Tek bir ucuz şarabın bir ateşin etrafında çaresizce ısınmaya çalışan çulsuz alkolikler tarafından “yudum yudum” elden ele gezdirilmesi gibi yan yana diz çökmüş kovboyların açık olan sol göğüslerine sırayla vurulacak olan Y harfli kızgın damga da işte öyle gezdiriliyordu yeşilin ve dinginliğin her tonuyla her dozunun insanı büyüleyen bir şekilde gayet bonkörce kendisini gösterdiği nefis Montana coğrafyasını kendisine “arka plan” olarak belirleyen ünlü Yellowstone dizisinde. Hayatlarını ortaya koymanın ilk koşulunun önce derilerini ortaya koymaktan geçtiğini idrak etmiş, etmese de etmek zorunda bırakılmış Yellowstone kovboyları ya da fedaileri, o çiftlikte ve o çiftlik için işlenen karanlık cinayetlerde kendilerini hayatları boyunca sessizliğe ve suç ortaklığına ayrılmanın mümkün olmadığı Katolik nikahları gibi bağlayacak olan bu tuhaf anlaşmayı ya da bir başka ifadeyle “sessizlik yeminini” göğüslerine vurdurdukları kızgın damgayla birlikte “resmiyete” döküyorlardı.
Suç ortaklığı üzerine bina edilmiş bu sessizlik yeminine uymayarak damgasına ve tabii doğal olarak da göğsünden(!) bağlı olduğu Yellowstone çiftliğine ihanet etmenin ağır bedeli ise, herhangi bir sebeple çiftlikten ayrılmak isteyen kovboyların “istasyona bırakılma” yalanı altında komşu Wyoming eyaletinde kimselerin göremeyeceği ıssız bir uçurumun kenarına götürülerek orada infaz edilmeleriyle ve cansız bedenlerinin daha önceleri kendileriyle aynı kaderi paylaşmış olan diğer ölü yemindaşlarının ebedi istirahatgahlarına doğru usulca itilmeleriyle ödeniyordu. Böylece kartpostal güzelliğindeki o çiftlikte her ne yaşanmışsa ya da yaşanacaksa “yaşandığı” ile kalabilmesi, dışarıya hiçbir şekilde sızmaması sağlanıyordu.
Her ne kadar adı konulmak istenmese de, Montanalı Dutton ailesi ile simgeleşen Yellowstone çiftliğindeki bu damgalama ayinlerinin bir benzerinin, vatandaşları olmaktan zamanla kurbanları haline dönüştüğümüz ve bir cumhuriyetten şimdilerde “aile emirliğine” dönüşmesine azap duyarak tanık olduğumuz yerli ve milli ve tabii bolca da dini Yellowstone’muzda da fazlasıyla yaşandığını düşünüyorum ben. Zira buralarda da bu kadim devletin tek başlarına kurucu unsurları olduklarını iddia eden solcusu sağcısı, zengini fakiri, okumuşu cahili, AKP’lisi, CHP’lisi, Sünni, laik, Müslüman beyaz Türkler de kendileri gibi olmayan, doğmayan, inanmayan ve her şeyden kıymetlisi de yaşamayı inatla reddeden kaptanlığını Kürtlerle Alevilerin dönüşümlü olarak yaptıkları malum azınlıklara karşı “devlet aklı” tarafından T harfiyle sürekli olarak damgalanarak onlara karşı “suçta, ayıpta ve günahta” gönül ve fikir birliği yapmaktadırlar.
İşte daha hayatın ısınma turlarında sayılan dünyalar genci bir kızcağızın, vahşiliğin, ırkçılığın, mezhepçiliğin, adaletsizliğin ve keyfiliğin kurbanı yapılarak eski ışıltısını giderek kaybetmeye yüz tutmuş bu lanet dünyayı zamansız terk etmesinin sağlanmasına hiçbir şey olmamış, yaşanmamış, sanki eli kanlı alçak bir cani bu ülkenin en gözde şehirlerinden bir tanesinde elini, kolunu ve o batasıca uzvunu sallaya sallaya böylesi korkunç bir katliama imza atmamış gibi davranılmasının en temel sebebi ya da motivasyonu; amentüsü azınlıklara karşı her türden işlenen resmi suçlar karşısında susmak, onaylamak ve görev emri çıkartıldığında ise sorgusuz sualsiz her türlü suçun yüklenicisi olmak olan bu kirli koalisyondur, T harfli kızgın damga etrafında milleti ve devleti ile gönül dolusu birleşmektir, bir ve birlik olmaktır!..
Ki, Roboskili 19’u çocuk 34 Kürt köylüsünün Türkiye-Irak sınır boyunda korkunç bir şekilde katledilmelerinde sorumluluğu olan hiç kimsenin, evet yanlış okumadınız hiç kimsenin en ufak bir adli veya idari cezaya çarptırılmamasına ve hani bırakalım cezayı mahkeme karşısına bile çıkartılmamasına bu toplumun kahir ekseriyetinin hiçbir insani tepki göstermemesini, göstermediği gibi de bu vahşetin hemen ardından yılbaşı eğlencelerinde gönlünce çalıp eğlenmesini; Garibe Gezer’in naaşının 8.sınıf sakil bir kamyonette büyük bir “nefret” eşliğinde ailesine teslim edilmesini hayatın doğal akışı içerisinde değerlendirerek bu utanmazlıktan dolayı hiçbir rahatsızlık duyulmamasını ve doğal olarak da bu gayri hukuki ve vicdani hadiseye hiçbir kitlesel tepki gösterilmemesini bu kızgın damga perspektifinde okumakta ve anlamakta fayda vardır diye düşünüyorum. Yellowstone dizisinin 4.sezonuna daha yeni başladığım için, ki hemen bitmesin diye yavaş yavaş izliyorum, bu nefis serüvenin nasıl sonlanacağına dair hiçbir bilgimin olmamasına rağmen öngörümün fazlasıyla olduğunu hemen ifade etmeliyim! Kuvvetle muhtemeldir ki göğüslere vurulan bütün o kutsal damgalar, dizi sonunda ortaya çıkacak olan büyük suçların ve hukuksuzlukların parmak izleri sayılarak uğruna hayatların ortaya konduğu bu çiftliğin sonunun gelmesine sebep olacak. Umarım bizim yerli ve milli Yellowstone’muzda final senaryosu çok farklı bir şekilde yazılmıştır.
Umarım bu duyarsız, ırkçı toplum, göğüslerine vurulmuş bu lanet damganın aslında vicdanlarına vurulduğunu er ya da geç fark ederek bu ülkede günün birinde sabah olacaksa eğer, o nurlu sabahların dışlamalara, yok sayılmalara ve ne yazık ki yok edilmelere doyulamayan Kürtlersiz, Alevilersiz ve gayrimüslimsiz olmayacağını, olamayacağını anlayacaklardır. Şayet bu olmazsa eğer, yani şimdilerde olduğu gibi suçta, günahta ve ayıpta birleşilen bu sessizlik yeminine sadakat daha uzun yıllar boyunca devam ederse eğer, doğumla birlikte göğsünde o lanet damgayı taşımak zorunda kalmış bir Türk olarak gönül dolusu uyarıyorum ki, bu ülke insanına başta ekonomi olmak üzere hiçbir temel meselesinin çözüldüğüne şahit olmak asla nasip olmayacaktır, asla…İdeolojisi, dini ya da ırkı ne olursa olsun koca bir ülke salaha ermek yerine köstebek gibi “karanlığı” eşelemeye devam edecektir!.. Bu sebeple alın elinize bıçağınızı ve kazıyın göğsünüzdeki o günahkar damgalarınızı.
Bunu yaparken çekeceğiniz acı, bedeninizde ömür boyu kalacak o damganın size vereceği acıdan çok daha az olacaktır inanın bana..
Ocak 2022, Adana Başkanı bırakın.