Türkiye ve İran’daki barajlar Kürdistan ve Irak’ta kuraklık tehlikesini oluşturuyor

ÇevreGündem

Güney Kürdistan merkezli Rojnews haber ajansına konuşan Halepçe Üniversitesi’nde çalışma yürüten akademisyenler, Türkiye ve İran’ın uluslararası hukuk normlarını ihlal ederek büyük barajlar inşa ettiğini ve bu barajların Kürdistan Bölgesi’ndeki kuraklık tehlikesini derinleştirdiğini açıkladılar. 

İklim değişikliği ve yağış oranlarındaki azalmayla birlikte İran ve Türkiye, Irak’a akan suların önünü kesmekte ve onlarca baraj inşa ederek Irak ve Kürdistan Bölgesi’ne ulaşan su yollarını durdurmaktadır. Bu durum bölgeyi ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya bırakmıştır. 

Akademisyen Usame Eşref, Kürdistan Bölgesi’nin dönemsel kuraklık ve yağış miktarında azalma gibi sorunlarla karşı karşıya kalsa da su kaynaklarının büyük bir kısmının dış ülkelerden gelmesinin ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekti.

Usame Eşref, sözlerini şöyle sürdürdü: “Komşu ülkelerin nüfusunun artması da bu kuraklığı tetikliyor. Bu nedenle Kürdistan’a akan birçok nehir ve çay üzerinde barajlar inşa edildi. Bu da Kürdistan ve Irak’ta ciddi bir su kıtlığına yol açıyor.”

Türkiye ve İran’ın Irak ve Kürdistan Bölgesi üzerindeki su akışını keserek uluslararası hukuk kurallarını çiğnediğini belirten Usame Eşref, “Uluslararası hukuka göre, bir ülke başka ülkelere akan nehir ve su kaynaklarını kullanırken bu suların geçtiği ülkelere zarar vermemelidir. Komşu ülkelerin Irak’taki durumu hukuki ve insani açıdan göz önüne alarak inşa ettikleri barajlarla bu suları tutmamaları gerekiyor. Ancak şu anda Türkiye ve İran’ın bu barajlarla suyu kesmesi, Kürdistan’ın su krizini daha da derinleştiriyor” dedi.

Akademisyen Usame Eşref, sözlerini şöyle noktaladı: “Türkiye ve İran’ın su kaynaklarını tutması, Kürdistan Bölgesi’nde ciddi bir su kıtlığı tehlikesi doğuruyor. Bu durum su seviyesinin düşmesi, nehir ve dere akışlarının azalması, yer altı su seviyesinin düşmesi, doğal yaşamın – hayvanlar, kuşlar ve bitki örtüsünün – yok olması ve köylerin şehir merkezlerine göç etmesine neden oluyor.”

Halepçe Üniversitesi Hidroloji Bölümü akademisyenlerinden Rêbaz Heme Xerîb ise aynı konuya ilişkin şunları söyledi: 

“Kuraklık artışı ve yağış oranlarındaki düşüş nedeniyle, 25 yıl öncesine göre yağmur oranı ortalama 250 mm azalmış durumda. Bu da yer altı su seviyesinde düşüş, kaynakların azalması ve barajların kurumasına yol açtı.”

Rêbaz Heme Xerîb, Kürdistan Bölgesi’ndeki su kıtlığının başka bir nedenini de şöyle açıkladı: “Kürdistan Bölgesi’ndeki su kaynaklarının çoğu İran ve Türkiye’den kaynak alıyor. Bu ülkelerin bazı barajları inşa aşamasında ve Kürdistan’a akan nehirler üzerinde konumlandırılmış. Örneğin Sîrwan Nehri’nin %80’i İran’dan geliyor ve ‘Dariyan’ barajının inşası nedeniyle bu nehirdeki su akışı ciddi oranda azaldı.”

Kürdistan ile İran arasında yaklaşık 800 kilometrelik sınır bulunduğunu ve bu sınırdan 700’e yakın nehir ve derenin Kürdistan topraklarına ulaştığını belirten Rêbaz Heme Xerîb, “Bu su yollarının büyük bir kısmı üzerinde barajlar inşa edilmiş durumda. Bu da Kürt halkı için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Uluslararası hukuk açısından da Irak şimdiye kadar Türkiye ve İran ile su paylaşımına dair herhangi bir anlaşma yapmamış durumda. Bu da su kaynaklarının kesintisiz biçimde bu ülkelere geçmesine ve Kürdistan’a ulaşamamasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

Akademisyen Rêbaz Heme Xerîb, hem Irak hem de Kürdistan Bölgesi hükümetlerini eleştirerek sözlerini şöyle tamamladı: “Yüksek düzeyde ihmalkârlık ve sorumsuzluk söz konusu. Irak ve Kürdistan Bölgesi hükümetleri, uluslararası hukuka uygun bir anlaşma yaparak Türkiye ve İran ile su paylaşımı konusunda bir mutabakata varmalıydı. Avrupa’da yedi ülkenin sınırını geçen nehirler var. Bu ülkeler arasında su paylaşımı anlaşmaları yapılmış ve su kesilmiyor. Her ülke belirlenen oran kadar suyu kullanıyor. Ancak Irak ve Kürdistan hükümetleri bu yönde hiçbir anlaşma gerçekleştirmedi.”

/Rojnews/

İlginizi Çekebilir

DEM Parti: Erdoğan’a 13 maddelik talep listesi sunulmadı
Irak Başbakanı Sudani Erbil’e gitti

Öne Çıkanlar