Umur Hozatlı: Kılıçdaroğlu’na saldıran Yavuz’du ve DAİŞ’di

Yazarlar

Öncesine gerek yok; coğrafyamızda insan yakmak “Yavuz Sultan Selim” lakaplı “1. Selim” denilen Osmanlı padişahına dayanır, babası 2. Bayezid’e darbe yaparak tahta çıktıktan sonra Anadolu ve Mezopotamya’yı kan gölüne, “kül yığını”na çevirdi.

En vahşi katliam ve soykırımlarından birini Kızılbaşlar’a yaptı, tüm coğrafyada Alevi avı başlattı ve ana karnından mezara kadar bulabildiği her Kızılbaş Alevi’yi kılıçtan geçirdi, topluca yaktı, kimi zaman kazığa oturttu, diri diri gömdü.

Zamanla bu, bir “katliam geleneği” haline geldi…

Ermeni Soykırımı’nda, Dersim Soykırımı’nda masum insanların yakılması, uçurumlardan atılması, hamile kadınların süngülenmesi, diri diri gömülmesi, Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da çocuk, kadın demeden masum Aleviler’in yakılarak katledilmesi, Madımak’ta aydınların, sanatçıların yakılması, dumanla boğularak öldürülmesi ve giderek Kürt bölgesinde düşman görülen silahlı-silahsız mücadeleci Kürtler’in yakılması “Vahşi Yavuz Geleneği”ne dayanır.

İyi incelenirse görülür; DAİŞ’in katliam tarzı Yavuz’un tarzıdır, aynı vahşi gelenekten besleniyor, kimi nasıl öldüreceğini Yavuz tarzıyla belirliyor, bırakın kendi dininden olmayanı, kendi dininden olup kendi mezhebinden-anlayışından olmayanı dahi yakarak, yüksek binalardan-uçurumlardan atarak, kurşuna dizerek, kazığa oturtarak, diri diri gömerek katletmesi bu zihniyetin devamıdır.

Şimdi Yavuz ve DAİŞ zihniyetinin birkaç teorik ve pratik merkezi, ayağı var, bunlardan biri Musul ve Telafer’se diğeri Ankara ve Çubuk’tur.

Verileriyle anlatıyorum: 2017’de yargıya ve basına yansıdı; Ankara Etimesgut’taki “Tevhid Derneği” adlı yerde çocuklara DAİŞ’in İslam’a yaklaşım ideolojisi, Selefi ve Tekfirci fikirleri öğretiliyor, gerçek İslam’ı DAİŞ’in yaşayıp yaşattığı anlatılıyordu. Etimesgut’ta aynı işi yapan bir başka merkez de “Suffe Derneği” adlı yerdi. Buraları AKP’nin desteklediği çok açıktı, AKP Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu ile bazı AKP ilçe başkanlarının bu dernekleri sık ziyaret etmesi tesadüf değildi.

Benzer yerler Sincan, Altındağ ve Çubuk’ta vardı, buralarda DAİŞ’e katılımcı ve katliamcı yetiştiriliyordu, o zaman yine basına yansıdı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada “DAİŞ’in Ankara Emiri” diye bilinen “Ebu Eslem” kod adlı Ahmet Doğan’la birlikte 20 kişi yakalanmıştı. Soruşturmada Çubuk önemli merkezlerden biri olarak belirtiliyordu ve Çubuk Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı lokal soruşturmada DAİŞ eğitiminin Çubuk’ta bir camide verildiği, katılımın her gün arttığı, çoğunluğunu Çubuk esnafının oluşturduğu sonucuna varılıyordu.

İşte Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan linç girişiminin arka planı buraya dayanıyor, kimse tesadüften, ferdi galeyandan, Erdoğan “gaz sıkışması”ndan bahsedemez, planlı ve amaçlı bir linç girişimi, alenen yakarak katletme girişimiydi bu.

Sahibi ise AKP-MHP’nin ta kendisiydi.

Zira arka plan böyleyken, birkaç vicdan kırıntısı sahibi AKP’li dışında hiçbir AKP ve MHP’li ile devlet yetkilisinin -bırakın insani normları- devlet geleneğini dahi hiçe sayarak Kılıçdaroğlu’na “geçmiş olsun” bile dememesi ve hatta suçlaması, AKP Ankara İl BaşkanıHakan Özcan denilen adam başta olmak üzere AKP ve MHP’lilerin saldırganlara “kahraman” muamelesi yapması, el öpmesi, “yakın o evi” diye bağıranlar dahil tek bir saldırganın dahi tutuklanmaması boşuna değil, nedensiz değildi: Yavuz ve DAİŞ Ankara’da hortlamış, hortlatılmıştı; bunu yapan “AKP-MHP devleti”nin ta kendisiydi.

Ne gariptir ki muhalif camia Kılıçdaroğlu’na yumruk vururken görüntülenen faşist bir zavallı adama odaklandı, yargıda onun izini sürdü.

Oysa burada görülmesi, duyulması gereken bir kadının sesiydi.

Ben o kadının yırtınırcasına kin kusan gıcırtılı bağırtısını unutamıyorum; nefret dolu ruhundan kustuğu sesiyle “yakın o evi yakın” diye boşuna bağırmıyordu; bir yandan DAİŞ’in vahşi Selefi ve Tekfirci ideolojisi, diğer yandan Erdoğan ile kankasının pompaladığı “bizden olmayan düşmanımızdır” propagandası kadının vahşi güdülerini kışkırtıyor, bu dehşet motivasyonla Kılıçdaroğlu’nu yakarak öldürmek istiyordu.

İşte bu Yavuz’du, DAİŞ’di; Yavuz ve DAİŞ Ankara’nın göbeğinde bir kadının ve bir güruhun suretine bürünmüş, iğrenç ve korkunç tarihini bir kez daha yad ediyordu.

Şimdi yad edilenlerden DAİŞ ve lideri hala korunuyor, besleniyor ama babasına darbe yaparak tahta oturan, en az 40 bin Kızılbaş Alevi’yi katleden, kendisinden olmayan her ferde zulmeden derbeder Yavuz, şarbon hastalığının türevi olan “Aslan Pençesi” adlı bir çıban nedeniyle ölmüştü.

Ve Hz. Ali’nin bir adı “Allah’ın Aslanı”ydı.

/Nupel/

İlginizi Çekebilir

Ferhat Tunç : 82 yıl önce ve bugün; Dersim
Firat Cewerî : Kurdino, êdî hûn zanin…

Öne Çıkanlar