İstanbul’un yoksul kategorisinde sayılan mahallelerinden birindeyiz: kas hastalığı nedeniyle bakıma muhtaç hale gelmiş, emekli bir belediye işçisi kadının evinde. Yürümek bir yana, kendi başına ayakta durması bile mümkün olmayan bir hastalık bu.
Ercüment Akdeniz İlke TV için yazdı:
Kızları ve damadı ona çok düşkünler. Fakat evin yetişkinleri gündüz çalışmak zorundalar. Sadece bir kızı çalışmıyor. O da bazı kronik hastalıklara sahip ve annesine yeterli bakımı yapacak durumda değil. Bakıma muhtaç hastanın ve çalışan çocukların maaşlarından yıllarca SGK primi kesilmiş. Sosyal devlet ilkesi neo liberal politikalarla tırpanlandığı için, aileler uzun süren hasta bakımı için başka çözümler aramak zorundalar. Tam da bu aşamada göçmen işçi kadınlar aranır hale geliyor. Türkmenistanlı Tazegül bunlardan biri.
Alenin ve Tazegül’ün rızasıyla, onları bir gün boyunca evlerinde gözledim. Masaj, yemek, tuvalete çıkarma ve diğer işler görülürken arada sorular sordum. Ve ortaya göçmen bir kadın işçinin portresi çıktı. İsterseniz Tazegül’ün dünyasına şimdi birlikte bakalım…
Kendinizden biraz bahseder misiniz? Çalışmaya nasıl karar verdiniz, neden Türkiye’yi tercih ettiniz?
Adım Tazegül, 35 yaşındayım. Türkmenistanlıyım. Evliyim, üç çocuğum var. Beş aydır Türkiye’deyim, 4 aydır da çalışıyorum. Bu benim ilk işim. Hasta bakımı yapıyorum. Bu işte tecrübeliyim. Türkmenistan’dayken yaşlı ve hasta olan anneme baktım, ölene kadar. Annemi bir yıl önce kaybettik. Annem tavuk çiftliğinde çalışıyordu. Aylık 150 dolar kazanıyordu. Bize yardım ediyordu. Babam polis emeklisidir. O da aylık 150 dolar alıyor. Burada, yanında çalıştığım aile beni şirket üzerinden buldu. Ben de işi internet üzerinden buldum.
Kadın işçi transferinde aracı şirketler
Tazegül’den şirketin adını istiyorum. Şirketi hemen internetten araştırıyorum. Türkiye çapında yaklaşık olarak 350 bin bakıcı portföyü var. Bu şirketin sitesinde ise 10 bin bakıcının tanıtım ilanları mevcut. Özbekistan’dan Gürcistan’a, Türkmenistan’dan Filipinler’e kadar oldukça geniş bir işçi kiralama pazarı oluşturulmuş. En pahalı işçiler Filipinli kadınlar, çünkü İngilizce biliyorlar ve çocuk bakımında tercih ediliyorlar. Sosyal medya hesabı üzerinden tanıtılan işçi kadınların resimlerini, videolarını görebiliyorsunuz. Bakıcı kadınlar bir dakikada kendini tanıtıyorlar, talep etmeniz durumunda şirketle iletişime geçiyorsunuz. Adı geçen şirket 81 ile bakıcı temin edebildiklerini reklam ediyor.
Bakıcıların İŞKUR güvencesinde çalıştıkları belirtiliyor. Ama Tazegül örneğinde olduğu gibi aslında işçi kadınların çoğu kayıt dışı kiralanıyor. Çalışacak insanların SGK kaydı kiralayan kişinin keyfine kalmış. Gelir durumu düşük ya da az para vermek isteyen aileler bakıcı kadınları sigortasız çalıştırmayı tercih ediyor. Kayıt dışı çalışmanın bir nedeni de göçmen kadınların durumuyla ilgili. Çünkü Türkmenistan örneğinde olduğu gibi çoğu kadın geçici turistik vizelerle çalışmaya geliyor. Vize süresi bitiminde yakalanana kadar kaçak çalışmak zorundalar. Geride kalan çocuklara para göndermenin başka bir yolu yok onlar için. Güvencesizlik hali, işgücünü kiralayan aracılar için adeta bir fırsata dönüşüyor. İnternet siteleri ve sosyal medya üzerinden işçi kiralayan şirketler ise yeterli denetime tabi değil.
Biz, sorularımıza devam edelim…
Çalışma şartlarınız, çalışma koşullarınız nedir?
Şirket beni kiralık verdiği aileden önce 500 TL aldı. Buna “eleman bulma” parası diyorlar. Aile memnun kalır ve karar verirse 5 bin TL daha veriyor. Benden önce bu evde iki Türkmenistanlı işçi denemişler, sonunda aile bende karar kıldı. Ben işe başladıktan sonra şirket 3 defa aileyi aradı, “memnun musunuz” diye sordu. Kural böyledir. Şirkette Rusça konuşan elemanlar da var. Biz göçmenlerin dilinden anlıyorlar, Antalya gibi yerlere de işçi pazarlayabiliyorlar.
Bakım yaptığım teyzenin kas erimesi var. Bu evde 24 saat ona bakmalıyım. Ona “annem” diyorum, annemi hatırlatıyor. Türkmenistan’da güreş eğitimi gördüm. Bu nedenle onu koltuktan kaldırıp gezdirebiliyorum. Duş alması, ilaç takibi, yemek yapılması, temizliği, nabız ölçümü, gece takibi benim yaptığım işler. Gece hastayla aynı odada yatıyorum, en küçük kıpırtıda kalkıyorum. Nefesini kontrol ediyorum.
‘Yakalamasınlar diye güneş gözlüğü takıyorum’
İzin günün var mı?
Var, haftada bir gün. Yemek, kira, yol giderim olmuyor. Çünkü bu evde birlikte yaşıyoruz, izin günü dışında dışarı çıkmıyorum. Yakalanma korkumuz var, hem de para biriktirme şansım oluyor. Başka türlü para birikmez.
İzin günü ne yapıyorsun?
Gezmeye gidiyorum, denize de gittim. Ben üç aylık turistik vize ile geldim, sürem bitti, şimdi kaçak durumdayım. Yakalanırsam Türkmenistan’a deport ederler. O zaman 7 yıl boyunca Türkmenistan dışına çıkamam, pasaporta damga yerim. Bu yüzden dışarı çıkarken güneş gözlüğü takıyorum. Minibüste bile çıkartmıyorum çünkü gözlerim çekik. Yani korka korka geziyoruz.
Gelirin ne kadar?
İşe başladığımda maaşım 500 dolara eşitti. Ama Türk lirası değer kaybetti. Enflasyon durumu feci. Bugün aynı parayı alıyorum ama maaşım 350 dolara geriledi. Ev halkı biraz iyileştirme düşünüyor ama süreç herkesi zorluyor. Burada iki defa hastalandım, doktora gidemiyorum. İlaçları aile yazdırıp getiriyor bana.
Ailene parayı nasıl gönderiyorsun?
Önce maaşımı dövize çeviriyorum. Sonra Türkmenistan’a göndermek için Aksaray’da bir kuyumcuya gidiyorum. Buradaki kuyumcu 100 dolara karşılık 1,5 dolar kesiyor. Türkmenistan’da anlaşmalı kuyumcu o parayı alıp aileme teslim ediyor. Karşı tarafta ayrıca kesinti olmuyor. Geçen 330 dolar gönderdim, 5 dolar kestiler. Kaçak çalıştığımız için banka hesabı açamıyoruz. Kargo göndermek istersen kilo başına 1,5 dolar alıyorlar. Kamyonlar, tırlar götürüyor, onlarla anlaşıyoruz.
‘Banyosu içinde olan bir ev olsun diye’
Ailen ne durumda, geçim durumu nasıl?
Türkiye’ye gelebilmek için ablamdan borç para aldım. O da İstanbul’da yaşıyor. Eşinden ayrı, onun da üç çocuğu var. Ablam 6 yıl boyunca burada çocuk bakıcılığı yaptı. Aldığım ilk 3 maaşla borçlarımı kapattım. İkisi kız, biri erkek 15, 14 ve 6 yaşlarında üç çocuğum var.
Çocukları bırakıp gelmek zorunda kaldım. Çünkü onların geleceği benim ellerimde. Onlar okusun istiyorum. Büyük kızım doktor olmak istiyor. Oğlan da dedesi gibi polis olmak istiyor. Büyük kızım ve en küçükleri okulda sabahçı. Çünkü büyük kızım ona bakıyor. Ortanca olan öğlenci. Yemekleri büyük kızım yapıyor. Yemek yapmayı öğrettim onlara. Büyük kızım derslerinde çok başarılı, okul birincisidir. Türkmenistan’da çocuklar aynı anda dört dil öğreniyorlar. Biri de Rusça. Üniversiteyi Rusya’da okumasını istiyorum. Belki burs alır, ben de çalışmaya devam ederim.
Eşim 40 yaşında, demircilik yapıyor, ayda 100 dolar kazanıyor. Ama içki bağımlısı olduğu için eve para getirmiyor. Çocuklara faydası yok. Bir defa bana şiddet uygulamaya çalıştı, bağırdım, durdu. Boşanmak istedim. Ama devlet her defasında ona 6 aylık süre veriyor. Bitince özür diliyor, eve geri dönüyor. En büyük korkum burada yakalanmak ve bu arada onun bu durumu kullanarak çocukları benden alması. Çocuklar da babasız olmak istemiyor.
Ben ayda 350 dolar alıyorum, 50’sini çocuklara gönderiyorum. Kalan 300’ü ev almak için biriktiriyorum. Türkmenistan’daki evimiz bir oda ve mutfaktan ibaret. Evimiz oldukça kötü durumda. Eski sosyal konutlardan kalma bir ev bu. Farklı odalarda yaşayan 15 insan ortak tuvaleti kullanıyor. Şimdi ben buradayım, çocuklar orda. Korkuyorum. Evimizin anahtarı bile yok. Küçüğün oturağı var, kovaya yapıyor, sabah atıyorlar. Anahtarlı kapı yapmak 100 dolar, yapamadık. En büyük hayalim çocuklarımla birlikte kalacağım bir ev yapmak. Kocamı da boşayacağım. Tuvaleti banyosu içinde olan bir evim olacak. Çocuklarım dedelerine gidip yıkanmak zorunda kalmayacak.
Düzenli çalışırsam ve ayda 500 dolar gönderirsem ev 5 yılda biter. Sovyet zamanından beri doğalgaz, su, elektrik çok ucuz. Ama kiralar pahalı, evler de pahalı. Türkmenistan’da ciddi konut sorunu var, iş yok, gelirler çok düşük.
‘Bizi kahredenler de aynısını yaşasın’
Devlet Başkanınız Kurbangül Berdimuhammedov başkent Aşkabat’ın merkezine, köpeğinin dev heykelini diktirdi. Sanırım Alabay cinsi bir köpek bu. Heykelin boyunun 6 metre olduğu söyleniyor. Altın varakla kaplıymış heykel. Ama siz göçmen kadın işçiler de bu durumdasınız. Ne söylemek istersiniz?
Halk sefalet yaşıyor, bizler gurbetteyiz. Çocukları bile ararken yasaklıyız. Bizim ülkemizde Whatsapp yasak, Imo denen bir haberleşme sistemi var. O da takip ediliyor. Her şeyi konuşamıyoruz. Telefonda şikâyet yok, çünkü başın belaya girer. Bu yüzden çocukları sürekli uyarıyorum. Çünkü devlet izliyor. Mesela pandemi zamanı çok insan öldü, bizler de gördük ama kimse konuşamadı.
Çocuklarımızdan utanmıyorlar. Çocuklarımızı kahrediyorlar. Bizi kahredenler de aynısını yaşasın. Ben burada, kızım sılada. Her gün ağlıyor, onun bana ihtiyacı var.
Telefonda ne konuşuyorsunuz, çocuklara ilk neleri soruyorsunuz?
Bugün ne yedin, küçüğe ne yedirdin? Bugün yumurta yedirmeyi unutmuş, çok üzüldüm.
Derslerine yardım ediyor musun?
Dışarı çıkmayın, çok sıcak!
Akşam baban kaçta geldi, içti mi?
İşte bunları söylüyorum. Dede ile nine ayrı evdeler, çocuklarım korumasız. Kızım çok güzel, onun için korkuyorum. Yakalanmadan çalışırsam 5 yıl çocuklarımdan ayrı kalacağım. Ben onlar için bunu göze aldım. Çocuklar anasız, anneler çocuklarından ayrı. Şu dünyada göçmen olmak korkunç bir şey!