s.108.)

[12] Stefan Zweig, Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski, çev: Nafer Ermiş, İş Bankası Kültür Yay., 2004.

[13] “Cengiz kelimesi büyük denizler demektir ve hatta evren kadar sonsuzluk demektir.” (A. Hakan Bayrakçı, Bozkırın Oğlu Cengiz Han, Kerasus Yay., 2013, s.239.)

[14] Jean-Paul Sartre, Baudelaire, çev: Alp Tümertekin, İthaki Yay., 2017, s.29.

[15] Nilgün Aslan, Paul Brousse Akşamları, Sıcak Nal Yay., 2014., s.80.

[16] José Saramago, Körlük, çev: Aykut Derman, Can Yay., 2014 , s.125.

[17] Aslı Erdoğan, Hayatın Sessizliğinde, Everest Yay., 2007, s.28.

[18] Nikos Kazancakis, Zorba, Çevi: Ahmet Angın, Can Yay., 2000, s.355.

[19] Osho, Yakınlık-Kendine ve Diğerine Güven Duymak, Ganj Yay., 2004, s.120.

[20] Mustafa Ulusoy, Nietzsche ve Babaannem, Kapı Yay., 2015, s.18.

[21] Albert Camus, Başkaldıran İnsan, çev: Tahsin Yücel, Can Yay., 2009.

[22] Albert Camus, Tersi ve Yüzü, çev: Tahsin Yücel, Can Yay., 1988.

[23] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Karamazov Kardeşler, çev: Ayşe Hacıhasanoğlu, Can Yay., 2010, s.86.

[24] Friedrich Nietzsche, Ecce Homo, çev: İsmet Zeki Eyüboğlu, Say Yay., 7 baskı., 2016.

[25] Mehmed Uzun, Yaşlı Rind’in Ölümü, İthaki Yay., 2006, s.118.

[26] Marcus Tullius Cicero, Her Şey Bitmek İçin Başlar, çev: C. Cengiz Çevik, Aylak Adam Kültür Sanat Yay., 2016, s.10.

[27] Cemil Meriç, Jurnal Cilt 1, Derleyici: Mahmut Ali Meriç, İletişim Yay., 25. Baskı, 2015.

[28] Yaşar Kemal, Al Gözüm Seyreyle Salih, Adam Yay., 4. Baskı, 2000, s.326.

[29] Charles Dickens, Bir Noel Şarkısı, çev: Nihal Yeğinobalı, Yay., 2003, s.114.

[30] Tom Holland, Çölde Uyuyan Sır, çev: Enver Günsel, Remzi Kitabevi, 1999, s.16.

[31] Victor Hugo, Sefiller, çev: Volkan Yalçıntoklu, İş Bankası Yay., 5. Baskı, 2018, s.599.

[32] “Şuna gönülden inanıyorum ki ölümsüzlük olmasa bile yüksek insan aklı, ölümsüzlüğü er ya da geç icat edecektir.” (Anton Çehov, Altıncı Koğuş, çev: Yulva Muhurçişi, İş Bankası Yay., 1. Basım, 2017, s.32.)

[33] Yaşar Kemal, Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor, Yapı Kredi Yay., 8. Baskı, 2017, s.84.

[34] “Dünyaya gelmişim ya, şu güzelim gökyüzünü, yıldızları, ayı, dağların yamacına vuran gün ışığını görmüşüm ya, insanoğlunun tadına varmışım ya, seher vakti, traktörümle sürdüğüm topraktan çıkan kokuyu koklamışım ya… İşte insanlığın aradığı ölümsüzlük otu bu değil mi?” (Feridun Andaç, Yaşar Kemal, Eksik Parça Yay., 2016, s.98.)

[35] İhsan Oktay Anar, Amat, İletişim Yay., 2005, s.190.

[36] “Hareketsizleşen zaman, gelecek sonsuzluğu imkânsızlaştırıyor.” (Milan Kundera, Bilmemek, çev: Aysel Bora, Can Yay., 2013, s.73.)

[37] Max Muller, Upanişadlar- İnsanlığın İlk Felsefi Metinler, çev: Suat Ertüzün, Okyanus Yay., 2011.

[38] Soren Kierkegaard, Meseller, çev: Osman Çakmakçı, Pinhan Yay., 3. Baskı, 2017.

[39] Jack London, Beyaz Diş, çev: Ali Aydoğan, Arkadaş Yay., 2013, s.3.

[40] “Ruhumuzda aynı anda iki sonsuzluk vardır. Biri sayısız yüksek ideallerle doludur, öbürü ayaklarımızın altında en alçakça, en adice şeylerle dolu olan bir uçurumdur.” (Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Karamazov Kardeşler, çev: Ayşe Hacıhasanoğlu, Can Yay., 2010.)

[41] Paulo Coelho, Simyacı, çev: Özdemir İnce, Can Yay., 1997.

[42] Mevlana, aktaran: Sezgin Kaymaz, Lucky, İletişim Yay., 2013, s.48.

[43] Jorge Luis Borges, Alef, çev: Fatih Özgüven-Tomris Uyar-Fatma Akerson-Peral Bayaz Charum, İletişim Yay., 2013, s.36.

[44] Cassandra Clare, Ölümcül Oyuncaklar – Cennet Ateşi Şehri, çev: Zeynep Arıkan, Artemis Yay., 2014, s.254.

[45] Simon Critchley, Sonsuz Talep-Bağlanma Etiği, Direniş Siyaseti, çev: Tuncay Birkan, Metis Yay., 2010.

[46] Yevgeni İvanoviç Zamyatin, Biz, çev: Algan Sezgintüredi, Versus Yay., 2. Basım, 2010.

[47] “Ölümsüzlük özlemi sonsuza kadar yaşama hakkı tasavvuru, temelinde bencilce ve gerçek dışıdır. Varolmayan ‘öteki dünya’ için zamanını boşa harcamaktansa, bu dünyayı yaşanacak bir yer hâline getirmek için çaba harcamak gerekir. Çünkü bu dünyaya doğmuş insanların büyük çoğunluğu için, sorun ölümden sonra yaşamın olup olmadığı değil, aksine ölümden önce yaşamın olup olmadığıdır.” (Karl Marx, Kapital, Sermayenin Üretim Süreci, Cilt: I, çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 1965, s.161.)

[48] Karl Marx, Kapital, Sermayenin Üretim Süreci, Cilt: I, çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 1965, s.166.

[49] Ursula K. Le Guin, çev: Çiğdem Erkal İpek, Metis Yay., 2001.

[50] Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling, İnsan Özgürlüğünün Özü Üzerine, çev: Mehmet Barış Albayrak, Ayrıntı Yay., 2017, s.98.

[51] Hermann Hesse, Bozkırkurdu, çev: Kamuran Şipal, Yapı Kredi Yay., 2003.

[52] Eduardo Galeano, Aynalar, çev: Süleyman Doğru, Sel Yay., 4. basım, 2013, s.86.

[53] Johann Wolfgang Von Goethe, Aforizmalar, çev: Gülru Bayraktar, Maya Kitap, 2014, s.19.

[54] Amin Maalouf, Yüzüncü Ad – Baldassare’nin Yolculuğu, çev: Samih Rifat, Yapı Kredi Yay., 2007, s.339.

[55] Şükrü Erbaş, İnsanın Acısını İnsan Alır, Kırmızı Kedi Yay., 2014. 

“Nerdesiniz ey zamandan büyük zamanlar/ Siliniyor bir bir belleğin harfleri/ Bir unutma masalıymış dünya denilen avaz/ Başka beden buluyor sonsuzluk kendine.” (Şükrü Erbaş, Pervane, Kırmızı Kedi Yay., 2014.)

“Öyle bir sonsuzluk ki ömrün ömrümde,/ Sende duruyor dünyanın bütün zamanları”, (Şükrü Erbaş, Bağbozumu Şarkıları, Kırmızı Kedi Yay., s.9.)

“Sonsuzluk kirpiğimizde serçe kuşu./ Bir kanadı hayal, bir kanadı hatıra. (Şükrü Erbaş, Yaşıyoruz Sessizce, Kırmızı Kedi Yay., 2017.)

“Öyle bir sonsuzluk ki ömrün ömrümde/ Sende duruyor dünyanın bütün zamanları.” (Şükrü Erbaş, Bağbozumu Şarkıları, Kırmızı Kedi Yay., 2012.)

[56] “Tecrübelerime göre kimse filmlerdeki gibi ölmüyor.” (Chuck Palahniuk, Kaçaklar ve Mülteciler, çev: Esra Arışan, Ayrıntı Yay., 3. Basım, 2011, s.47.)

[57] James G. Frazer, İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük, çev: Onur Aydın Altın Bilek Yay., 2015.

[58] Stefan Zweig, Balzac Bir Yaşam Öyküsü, çev: Şebnem Sunar-Yeşim Tükel Kılıç, Can Yay., 3. Baskı, 2017.

[59] Bruno P. Schliephacke, Gılgamış Ölümsüzlük Peşinde, çev: Celal Kabadayı, Yaba Yay., 2009.

[60] Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü, çev: Zehra Gençosman-Ömer Madra, İletişim Yay., 33. baskı, 2017, s.28.

[61] Adalet Ağaoğlu, Ölmeye Yatmak, – Dar Zamanlar 1, Everest Yay., 2014.

[62] Mehmed Uzun, Nar Çiçekleri, İthaki Yay., 2006.

[63] Nikos Kazancakis, Zorba, çev: Ahmet Angın, Can Yay., 2000.

[64] Gilbert Sinoué, Sen Bana Mevsimlerden Söz Et, çev: Ali Cevat Akkoyunlu, Doğan Kitap, 2003, s.67.

[65] Albert Camus, Sisifos Söyleni, çev: Tahsin Yücel, Can Yay., 1997, s.154.

[66] Kerstin Gier, Zümrüt Yeşil, çev: Firuzan Gürbüz, Pegasus Yayınevi., 2013.

[67] Friedrich Nietzsche, İnsanca, Pek İnsanca 1. Kitap, çev: Cemal Atila, Say Yay., 2003.

[68] Ataol Behramoğlu, “Masalcı Ozandan Çocuklara Birkaç Söz”, Paris, Haziran 1986, Yiğitler Yiğiti ve Uçan At Masalı, Can Çocuk Yay., 2016, s.88.

 

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever:  Türk Devleti ve Sürecin Gizliliği 
Sibel Özbudun: Kötü günler Geride Kaldı, Önümüzde Daha Kötüleri Var…

Öne Çıkanlar