Kürt müziği, Mezopotamya’nın en zengin ve çeşitli müzik geleneklerinden biridir. Kürtlerin, tarih boyunca yaşadıkları farklı coğrafyalarda ve kültürel çevrelerde şekillenen müzikleri, Kürtkimliğinin önemli bir parçasıdır.
Tütünü, stranı, çayı, tüfeği elinden bırak-a-mayan bir halk dersek yanlış olmaz…
Bilindiği üzere, Kürt müziğinin tarihi, çok eskilere dayanmaktadır. Kürtlerin Mezopotamya’da yaşayan en eski halklardan biri olduğu düşünüldüğünde, Kürt müziğinin de bu topraklarda doğduğu söylenebilir. Kürt müziğinin ilk örneklerine, MÖ 4. yüzyıla tarihlenen Sümer ve Babil metinlerinde rastlanır. Bu metinlerde ve tabletlerde, Kürtlerin çeşitli müzik aletleri kullandığı ve dans ettiğinden bahsedilir. İngiltere’de bulunan British Museum’a yolunuz düşerse bir gün, sakin olup göreceklerinizden sakın şaşırmayın.
Kürt müziğinin tarihsel gelişimi, aşağıdaki dönemlere ayırabilir:
- Eski dönem (MÖ 4. yüzyıl-MS 14. yüzyıl): Kürt müziğinin ilk örneklerine bu dönemde rastlanır. Kürtlerin çeşitli müzik aletleri kullandığı ve dans ettiğinden bahsedilir.
- Klasik dönem (14. yüzyıl-19. yüzyıl): Dengbêjlik geleneğinin şekillendiği dönemdir. Kürt müziği, destanın, ağıtın, aşkın ve doğanın sesi haline gelir.
- Modern dönem (19. yüzyıl-günümüz): Kürt müziği, klasik müzik, caz ve rock gibi farklı müzik türlerinden etkilenerek modernleşmiştir.
Kürt müziği, İslamiyet’in yayılması ve kabulünden sonra, Arap ve Fars müziklerinden fazlasıyla etkilenerek yeni bir kimlik kazanmıştır. Denilebilir ki, Kürt müziğinin klasik dönemi, 14. yüzyılda başlamıştır. Bu dönemde, Kürt müziğinde, dengbêjlik geleneği ile şekillenmeye başlamıştır. Dengbêjler, sözlü edebiyatın ve müziğin temsilcileri ayrıca anlatıcılarıdır.
Başlıca; destan, ağıt, aşk, savaş ve doğa gibi konuları işleyen dengbêjler, genellikle yöresel, bölgesel ve destansı şiirleri asimetrik olarak seslendirir.
- yüzyılda, Kürt müziği, yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde, Kürt müziği, klasik müzik, caz ve rock gibi farklı müzik türlerinden etkilenerek modernleş-tiril-miştir.
- yüzyılda ise, Kürt aydınlanmasının ve politizasyonunun yükselişiyle birlikte, Kürt müziği de politize olmuştur.
Kürt müziğinin en önemli enstrümanları şunlardır:
- Tembûr: Kürtlerin en önemli enstrümanlarının başında gelir. Vokallere eşlik etmek için kullanılır.
- Bağlama: Kürtlerin en sevilen enstrümanlarından biridir. Türkülerde ve halk ezgilerinde kullanılır.
III. Kaval: Kürtlerin en eski enstrümanlarından biridir. Uzun havalarda ve destanlarda kullanılır.
- Duduk: Kürtlerin en sevilen enstrümanlarından biridir. Ağıtlarda ve duygusal şarkılarda kullanılır.
- Zirne: Kürtlerin en sevilen enstrümanlarından biridir. Danslarda ve eğlencelerde kullanılır.
- Erbane: binlerce yıldır Mezopotamya ve İran coğrafyasında kullanılan vurmalı bir çalgıdır. Süryani, Arap, Kürt, Ermeni ve Farisi kültürlerinde mevcuttur. Bu saza Araplar ve Farslar “def” demekte, Kürtler ise “erbane“, “arbane” ve “arbani” gibi isimler vermektedirler.
1990’lı yıllarda ise, Kürt müzisyenleri (Aydınlar ve sanatçılar), Kürt halkının maruz kaldığı bu baskı, asimilasyon ve zulme dikkat çekmek üzere kurumsallaşma gerekliliği üzerine büyük bir emek vermişlerdir. İşte böyle bir emeğin ürünü olarak Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) doğmuştur. Dolayısıyla, MKM’nin ortaya çıkısıyla ceberut ve faili-belli devlet yapılanması, “milli bekasını” MKM’nin üzerine adeta silindir gibi yoğunlaştırmıştır. Faili-belli cinayetlerin kol gezdiği bu dönemde MKM, çok ağır bedeller vererek tarihsel varoluş amacını ve sınırlarını dosta düşmana göstermiştir.
MKM, yasadığı bütün baskı ve olumsuzluklara rağmen tarihsel misyonunu yerine getirmiştir. Bir çok değerli sanatsal çalışmaya imza atmış ve sanatsal politizasyonlaşma sürecinde, kendi bağrından çok değerli müzisyenler ve sanatçılar yetiştirmiştir. Bu dönemde, emeği geçen herkese minnettar olmak herkesin borcudur. Yeri gelmişken bedel ödeyen isimli ya da isimsiz kahramanlara selam olsun.
Fakat her olumlu varoluşun yaratacağı bazı olumsuzluklar ise, günümüz Kürt sanatının ve özelde Kürt müziğinin, derin bir çıkmazın içinde olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Yukarıda özetlediğim Kürt müzikalitesinin tarihsel gelişimi göz önüne alındığında, bizlere Kürt müziği diye sunulan ‘kakofoninin’ sorumlularını tarihsel olarak tanımak zorundayız. Müzikolojik olarak, Kürt müziğinin kendine özgü bir dizi özelliği vardır. Bu özelliklerin bazıları şunlardır:
- Kürt müziği, genellikle pentatonik (beşli) ölçekte yapılır.
- Kürt müziği, genellikle makamlara göre düzenlenir.
- Kürt müziği, genellikle doğaçlama ile yapılır.
- Kürt müziği, genellikle vokallere odaklanır.
Sanat, özgürlükle gelişir…Kurumsallaşmanın asıl ve asil anlamı, sanatçının kendine ve kendi sanatına yabancılaşmamasıyla açıklanabilir.
Peki bu ‘kakofoninin’ yaratılma süreci nasıl oldu? Kimler, hangi bireyler ve kurumlar yer aldı?
Bana göre 2000’li yıllarına gelindiğinde, Kürt müziği(özelde) bir çözülüş-çöküş sürecine girdi. Bu müziği icra edenlerde anlamsız, çarpık ve sorumsuzca bir “sanatsal” anlayış ortaya çıktı.
Sanatçılaşamamış bir “sanatçının”, bireysel kaygıları, sanatın devinimi ve toplumsal gelişimin önünde büyük bir engeldir…
Bu yozlaşma, salt Kürt müziğine ya da icracılarına has bir durum değildi. Teknolojinin devrimsel hegemonyası, bütün dünya toplumların müziklerini alt-üst etti. Müzik “piyasası” saçma bir girdabın içine girdi ve hala da bu girdap, ‘endüstri devrimi” edasıyla ilerlemesini sürdürüyor.
MKM döneminde ‘bastırılan’ duygular anlamsızca teorize edilerek, ütopik bir nihilizm akımı yarattı. Sanatsal derinliğin yerini kolaycı varoluşlar aldı. Toplumsallaşmayı, “örgütle olmak ya da olmamak” gibi anlamsız tartışmaların içinde algıladılar. Örgütlü olmak ya da örgütle olmak gibi kısır, ceberutların istediği bir döngüde kendini tekrarlayan ‘Vinyl’ edasıyla bu “kakofoninin” gelişiminde büyük çaba saffettiler. Bireysel çıkarlarını korumak adına yaptıkları her albüm, Kürt müziğine sokulmuş bir hançerden öteye geçmedi. Brakuji yerini musikakuji’ye bıraktı!
Evet “isim” yaptılar fakat yaptıkları her “sanatsal iş” gittikleri her düğüne, götürdükleri bir org (Synthesizer) kadardı. En büyük sanatsal ihanet ise buydu.
Düğünleşen bir “sanatçı” olsa olsa zanaat-kârdır…
Kürt müziği, zengin bir geçmişe ve varoluşa sahip bir gelenektir. Fakat içinde bulunduğumuz bu “kakofoni” hali büyük çıkmazların habercisidir. Kürt müziği, günümüzde, geleneksel ve modern ögeleri bir arada harmanlayan zengin bir gelenek barındırır. Bazı Kürt müzisyenleri, dünya çapında konserler vererek Kürt müziğini tanıtmaya ve sevdirmeye devam ediyorlar. Bu “kakofoni” ise, Kürt müziğinin gelişimini sınırlandırmaktadır ve yozlaşmasına sebep olanlar Kürt müziğinin özgün kimliğinin kaybolmasına neden olmaktadır.
Yukarıda bahsettiğim bu “Org-lu” oluş hali naçizane tarihe mal olmuş bazı kıymetli Kürt müzisyenlerinde dahi karşımıza çıkmaktadır.
Kürdi olanda bu “Orgun” nasıl bir karşılığı olabilir? Kürt Müzikalitesinde bu Synthesizer’ın nasıl bir işlevi olabilir?
Cevabı çok basit! Koca bir hiç! Yani bu ‘hiç’ olma hali salt felsefi bir hal değildir. Kendine ve toplumuna yabancılaşmış bir sanatçının en büyük bestesidir bu “kakofoni” partisyonları.
Toplumuna sanatsal bir borcu olduğunu hissetmeyen bir sanatçının yapabileceği en kapsamlı bestesidir. Ve bu “kakofoni” durumu, Kürt müziğinin ulaşılabilirliğini, ve görünürlüğünü dinlenebilirliğini sınırlandırmaktadır.
Bu çıkmazların ve sorunların üstesinden gelmek için, Kürt müzisyenlerinin ve müzikseverlerinin ortak bir çaba göstermesi gerekmektedir. Bu çıkmaz sokaktan Kürt müzisyenleri ancak özgün kimliklerini koruyarak, Kürt müziğinin gelişimine katkıda bulunabilirler. Kürt müziğinin çıkmazlarını ve sorunlarını çözmek için yapılabilecek bazı şeyler şunlardır:
- Kürt müziğinin, felsefi karşılığı olmayan bir siyasallaştırma olduğunu düşünerek, deformasyonu önlemek için, Kürt müzisyenleri ve müzikseverleri bilinçlendirmek.
- Kürt müziğinin özgün kimliğini korumak için, Kürt müzisyenlerin geleneksel Kürt müziği geleneklerini sürdürmesini teşvik etmek.
- Kürt müziğinin kayıt ve dağıtım sorunlarını çözmek için, Kürt müzisyenlere ve müzikseverlere destek sağlamak.
- Bu çabaların sonucunda, Kürt müziği, daha da zenginleşerek ve gelişerek, Kürt halkının kültürel mirasının önemli bir parçası olmaya devam edecektir.
Her Kürdün sesi güzeldir, fakat nedir “güzellik”?
Ayrıca, iki elin parmaklarını geçmeyen “müzik yönetmenlerini” de unutmamak lazım. Bu arkadaşlar kusura bakmasın ama bu “kakofoni” de çok büyük emekleri var. Hiçbir deneyimi olmayan, nota okuyamayan, partisyon ve aranjman (arrangement musical) bilgisi bulunmayan, hayatında bir kayıt stüdyosundan bulunmamış bir Kürdün kan emicileri gibi, ekonomik kaygılarının ötesinde hiçbir özelliği olmayan bu arkadaşlar, Unkapanı’nı Kürt-kapanına çevirmişlerdir.
Yaptıkları düzenlemeler (arrangement musical,) kullandıkları introlar, sololar, enstrümanlar bütün yaptıkları albümler de aynının tekrarıdır. Yani bahsettiğim “kakofoninin” baş kemancısıdırlar.
Sen, sen ol kendi ol, sen buysan başkası ol…
Kürtçede en sevdiğim kelime ‘Erz’ dir. Yani arz etmek yerine Erz ediyorum. Yazdıklarımdan dolayı hatam varsa af ola…
“..ez tobedarê bejna te me harisê bejna zirav, şiwar û şerpeze me lê tobedar im Gewrê.”
**
Thomas Ümit Ceylan:
Çerkez ama Maraş doğumlu. Bursa’da Welat gazetesinin ilk ve son temsilcisi ve bu yüzden
faili-meçhulden son anda kurtulmuş, kurtulduktan sonra Koma Dengê Aşiti adıyla başladığı
müzik seyahati sonucunda, Ümraniye cezaevi sonrasında Avrupa’ya zorunlu sürgüne çıkmış
bir Kürt dostu…