Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Direktörü Nils Muižnieks ve Uluslararası Af Örgütü Avrupa Konseyi üst düzey temsilcisi Rita Patricio, Avrupa’nın en üst insan hakları örgütü olan Avrupa Konseyi ‘nin toplantısı öncesi kaleme aldıkları yazıda, liderlere “Türkiye ile suç ortaklığı son bulmalı” mesajı verdi. Af Örgütü’nden yetkililer, kaleme aldıkları yazıda ” Türkiye yetkilileri, Avrupa Konseyi üyeliğinin getirdiği temel insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmekte açıkça başarısız oluyor.” ifadelerini kullandı.
Reykjavik’te toplanan Avrupa Konseyi zirvesi öncesinde Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Direktörü Nils Muižnieks ve Uluslararası Af Örgütü Avrupa Konseyi üst düzey temsilcisi Rita Patricio POLITICO için kaleme aldı.
Yazıda, Avrupa Konseyi liderlerine yapılan çağrıda Türkiye’nin uzun süredir insan haklarında geriye gittiği, sivil toplumun baskı altında olduğu ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği vurgulandı.
Avrupa’nın en üst insan hakları örgütü olan Avrupa Konseyi üyesi 46 ülkenin devlet başkanları, konseyin kurulduğu 1949’dan bu yana dördüncü kez toplandı. Yani 74 yılda sadece dört toplantı. Avrupa’nın insan hakları krizi ve kıtada devam eden geniş kapsamlı bir savaşın içinden geçtiği bir dönemde bu zirve hayati önem taşıyor.
2005’te İstanbul Sözleşmesi’nin temeli atılmıştı
2005’teki son devlet başkanları toplantısı “bölen sınırlar olmadan bütün halinde bir Avrupa’yı kurma” ve “daha insancıl ve kapsayıcı bir Avrupa” sözü vermiş, hatta kadına karşı şiddetle mücadeleye ilişkin İstanbul Sözleşmesi’nin temeli atılmıştı. Bu yılki toplantı ise üye ülkelerin “insan haklarına bağlılığını yeniden tesis etme” fırsatı olarak tasarlandı.
Geçen yıl Rusya’nın, Ukrayna’yı geniş çaplı işgalini başlattıktan sonra kitlesel ölçekte ağır insan hakları ihlalleri işlediği gerekçesiyle Avrupa Konseyi’nden çıkartıldığı düşünüldüğünde toplantı doğru bir zamanda yapılıyor. Ancak Avrupa Konseyi yüzünü geleceğe dönmeden önce Rusya’nın yasal yükümlülüklerini uzun süredir hiçe sayma tavrıyla başa çıkmaktaki başarısızlığından ders çıkarmadığı müddetçe, bu “insan haklarına bağlılığı yeniden tesis etme” amacı inandırıcı olmayacaktır.
Geriye dönüp bakıldığında, blok, Moskova silahlı güçlerini Çeçenistan’da şiddetli bir savaşa soktuğunda, Gürcistan’la savaştığında, Kırım’ı işgal ettiğinde ve ülke içinde sivil toplumu bastırdığında insan haklarındaki gerilemeyi durdurmak için hiçbir adım atmayarak Rusya’yla suç ortaklığı yaptı. Buna karşılık, yakın bir zamanda Rusya’yı Ukrayna’ya saldırısından sonra Konsey’den çıkartmak şeklindeki daha kararlı müdahalesi, Avrupa’nın, Avrupa Konseyi’nin kurucu özündeki insan haklarına bağlılığı yeniden tesis edeceği yönünde umut verdi.
“Konsey’in Türkiye ile suç ortaklığı son bulmalı”
Söz konusu, uzun süredir insan haklarında geriye doğru giden, sivil topluma baskı yapan, Strazburg Mahkemesi’nin bağlayıcı kararlarını görmezden gelen ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen Türkiye olduğunda da suç ortaklığı son bulmalı. Türkiye yetkilileri, Avrupa Konseyi üyeliğinin getirdiği temel insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmekte açıkça başarısız oluyor.
Söz konusu, uzun süredir insan haklarında geriye doğru giden, sivil topluma baskı yapan, Strazburg Mahkemesi’nin bağlayıcı kararlarını görmezden gelen ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen Türkiye olduğunda da suç ortaklığı son bulmalı. Türkiye yetkilileri, Avrupa Konseyi üyeliğinin getirdiği temel insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmekte açıkça başarısız oluyor.
“Zirve gündeminde yer alan maddelerden biri de Kavala’nın durumu”
Zirve gündeminde yer alan maddelerden biri çarpıcı bir biçimde, 2022 ve 2019’da derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen 2017’den beri haksız yere cezaevinde tutulan düşünce mahkumu ve insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın durumu. Türkiye yetkilileri Kavala’yı serbest bırakmak yerine farklı davalarda gülünç suçlamalarla yargılayarak ömür boyu hapis cezasına mahkum etti ve bu yolla Türkiye’deki tüm insan hakları savunucularına caydırıcı bir mesaj iletti.
Çalışma arkadaşımız, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin eski başkanı Taner Kılıç bir yıldan uzun süre keyfi olarak cezaevinde tutuldu. Şu an cezaevinde değilse de insan hakları çalışmaları nedeniyle tutuklu yargılanmasını mahkum eden AİHM kararına rağmen, geçen yıl Yargıtay tarafından mahkumiyetinin bozulmasının ardından hâlâ terörle mücadele kapsamındaki suçlamalarla yeni bir soruşturma ihtimaliyle karşı karşıya bulunuyor.
Avrupa Konseyi’nin, üye devletlerin Konsey kurallarına saygı göstermekteki başarısızlığını ele alma yöntemleri güçlendirilmelidir. Mahkemenin yetkisine meydan okunması, özellikle de Osman Kavala davasında olduğu gibi bir ihlal prosedürünün ardından bağlayıcı bir karara saygı gösterilmemesi başlı başına zirvede ve yıllık bakanlar kurulu toplantılarında tartışılmalıdır.
Gözlemci kuruluşların ve İnsan Hakları Komiserinin ülkeleri izlemek, gerektiğinde kınamak ve hak ihlallerine ve süregelen cezasızlığa son vermeye çalışmak konusunda daimi davetiyeleri olmalıdır.
Siyasette genellikle çok laf az eylem getirir. İklim acil durumu bu gerçeğin en berrak örneğidir. Büyük oranda Avrupa’nın sebep olduğu iklim krizi aynı zamanda bir insan hakları krizini de kalıcı hale getirdiği için Avrupa Konseyi burada kilit bir role sahip. Uluslararası Af Örgütü sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkının tanınması için bağlayıcı bir yasal çerçeve oluşturulmasını ve politika tavsiyeleri hazırlamak ve ülkelerin uyum düzeyini izlemek üzere bağımsız uzmanlardan oluşan bir komisyon kurulmasını öneriyor. Fakat görünüşe göre bu türde girişimlere yönelik yasal ve mali itirazlar galip geliyor.
Uluslararası Af Örgütü sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkının tanınması için bağlayıcı bir yasal çerçeve oluşturulmasını ve politika tavsiyeleri hazırlamak ve ülkelerin uyum düzeyini izlemek üzere bağımsız uzmanlardan oluşan bir komisyon kurulmasını öneriyor.
İklim acil durumuyla ilgili adım atılmaması, gençler başta olmak üzere binlerce kişiyi barışçıl protestolara ve hükümetlere baskı yapmaya itiyor. Öte yandan, bölge genelinde seslerini yükseltmeye ve insan hakları ihlallerine karşı koymaya kararlı aktivistler, gazeteciler ve sivil toplum örgütlerine artan kısıtlamalar getiriliyor. Zirve, ifade, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü haklarının herkes için etkin şekilde güvence altına alınmasını sağlamayı taahhüt etmelidir.
Ukrayna’da savaş suçlarına maruz kalan çok sayıda insanın, Rusya’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmaktan çıktığı Eylül 2022’den önce kendilerine karşı işlenen ağır insan hakları ihlallerinden ötürü hakikat, adalet ve tazminat talebiyle AİHM’e başvurması bekleniyor. AİHM’e bu davalarla ilgilenebilmesi için ek kaynaklar sağlanmalıdır.
Reykjavik Zirvesi, Rusya’nın iğrenç savaşına karşı seferber olabildiği halde başka yerlerde göçmenlerin ve mültecilerin çaresizliğine karşı tüyler ürpertici bir kayıtsızlık sergileyen ve insan hakları savunucularının temel özgürlüklerini kısıtlayan Avrupa’nın vicdanının sembolü olacak.
“İnsan haklarına bağlılığı yeniden tesis etmenin” uygulamada ne anlama geldiğine karar vermek üye devletlerin sorumluluğundadır. Reykjavik Zirvesi, Rusya’nın iğrenç savaşına karşı seferber olabildiği halde başka yerlerde göçmenlerin ve mültecilerin çaresizliğine karşı tüyler ürpertici bir kayıtsızlık sergileyen ve insan hakları savunucularının temel özgürlüklerini kısıtlayan Avrupa’nın vicdanının sembolü olacak. Avrupa’da insan haklarının zirveden faydalanıp faydalanmayacağı; katılımcıların siyasi taahhütlerine, bunları yerine getirip getirmediklerine veya nasıl yerine getirdiklerine bağlı olacaktır.”
/T24/