Uçum’dan CHP’ye: Devlet,kaos siyaseti yapanlara gereken dersi verir!

GündemPolitika

 

 

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı aday adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının üzerine CHP’nin vatandaşlara sokağa çıkma çağrısını eleştirdi.

“Soruşturma açılmasına tepki göstermek en basit ifadeyle hukuk devletine karşı çıkmaktır. Güçlü şüphe çok bariz ortadaydı. Sokak çağrılarının ve yasa dışı eylem tahriklerinin de doğru olan işlemleri bastırmak için yapıldığı anlaşılıyor. Bu nedenle hukuk yolunu işletmiyorlar veya işlemesini beklemek istemiyorlar” ifadelerini kullanan Uçum, devletin, “hukuk dışı ve gayri meşru zorlama ve kaos siyaseti yapanlara gereken dersi vereceğini” söyledi.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 yıllık diploması iptal edildikten sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı ‘yolsuzluk’ ve ‘terör’ suçlarından oluşan iki ayrı soruşturma kapsamında 19 Mart’ta gözaltına alındı. İmamoğlu’nun emniyetteki sorgusu bugün başladı. Uçum, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla, gözaltı kararına gösterilen tepkilere cevap verdi. Uçum’un paylaşımının tam metni şöyle:

“HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİ VE YARGININ GÖREVİ!

Anayasada ‘Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk Devletidir’ hükmü değiştirilemez bir norm olarak düzenlenmiştir. Ayrıca Anayasaya göre ‘Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.’

Açılan soruşturmaları Cumhurbaşkanımıza bağlamak hem hadsizliktir hem de Anayasayı tanımamaktır. Olanlar hukuk devletinin gereğidir ve yargının görevini yapmasıdır.

Ceza muhakemesi hukukuna göre bir suç iddiasında; basit şüphe soruşturma açmaya, yeterli şüphe iddianame düzenlemeye, güçlü şüphe diğer şartların varlığıyla birlikte tutuklama tedbiri uygulamaya kafidir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında 2019’dan bu yana bir çok hukuka aykırı işlem, eylem, usulsüzlük ve yolsuzluk iddiası çıkmıştı. Bunlar herkesin konuştuğu sıradan olaylar haline gelmişti. Sanki işin normali buymuş gibi bir hava oluşmuştu. Para kuleleri, terör örgütüyle açık işbirliği gibi olaylar bile olağan konularmış gibi görülüyordu.

Bir hukuk devletinin böyle bir vahim tabloya tepkisiz kalması asla düşünülemez. Bırakın basit ya da yeterli şüpheyi güçlü şüphe çok bariz ortadaydı. Tabi ki soruşturmalar açılacak ve soruşturmaların gerektirdiği tedbirler alınacaktı. Durum buyken soruşturma açılmasına tepki göstermek en basit ifadeyle hukuk devletine karşı çıkmaktır.

Burada doğru ve makul tavır soruşturmaların şüpheli hakları gözetilerek ve hukuka uygun yürütülmesini talep etmektir. Soruşturma makamı olan İstanbul Başsavcılığının ve savcılık emrindeki adli kolluğun son derece titiz ve dikkatli bir soruşturma yürüttüğü görülüyor. Ayrıca Başsavcılık kamuoyu bilgilendirmede de çok özenli davranıyor.

İddiaların ayyuka çıktığı, hukuka aykırı ilişkileri ve olayları herkesin gördüğü ve duyduğu bir ortamda bu soruşturmalar başlatılmasaydı hukuk devletinin zaafından söz edilirdi. İstanbul Başsavcılığı soruşturmaları başlatarak hukuk devletinin gereğini yaptı ve görevini yerine getirdi. Bu soruşturmaların siyasi saiklerle yapıldığı iddiası tamamen asılsızdır, bunun güçlü şüphe doğuran hukuka aykırı işlem ve eylemleri gölgelemek için ileri sürüldüğü bellidir.

İstanbul Türkiye’nin göz bebeğidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili soruşturmalar açılmasının elbette sosyal ve siyasi sonuçları olabilir. Bu sonuçları değerlendirecek olan siyaset kurumudur. Kimsenin yargıya sosyal ve siyasi sorumluluk yükleme hakkı yoktur. Kimsenin yargıya sosyal ve siyasi sonucu olacak diye ‘niye soruşturma açtın’ veya ‘soruşturma açma’ deme hakkı yoktur. Siyasetin yükü yargıya yüklenemez. Yargı sadece hukuk devleti olmanın gereğini ve görevini yapar. Yargıdan başka bir şey beklenemez. Yargıyı tehdit edemezsiniz. Yargıya düşman olamazsınız. Devleti karşınıza alamazsınız.

Tabii ki yargısal süreçlere ilişkin de eleştiri yapılabilir. Yargısal süreçlerin sosyal ve siyasal sonuçlarına ilişkin de değerlendirme yapılabilir. Ama bu sınırların dışına çıkıldığında hukukun dışına çıkılmış olur o zamanda bunu göze alanlar sonuçlarına katlanır.

Hukuk içinde meşru hak arama yolları, eleştiri hakkı ve kendini ifade etme imkanları varken kaos siyasetine meyletmek devlet karşıtı bir pozisyona düşmektir.

Yapılması gereken, gerek diploma iptali gerekse soruşturmalarla ilgili hukukun işletilmesi ve hak arama yollarının kullanılmasıdır. Nihayetinde kesinleşmiş yargı kararlarıyla tüm konularda maddi gerçek tam olarak ortaya çıkar.

Meşru ve hukuki olan yerine gayri meşru ve hukuk dışı yollara tevessül edilmesi bunları yapanların diploma olayında da soruşturmalarda da haklı olduklarına inanmadıklarını gösteriyor. Sokak çağrılarının ve yasa dışı eylem tahriklerinin de doğru olan işlemleri bastırmak için yapıldığı anlaşılıyor. Bu nedenle hukuk yolunu işletmiyorlar veya işlemesini beklemek istemiyorlar. En azından ortaya çıkan görüntü budur. Hukuk dışı zor yoluyla sonuç almaya çalışıyorlar. Ama bilinmelidir ki Devlet bu tip hukuk dışı ve gayri meşru zorlamalara ve kaos siyasetine asla geçit vermez, yapmaya kalkışanlara da gereken dersi verir.”

/Kaynak: T24/

İlginizi Çekebilir

Beyaz Saray: Birleşik Arap Emirlikleri Amerika’ya 1,4 trilyon dolarlık yatırım yapacak
Almanya’da 500 milyar euroluk özel bütçeye onay verildi

Öne Çıkanlar